Kaçkarın Kalesi KALE-İ BALA

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 7.SAYI
  • 87
Yazı Boyutu:
Yazdır

KAÇKARIN KALESİ KALE İ BALA

Kale köyü, Pazar merkezden 66 km ve Çamlıhemşin merkezden ise 38 km mesafede, yaklaşık 1,5-2 saatte ulaşılabilen Kaçkarların eteğine kurulu, dikkat çekici tarihi ve sosyolojik yapısı ile Çamlıhemşin’in en uzak, Rize’nin sınır köylerinden biridir. Tarihi ve sosyolojik yapı, köyü tanıtırken görüleceğe üzere bu yazınında ana iskeletini oluşturmaktadır. Köydeki yer adları, gelenek ve göreneklerde geçen kelimeler Kuzeydoğu Anadolu’nun yapısını tarihsel süreçte değerlendirmek için bilgiler sunmaktadır.
Yazılı belgelerde yer almayan ancak sözlü tarih anlatımıyla elde edilen bilgilere göre köyün Osmanlı fethinden öncede var olduğu, hatta Anadolu’nun fethinden önceye kadar gittiği anlatılmaktadır. “Kale’ye” gelen Oğuzlar, daha önce hiçbir soydan ve dinden kimsenin gitmediği bu şirin beldeyi yurt edinmişler, kendi öz damgalarını vurmuşlar. Nitekim yer isimleriyle birlikte, köy halkının dili de İstanbul Şivesine çok yakın olup, bir kısım tabirler ve kelimeler de Anadolu’nun değişik yörelerinde kullanılanların aynıdır. Köyde ağırbaşlı, samimi, iyiniyetli ve iyi tavırlı (biraz da saf) kimselere “Uğuz” (Oğuz) denmesi bir başka belge sayılabilir (1)”.

 
Kale_i Bala


Osmanlı belgelerinde köy tarihi hakkında şu bilgiler yer almaktadır; 1515 yılına ait tahrir defterinde Kale-i Hemşin-i Bala görevlilerinin tımar kayıtları bulunmaktadır. 1530 ve 1554 yılları tahrir defterlerinde köyün adı Kara Hemşin nahiyesine bağlı Varoş ve Vartor olarak iki köy şeklinde görülmektedir. 1564 ve 1583 yılları tahrir defterlerinde Vartor ismi tarih sahnesinden silinerek köyün adı Varoş olarak görülüyor. 1681 tarihli avarız tahririnde köy adı Nefs-i Kala-i Hemşin olarak geçmektedir. 1835 yılı kayıtlarına göre Kale ve Varoş adları yer alıyor. 1876 yılı kayıtlarında ise Kale-i Bala ve Varoş yer almaktadır. 1916 yılında yer adları değişikliği için düşünülen yer adları listesinde Kale-i Bala aynen kalırken Varoş ismi Kale-i Zir olarak değiştirilmesi düşünülmüştür(2). Cumhuriyet’le birlikte belli bir dönem adı Hisarcık olarak değiştirilen köyün günümüzdeki adı Kale Köyü’dür.

