OSMANTAN ERKIR - HAKAN GÜNDAY

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 2.SAYI
  • 157
Yazı Boyutu:
Yazdır



İKİSİDE ÇAMLIHEMŞİN’Lİ

Birisi Televizyon Dünyasının, diğeri Kitap Dünyasının devi oldu. Birisinin beraber çalıştığı insanlar Türkiye’nin en ünlü insanları ve Türkiye’nin Starları oldu. Diğerinin kitaplarını ise tüm Türkiye okudu.

Birisi yaptığı programlarla ödüller alırken, diğeri yazdığı kitaplarla ödüller aldı.

Ortak tek tarafları ise birisinin Anne tarafından, diğerinin Baba tarafından Rize- Çamlıhemşinli olmasıydı. Bahsettiğimiz kişiler TV dünyasının fenomeni Osman Tan Erkır ve Kitap dünyasının fenomeni Hakan Günday.

Çamlıhemşin Derneği ve Rize Dernekleri Federasyonu Gençlik Kolları onlarla beraber Ankara’da çok güzel bir söyleşi yaptılar.

Söyleşi evvelinde Volkan Karaoğlu ve Turan Ustabaşın, “Karadeniz’den Esintiler” konseri çok ilgi gördü.

Söyleşi tamamen aile içi sohbeti şeklinde yapıldı. İnternet üzerinden bizlere gelen soruları kendilerine ilettik ve cevaplarını aldık. İki saatlik sohbet sonunda kulağa çalınanlardan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedik.

 

Osman Tan Erkır

  • Annem Çamlıhemşin, Konaklar Mahallesinden, Begi ailesinden
  • Çok sık gidemesem de en son Ramazan Bayramında oradaydım. Herkes doğasını çok metheder, fakat bana en az doğa kadar insanı da çok etkileyici geliyor. Çamlıhemşin çok özel bir yer. Çok gitmemiş olsam da gittiğimde kendimi hep evimde gibi hissediyorum.
  • Yapmış olduğumuz programlara Rize bölgesinden katılım çok olmadı. Olanların kendilerini hemen fark ettirdiklerini ve bir enerji getirdiklerini söyleyebilirim.
  • Babamın eski TRT mensubu olmasından dolayı 4 yaşından beri hep stüdyolardaydım. İlk gün hissettiklerimi halen hissederim. Stüdyo insanı heyecanlandırıyor. Küçüklüğümden beri bu işi yapmayı hep arzu etmiştim. Başka bir iş yapabileceğimi hiç düşünmedim. Arzu ettiğim bölüm olduğu için severek okudum.
  • Programları seçerken benim ve ailemin utanmadan, rahatça severek izleyebileceği programları seçmeye gayret ediyorum. Ayrıca program bittikten sonrada “Of! Ben iki saat niye bu programı yaptım” dedirtmeyecek programları seçmeye gayret ediyorum.
  • Bu kadar program yapıp ta hiç bir şey yaşamamak olmaz. Çok anı var ama bunların dost ortamları dışında konuşulmasını çok doğru bulmuyorum.
  • Değişik tatları tatma konusunda birçok şehre giden bir yapım varken, Bana Muhlama’yı nasıl buluyorsunuz sorusunu kabul edemem. Bir insanın Muhlama ile arası nasıl kötü olabilir ki.
  • Programlar çok uzun sürdüğü ve belli bir noktadan sonra konuşulacak konularda bittiği için belli bir saatten sonra insanın karnı acıkıyor ve yemek üzerine konuşmaya başlıyor. Programa katılan çocuklar arasında Edirneli olanlarda vardı. Ciğer Tava oralardan çıkmıştı. Bülent Hanım ayrıca yemek konusunda çok meraklıdır ve programlarda bunu da hep söyler. Bu özelliklerinden dolayı Kebapçılardan, Köftecilerden sürekli bir şeyler gelirdi.
  • Programlar bittikten sonra sıkı bir diyete girdim.
  • Programlara Karadeniz’den katılımın çok olmadığını söylemiştim. Çamlıhemşin’e gidince gördüm ki birçok yerel kanal var ve hepsinde sabaha kadar horon var. O zaman insan düşünüyor benim programlarıma Karadenizli ilgisi neden az diye.

Hakan Günday

  • Çok güzel olduğuna inandığım bir dergi ile başladı sohbetimiz. Çamlıhemşin’in Mollaveys (Ülkü) köyündenim fakat babamın görev yeri dolayısıyla Rodos doğumluyum.
  • Maalesef henüz Çamlıhemşin’e hiç gitmedim, yolumda Çamlıhemşin’e hiç düşmedi. Düşmedikçe de gitmek istedim. İstedikçe de tuttum kendini. Zamanla hakkında nice hikayeler duyduğum Çamlıhemşin, haritadaki bir yer olmaktan çıkıp bir hayale dönüştü benim için. Kurdukça kurdum Çamlıhemşin hayallerimi. En çok ta bir gün ona döneceğimi hayal ettim. Soracaksınız gidip görmek için neyi bekliyorsunuz diye söyleyeyim; Çamlıhemşin’e gitmek benim için sıradan bir yere gitmek değil. Hiç gitmediğin bir yere dönmek gibi, Hiç gitmediği bir yere insan ne zaman döner… Bilmiyorum.


Belki de bu benim için bir histir. Gitme zamanımın geldiği hissi. Bildiğim bir şey varsa bir gün gelecek ve ben gözlerimi Çamlıhemşin’den dünyaya açıyor olacağım. Bu seferde Çamlıhemşin’den gökyüzüne bakıp dünyayı hayal ediyor olacağım.

  • 22 yaşındaydım. Yıllarca sürdürmeme rağmen hiç ilerleme kaydedemediğim bir üniversite hayatım ve tamamen karanlık olan bir geleceğim vardı. Öylesine çaresiz kaldım ki bir sabah okula gitmektense karşısındaki kıraathaneye gidip yazmaya başladım. Yazarlığa karar vermem çok ani ve acil oldu. O kadar acil ve ani oldu ki “Kinyas ve Kayra” 2 ayda bitti.
  • Kitap yayınlandıktan sonra tahmin edebileceğiniz gibi ilk işim okulu bırakmak oldu. Artık geleceğim daha da karanlıktı fakat yolumu bulabiliyordum.
  • Ziya Hurşit’le ilgili hep yazmak istedim. Onun hayatıyla ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Biyografi şeklinde yazamazdım çünkü ben bir biyografi yazarı değilim. O zaman bir roman karakteri gibi yazmaya niyetlendim ve Ziyan’ı yazdım.
  • Yazılarımı yer altı edebiyatı diye nitelendiriyorlar. Bu kitapçıların ticareti kolaylaştırmak adına kullandıkları bir metottur. Böyle bir edebiyat türü olduğuna inanmıyorum, varsa da beni ilgilendirmiyor.
  • Malafa’yı sahne için uyarladım ve DOT tarafından oynandı. Bundan sonra yine Tiyatro üzerine bir şeyler yazmak istiyorum.

 

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 2. Sayı Sayfa; 44

 

 

 

 

 

Önceki KAN DAVALARI
Sonraki DÜNYANIN TULUMU