Bir Tepeye Adı Verilen GÜLAPOĞLU MEMİŞ EFENDİ

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 7.SAYI
  • 304
Yazı Boyutu:
Yazdır

Hemşinli Nakşibendî ve Kadîri Bir Zât; Gülapoğlu Memiş Efendi

   

Günümüze kadar sadrazam, Kaptan-ı Derya, kadı, dersiam gibi pek çok kişinin yetiştiği Hemşin yöresindeki önemli ailelerden birisi de Çamlıhemşin ilçe merkezine altı kilometre mesafedeki Ortan Köyü’nden Gülapoğlu ailesidir. Eminler, Cevahirler, Yunuslar gibi kolları olan ailenin bir kolunun ismi de Mollalar’dır. İşte bu koldan Gülahmet ile baba tarafından Şenyuva (Çiçiva) Köyü’nden Hervenikoğlu / Memişoğlu anne tarafından Hacıyunusoğlu / Halilefendioğlu ailesinden Tuhfe / Tufi Hanım’ın en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen Gülapoğlu Memiş Efendi; büyükten küçüğe olarak Hatice, İdris, Halil, Şerif, Necip ve Abdullah adlı kardeşlerin en büyüğüdür. Samistal Yaylası’nda 3.200 metre yükseklikteki Memiş Efendi Tepesi’ne ismini veren, ömrünün son yıllarını burada itikafa çekilerek geçiren ve ailenin bir başka kolundan Mustafa Gülay tarafından burada bir namazgâhın bulunduğu belirtilen Memiş Efendi (1829 / 1830 - ekim / kasım 1875) ile ilgili olarak günümüz nüfus kayıtlarında ve Osmanlı Arşivi’nde bulunan 1136 numaralı, 1254 (Hicrî: 1838 / 1839) tarihli Hemşin nüfus defterinde kendisi ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmaksızın, defterdeki yaşlardan yine aynı tarihli olduğu anlaşılan 1137 numaralı Hemşin nüfus defterinin Abdullah’ın oğlu Ahmet’in yani Memiş Efendi’nin babası ve büyükbabasının isimlerinin bulunduğu kısmındaki bilgilerden Memiş Efendi’nin ismine Mustafa olarak yer verildiği anlaşılmaktadır. Nitekim defterin Makrevis Köyü ilgili kısmında gerek Abdullah Ahmet şeklindeki baba oğul ilişkisinin gösteren tek kaydın bu kayıt olması ve gerekse Memiş’in hemen yanında beş yaşında olan kardeşi İdris’in ismine yer verilmiş olması, Mustafa olarak defterde ismi geçen kişinin Memiş Efendi olması gerektiği tahminini desteklemektedir ve bir önceki 1136 numaralı defterin yazım tarihi hicrî 1254 yani 1838 / 1839 olarak ele alındığında Memiş Efendi’nin bu tarihte dokuz yaşında bir başka ifade ile 1829 / 1830 doğumlu olduğu görülmektedir. Aile üyelerinden Ünal Atakcan 6 Aralık 2021 tarihli bilgi paylaşımında, nüfus defterinde Memiş’in ismine Mustafa olarak yer verilme nedeninin eskiden peygamberimizin isminin Mustafa olduğundan peygamberimize saygı nedeni ile Mustafa ismi yerine Memiş isminin kullanılmakta olduğunu belirtmiştir. Defterdeki diğer bilgiler de değerlendirildiğinde bu bilgilerin bulunduğu kısmın Ortan Köyü ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim defterdeki bu bilgiler ile bu bilgilerin bulunduğu kısmın hemen yanında bulunan Gülapoğlu ailesinin diğer kolları (Cevahirler, Mollalar, Yunuslar ve Eminler sırası takip edilmiştir.) ile ilgili şecere bilgileri defterde ismi geçen Mustafa’nın Memiş Efendi olduğu tezini desteklemektedir. Uyumluluk gösteren tüm bu bilgiler ile birlikte ilgili kaydın Gülapoğlu ailesi ile ilgili olup olmadığının kesin olarak tespiti bakımından Memiş Efendi’nin kardeşi İdris Efendiyle ilgili bu defterde yer alan bilgilerle, günümüz nüfus kayıtları arasındaki bilgiler de birbiriyle tutarlılık göstermektedir. Nitekim bu defterdeki bilgilere göre; İdris Efendi 1833 / 1834 doğumludur.  Aile hatıratındaki yer alan bilgilere göre de; İdris Efendi’nin ilk eşi Hervenikoğlu Ali’nin Kızı Zeliha’dan olan, kundaktayken ağzına çaput tıkanarak ölen çocuğu Mustafa Şahin, 1289’da hicrî takvim karşılığı olarak 1872 / 1873 rumî takvim karşılığı olarak 1873 / 1874’de yani İdris Efendi yaklaşık 40 yaşları civarındayken doğmuştur. İdris Efendi’nin ikinci eşi Zilkale (Koluna) Köyü’nden Cenkçioğlu Hacı Mustafa’nın kızı Fatma Fethiye (nüfusta sadece Fatma olarak geçer) olup, Yusuf (İdris Efendi 59 / 60 yaşındayken), Mahmut (İdris Efendi 71 / 72 yaşındayken) ve Havva (İdris Efendi 74 / 75 yaşındayken) adlı çocukları 1893, 1905 ve 1908 yıllarında doğmuştur ki bu çocukların doğum tarihleri de, Hemşin nüfus defterinde ismi geçen İdris’in doğum tarihi ile uyumluluk göstermektedir. Eldeki tüm bu bilgiler doğrultusunda defterde ismi geçen Mustafa’nın, Gülapoğlu Memiş Efendi olduğu söylenebilir.

 
Samistal Yaylası’nda 3.200 metre yükseklikteki Memiş Efendi Tepesi’nden görünüm

 

1136 numaralı Hemşin nüfus defterinin kapak kısmında “Kazâ-i Hemşin der-livâ-i Trabzon defter-i nüfûs-i oda-i cerîde-i Anadolu (Trabzon Sancağı Hemşin Kazası Anadolu defteri odası nüfus defteri) sene 1254” ifadesinden bu defterin hicrî takvimdeki karşılığının 1838 / 1839 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Gülapoğlu Memiş ile ilgili bilgilerin bulunduğu 1137 numaralı defterde ise herhangi bir tarih bilgisine yer verilmemiş ise de her iki defterde ismi geçen kişilerin yaşların aynı olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu defterin de 1838 / 1839 tarihli olduğu anlaşılmaktadır (Foto 2).

 
FOTO 2

 

1136 numaralı Hemşin nüfus defterinin 39. sayfasında 1137 numaralı defterden farklı olarak,  Memiş ve kardeşi İdris efendi ile ilgili bilgilere rastlanmaksızın “ Orta boylu kara bıyıklı Ahmed bin Abdullah (Abdullah’ın oğlu Ahmet) sinn (yaş) 35” ifadesinden aile içerisinde Gülahmet, bahsolunan hatırattaki bilgilere göre esmer bir zat olduğundan Kürt Ahmet olarak da bilinen ve 1803 / 1804 doğumlu olduğu anlaşılan Memiş Efendi’nin babası Ahmet ve Ahmet’in babası Abdullah ile ilgili bilgilere yer verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kayıttan, Gülahmet’in 1257 (1841 / 1842) tarihinde askerliğe elverişli olmaktan çıkacağı anlaşılmaktadır (Foto 3).

 
FOTO 3

1137 numaralı Hemşin nüfus defterinin Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan 63. sayfasındaki “karye-i Makrevis der vâdi-i mezbûr -adı geçen vadinin Makrevis Köyü’nden-” ifadesinden Gülapoğlu Memiş Efendi ile ilgili bilgilerin de yer aldığı Fırtına Vadisi’ndeki Makrevis (Konaklar Mahallesi) ve Ortan köyleri ile ilgili nüfus bilgilerine yer verildiği anlaşılmaktadır (Foto 4).

 
FOTO 4

1137 numaralı Hemşin nüfus defterinin Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan 63. sayfasında; sağdan sola “20) Orta boylu kara bıyıklı Ahmed bin Abdullah (Abdullah’ın oğlu Ahmet) ın (yaş) 35, oğlu Mustafa ın (yaş) 9 oğlu İdris (yaş) 5”  kayıtlarına yer verilmiş olup, Mustafa ile İdris’in isimlerine bir önceki 1136 numaralı defterde yer verilmediğinden dolayı bu çocuklar bu defterde numaralandırılmamıştır (Foto 5).

 
FOTO 5

Memiş Efendi ile ilgili olarak torununun kızı Didem Gülay Üstün aracılığı ile edinilen Memiş Efendi’nin ilk oğlu olan Ahmet Galip Efendi tarafından aile tarihi ile ilgili kaleme alınmış olan, üst kısımda da bahsedilen , aile tarihi ile ilgili önemli bilgiler içeren hatıratta Memiş Efendi’nin tahsilini Fatih Camii’nin Karadeniz tarafında Başkurşunlu Medresesi’nde yaptıktan sonra Nakşibendi (1) tarikatına intisap ederek Hemşin’e döndüğü, Çamlıhemşin ilçesinin Yukarı Çamlıca Mahallesi (Vice-i Bala / Vice-i Ulya / Yukarı Vice Köyü) Hacıyunusoğlu veya bir başka ifade ile Halilefendioğlu ailesinden annesi Tuhfe Hanım’ın dayısı Hacı Yunus’un kızı Havva Hanım ile evlenmiş olduğu yazılıdır.

Gülapoğlu Memiş Efendi’nin eğitim gördüğü, günümüzde restorasyon halindeki Fatih Başkurşunlu Medresesi’nin bir bölümünden görünüm

 

 
Memiş Efendi'nin eğitim gördüğü İstanbul Fatih'deki Karadeniz Baş Kurşunlu Medresesi'ni gösteren kroki

 

 
Memiş Efendi'nin eğitim gördüğü İstanbul Fatih'deki Karadeniz Baş Kurşunlu Medresesi'ni gösteren kroki

 

 

 

 

Aynı hatırattaki bilgilerden Memiş Efendi’nin babasının 63 yaşında iken öldüğü yazılı olup, Hemşin nüfus defterindeki bilgilere göre; Memiş Efendi’nin babası Gülahmet’in 1803 / 1804 doğumlu olduğu bilgisinden yola çıkıldığında kendisinin ölüm tarihinin 1866 / 1867 yılı olduğu anlaşılmaktadır. Günümüze ait nüfus kayıtlarında Memiş Efendi’nin eşi Havva Hanım ile ilgili bilgilere rastlanmamakta olup, bu evlilikten ayrı bir biyografi konusu niteliğinde hayat hikâyelerine sahip olan, nüfus bilgilerine göre 1873 doğumlu Ahmet Galip (hukuk mezunu) ve 1876 doğumlu Hüseyin Rıza (Rusya gurbetçisi) adlı kardeşler doğmuştur. Memiş Efendi’nin eşi ile ilgili bilgilere Mehmet Serdar Bekar tarafından günümüze Türkçesi’ne aktarılan Veysel Atacan tarafından yayına hazırlanan “Rize Hemşin Yöresi Osmanlı Mezar Taşları ve Kitabeleri” adlı çalışmada rastlanmakta olup, bu eserde Havva Hanım’ın 1911 (1329) yılında öldüğü yazılıdır. Yine bu hatırattaki bilgilere göre Memiş Efendi’nin 39 yaşında öldüğü belirtilmiştir. Bu doğrultuda Memiş Efendi’nin mezar taşındaki ölüm tarihinin ekim / kasım 1875 (hicrî 1292 yılının onuncu ayı) olduğu bilgisinden yola çıkıldığında Memiş Efendi’nin 1836 doğumlu olması gerekir.Lakin Hemşin nüfus defterinde ismi geçen Mustafa’nın Memiş Efendi olduğu ve 1829 / 1830 yılında doğduğu düşünüldüğünde iki bilgi arasında küçük bir tutarsızlık yani beş, altı yıllık bir fark oluşmaktadır. Tüm bu bilgilerden yani Memiş Efendi’nin gerek Osmanlı nüfus defterindeki kaydı ile mezar taşından ve gerekse Ahmet Galip Efendi’nin hatıratından yola çıkıldığında, Memiş Efendi’nin 39 ile 45 / 46 yaşlarında öldüğü sonucu ortaya çıkmaktadır. Memiş Efendi’nin mezar taşında “geylani” ifadesine de yer verilmiş olması Memiş Efendi’nin aynı zamanda Nakşibendi tarikatı yanında Kadiriye (2) tarikatına mensup olduğunun da bir göstergesidir. Memiş Efendi’nin mezar taşında bir diğer dikkat çeken husus ise; “ehl-i keşf” ifadesine yer verilmiş olmasıdır. Bu ifade de his ve akılla izah edilemeyen hususları kalp gözüyle görme, kalp gözü açık olma, bir şeyin olacağını önceden anlama şeklinde yorumlanabilir. Her ne kadar dönem itibarıyla Gülapoğlu Memiş Efendi ile ilgili elde kısıtlı bilgiler olsa da kendisi için Hemşin yöresinin önemli kişilerinden olduğu söylenebilir.

 

(1) Ya hû
(2) Nida-yı erci'den gel geylâni...
(3) Nice sabr ile ol aşık ki cânândır külliye
(4) Ehl-i keşf idi hakka ihtila...
(5) Ayrıldı aramızdan ah çekerler eyledi.
(6) Mutîdir ferhange rabb ilahi cümle şeyh
(7) Habîbin hürmetine merkadın eyle cennet
(8) Yazdı göz yaşıyla târih Cevher şehr...
(9) Gitti Memiş Efendi cennete ....
(10) Safa-yı dünyada mağrûr olmasın...
(11) Görünce dur bak oku Fatiha 1292 / 10 (ekim / kasım 1875)

Kaynak: Rize Hemşin Yöresi Osmanlı Mezar Taşları ve Kitabeleri / Veysel Atacan & Mehmet Serdar Bekar (Foto 10)

 
Memiş Efendi’nin mezar taşı 2005 yılına kadar fotoğraftaki Koboş / Vank köprüsünün sağında bulunmakta ise de tarihi nitelikteki diğer taşlar gibi kaybolmuştur
 

Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahîm
Yalnız yüz seksen guruşdur (kuruştur) 180

(1) Bâdî-i ilm ü haber oldur (belgenin yazılma sebebi budur) ki
(2) (Bin iki yüz) seksen beş (Hicrî: 1868 / 1869 Rumî: 1869 / 1870) senesine mahsûben (karşılık olarak) Küşüve (Yolkıyı) Karyesi’nden (Köyü’nden) Mazıkoğlu muhtâr 
(3) Mehmet Bey’e kendi a’şârı (vergi) bedelinden olarak ber-vech-i bâlâ (yukarıda olduğu üzere) yalnız yüz 
(4) seksen guruş (kuruş) tarafından kâmilen (tam olarak) te’diye olduğu (ödendiğini) mübeyyin (bildiren) işbu ilm ü haberimiz (belgemiz) Memiş (5) Efendi tarafına te’diye ve i’tâ’ olundu (ödendi ve verildi). Fî 27 Zi-l-ka’de sene (12)86 (28 Şubat 1870)

Meclis-i a’zâ (meclis üyesi) (mühür: Yunus)
Meclis-i a’zâ (meclis üye) (mühür: … Mustafa 1264 Hicrî: 1847 / 1848 Rumî: 1848 / 1849)
Meclis-i a’zâ (meclis üyesi) (mühür: 1282 Hicrî: 1865 / 1866 Rumî: 1866 / 1867)
Meclis-i a’zâ (meclis üyesi) (mühür: Musa)
İmâm-ı Karye-i Küşüve (Yolkıyı Köyü İmamı)

Günümüz Türkçesine Aktaran: Faik Okan Atakcan

Çamlıhemşin ilçesinin Yolkıyı (Küşüve) Köyü muhtarı Mazıkoğlu Mehmet’in vergisinin Gülapoğlu Memiş Efendi tarafından ödendiğine dair Gülapoğlu ailesi (Şerif Gülay) arşivinde bulunan 28 Şubat 1870 tarihli belge. Memiş Efendi'nin kendisinden sonraki en büyük kardeşi Hatice, Mazıkoğlu Memiş ile evlenmiştir. Dolayısı ile Mazıkoğlu ailesine ait vergiyi ödemesi bu akrabalık ilişkisinden kaynaklı olmalıdır

 

Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 7. sayı Sayfa; 104

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çamlıhemşin ilçesinin Ortan Köyü’nde Gülapoğlu ailesi Mollalar koluna ait konaktan görünüm. Konak, Gülapoğlu Memiş Efendi’nin ölümünden kısa bir zaman sonra inşa edilmiştir (Foto 14).

 

Ekler

 

* Nakşibendilik, Bahaettin Nakşibent (1318 - 1389) tarafından ya da onun adına kurulan bir tarikattır. İzlerine daha Gazneliler döneminde (977 - 1187) rastlanılan bu tarikat, Bahaettin Nakşibent’ten sonra gerçek kimliğini Hoca Yusuf-i Hamedani (öl. 1140) ile kazandı. Onun halifelerinden Ahmet Yesevi, tarikatın Maveraünnehir’de, Abdülhalik ise Harizm’de yayılmasını sağladılar. XV. yüzyılda tarikatın önde gelenlerinden Ubeydullah Ahrar’ın (1403 - 1490) halifesi Şeyh Abdullah İlahi Simavi (öl. 1491) Anadolu’da, XVI. yüzyılda da Baki Billah Kâbili de tarikatı Hindistan’da yaydı. Hindistan’da tarikat “Muceddiye” adı altında gelişerek Hicaz, Irak ve Suriye’de yayıldı. Suriye’de tarikatın “Halidiye” kolu da oluştu. Şeriata bağlı tarikatlar arasında yer alan Nakşibendiliğin başlıca temelini zikir oluşturur. Tarikat kuralına göre, şeyhin anılmasını salık verdiği Tanrı adlarından birini içten, hafi (gizli) ya da sözlü, sürekli olarak anmak gerekir. Buna, Nakşibendiler arasında yadkerd (anma) denir. Anma sırasında Tanrı’dan başka hiçbir şeyi düşünmemek için kalbin kapısına dikkat etmek (nigâh-daşt -gözetmek-), Tanrı’ya yönelmek (bazgeşt -dönüş-), Tanrı ile huzurun sürmesi (yad-daşt -hatırlama-), nefesin alınıp verilmesi sırasında sürekli Tanrı’yı anmak (hûs der dem -nefeste dikkat etme-), toplum içinde bulunmasına karşın insanın kendisini yalnızca Tarı ile birlikte hissetmesi (halvet der encümen -topluluk içinde yalnızca iki kişi olarak kalma-), tanrısal nitelikleri kazanma (sefer der vatan -vatanda gezi-) bu tarikatın ilkeleri arasında yer alır. Nakşibendilikte tarikat silsilesi, öteki birçok tarikattakinin tersine halife Ali’ye değil, Ebubekir’e çıkar. Bu nedenle öteki tarikatların çoğunda olduğu halde, Nakşibendilikte Şiiliğin etkisinden söz edilemez.  

* Kadiriye, Abdülkadir Geylani’nin (390 Ekim 1077 - 21 Şubat 1166) kurduğu bir tarikattır. Kadiriye tarikatının silsilesi, Hz. Muhammet’ten başlatılarak Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Zeynelabidin, Muhammet Bakır, Cafer Sadık, Musa Kâzım, Ali Rıza, Maruf Kerhi, Seri Sakati, Cüneyd-i Bağdadi, Şibli, Abdurrahman Temimi, Ebülferec Yusuf Tarsusi Ebu Sait el-Mahzumî yoluyla Abdülkadir Geylani’ye ulaştırılır. Abdülkadir Geylani, ders ve irşatlarının bir bölümünü, kendisi için yapılan bir medresede ve ribatta yürüttü müritlerine hırka-i tarikat ya da hırka-i teberrük giydirdi. Yetiştirdiği öğrenci ve müritler, İran, Yemen, Hicaz, Şam, Mısır gibi birçok merkeze dağıldı. Kaynaklar, Abdülkadir Geylani’ye bağlanarak ondan hırka giymiş elliyi aşkın kişi bulunduğu, bunların çeşitli yörelerde Kadiriye’yi yaydıklarını belirtirler. Ancak tarikatı yayanların başında Abdülkadir Geylani’nin oğulları gelir. Kadiriye tarikatına giren kişiye önce tarikatın virtleri ve zikirleri öğretilir. Bu kişiler kadiri tacı ya da mühr-i kadiri denilen bir taç giyerler. Anadolu kadirileri bu taç üzerine yeşil, Mısır kadirileri ise beyaz sarık sararlardı. Seyri sülûk denilen tarikatın ilk erkân ve adabını tamamlayanlara icazetname, mürit yetenekliyse, bir de irşat yetkisi sağlayan hilafetname verilirdi. Kadiriyede zikir sırasında önce üç kez Fatiha, Bakara suresinin ilk beş ayeti (elif-lam-mim), 255. ayeti (âyet-el-kürsî) ve son iki ayeti (âmene-resul) okunduktan sonra üçer kez “hasbinallahü ve nimelvekil” duasıyla İnşirah ve İhlas sureleri okunur, salavat getirilir. Ardından ayakta ve sesli olarak 166 kez kelime-i tevhit ve lafza-yı celâl (Allah), üç kez Fatiha, Ahzab suresinin 56. ayeti (innallahe ve melaiketehu) okunur, salavat getirilir; şeyhin duasıyla zikir son bulur. Kadiriyede devran her hafta perşembe, pazar, ve pazartesi günleriyle kandil gecelerinde, cami ve tekke açılışlarında, Abdülkadir Geylani’nin ölüm yıldönümünde yapılırdı. Kadiriye önce Abdülkadir Geylani’nin, daha sonra öteki kadiriye ileri gelenlerine bağlı olmak üzere esediye, ekberiye, yafiiye, eşrefiye, hilaliye, rumiye, garibiye gibi kollara ayrıldı.         


              

Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 7. sayı Sayfa; 98

 

 

 

 

 

 

Önceki BÖLGE TARİHÇİMİZ İSHAK GÜVEN GÜVELİOĞLU
Sonraki ÇAMLIHEMŞİN’İN ŞAMPİYON BOKSÖRÜ ALİ MELEK