En eski kayıtlarda yer alan Varoş ve Vartor isimlerinin içinde geçen “Var” kelimesi Macarca da kale anlamına gelmektedir. Varoş “Macarca, eski kentlerde sur dışında kalan bölüm (Çağbayır, Y.) şeklinde, Osmanlıda ise “şehrin kale dışında kalan kısmı, şehrin kenar mahalleleri (3)” olarak kullanılmıştır. “Tor” yapısını Mustafa Öner “Or, Tor, Çor Sözleri Hakkında” adlı makalesinde; birbirleriyle bağlantılı olan bu sözlerin “yükseklik” kavramıyla ilişkisiyle birlikte Tora/Tura kelimelerinin de “kale ve şehir” anlamı dışında “yüksek yer ve kişi” anlamı taşıdığını da belirtmiştir. Bu bağlamda Vartor kelimesi “yüksekteki kale/şehir” anlamına gelebilir ki; Osmanlı döneminde Kale-i Bala yani yukarı/yüce kale anlamlarında kullanılmıştır.
Köye değişik yörelerden gelen aileler hakkındaki bilgiler Osmanlı Ordusunda yüzbaşılık yapmış ve yüz küsur yaşına kadar yaşayan İslamoğlu Rasim Bozkurt tarafından şu şeklide belirtilmiştir; Haşiloğulları (Albayraklar) ve İslamoğluları (Bozkurtlar) Erzurum’dan, Hacınumanoğulları Narman’dan, Kadıoğluları Kahramanmaraş’tan, öteki ailelerde değişik yörelerden ve en son olarak Tonyalılar Trabzon Tonya’dan Kale köyüne gelmişlerdir (1). Köyün diğer sülalelerini Azizoğulları (Yıldız), Murtazaoğluları (Akın), Yahyaoğluları (Aydil), Gubatoğulları (Altay), Köseoğluları (Keser), Dumililer (Hazır), Canbazlar, Yanmışoğulları, Kıtıroğulları olarak söyleyebiliriz.
Kaleliler uzun yıllar tek yerleşim alanı olarak Kale köyünü kullanılırken, Pazar sahilden alınan yerlerle birlikte kışın sahildeki köylerde, yazın ise Kale köyünde yaşamaya başlamışlardır. Böylece yıllar önce Kaleliler denilince akla gelen Yalı’dan (Pazar sahile verilen isim) Kale’ye göç başlamış olur. Zor şartlar altında iki gün süren ve yılda dört defa gerçekleşen bu yolculuk, Rumi Mart’ın sonu ya da Nisan’ın ilk haftası “Yaylacı” olarak adlandırılan ilk gurubun göçüyle başlardı. “Tarlacı” olarak adlandırılan ikinci gurubun sahilde yer alan köylerindeki tarım işlerini bitirmesiyle birlikte “Gündönümü” denilen Rumi Haziran’ın 12’sinden sonra gerçekleşirdi. Sahil kesiminde yaşanan sıtma hastalığı yüzünden göçün Temmuz ayına kalmamasına dikkat edilirdi. Sahilde sıtmanın azalmasıyla birlikte tersine göç yani “Yalı Göç’ünün ilk gurubunu oluşturan tarlacıların göçü “Kestane karası” denilen ayda, Rumi Eylül’ün 12’sinden sonra başlardı. Yalı’ya göç, yaylacıların “Kırmağayı”ndan (mısırların toplanışı) sonra yani Ekim’in sonlarına doğru göçüyle biterdi.
Kale göçünün birinci günü Hemşin (Nahiye) üzerinden Üsküt Dağı aşılarak Mollaveyis (Ülkü) köyü hanlarında gece konaklamasıyla tamamlanırdı. Birinci günkü düşüm (mola) noktası Hacıkamil (Ser), ikinci günkü düşüm noktası ise Çat düzü idi. Yalıya göç yine aynı yol üzerinde devam ederdi ancak düşüm noktaları birinci gün Goluna (Zil kale) düzü, ikinci gün Ğomno (Yaltkaya) dibi ya da Carişka (Kumluk-Yüce hisar) dibi olurdu. Kalelilerle özdeşleşen bu göç törenleri her yıl devam eden, aynı tarih ve günlerde (Pazartesi, Perşembe), aynı yerlerde verilen düşümler, barhana (kafile) halinde yenilen yemekler geçmişten geleceğimize birliktelik, yardımlaşma, paylaşımcılık örnekleri vermektedir.

Göçler Çat duzinde ederler düşüm
Dedim yuva yapsam bozuldu işim
Kudretten sineme vurdu bir kurşun
Bu kurşundan iflah olmam Ahmed um (5).

Kaleliler yukarıda bahsettiğimiz sahil ile köy arasındaki göç olayından önceki zamanlarda da adına tam olarak göç diyemeyeceğiz ancak köyün Kaçkarlara doğru olan kısımlarındaki yaylalara doğru göç ederlerdi. Bahar döneminde şimdi köyün merkezi olan Merze’ye çıkarlar, yaz başlarında da Küçük Veranyayla, Büyük Veranyayla ve Köylük Yayla olarak adlandırılan yaylalara çıkarlardı. Bu yaylalardan kalenin süt, peynir, et gibi gıda ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Köylük Yayla ile Çiçekli Yayla arasında yer alan ve Gözeler olarak adlandırılan su, kanallar yardımıyla kaleye götürülmüş, hatta tarlaların sulanması için de kullanılmıştır. Harklar olarak adlandırılan bölgede su kanalları halen daha görülebilmektedir.

 
Kale Köyü

Kaleliler için bir anıya dönüşen ama gönüllerinde halen yaşayan Kale göçü artık köye gidenler için araçlarla sürmektedir. Yeni ulaşım yoluyla Çamlıhemşin’den Fırtına Deresi boyunca Kale-i Zir (Zil Kale) yönünde ilerleyerek Çat düzünün sağından devam eder ve Kale Köprüsü’nden (Şebek Köprüsü) geçilerek Şebeğin düzünden köye giriş yapılır. Ancak köye girişi zorlaştıran, Kale-i Bala’nın doğal suru gibi yükselen Şebeğin yokuşu, dönemeçli yolları ile yörenin en zorlu yollarındandır. “Şebek kelimesi bir Türkmen boyunun adı olduğu gibi, ‘Şarbek’ kelimesi Kırgızca ‘su gürlemesi, su akıntısı’ anlamlarına gelmektedir (4)”.

 
Kale(Şebek)_Köprüsü


Kale köyünün mahalle sayılabilecek on bir yerleşim alanı vardır. Varoşun Meşesinin eteklerine yayılan Düz Varoş, Kale Köyü’nün bir mahallesidir ve tarihten esintiler taşır. Toprak damlı ahşap evleri görmek halen daha mümkündür. Özellikle Varoş ve Kala yerleşim alanları ormanla iç içe olduğundan eski yapılar ahşaptan yapılmışlardır. Ot ayı zamanında (Temmuz sonu Ağustos ayı) kısmen de olsa geleneksel ot biçimleri, toplanması, taşınması faaliyetleri görülebilmektedir.

Bir bakun ki bahar midur yaz midur
Varoştaki kapilarum düz midur
Bu evlad acisi bana az midur
Senden sonra aci görmem Ahmed ’um (5).

Varoşun Meşesinin içinden patika yol ile ya da araç yolu ile Kala Meşesi içinden Kala Mahallesi’ne varılır. Kala kelimesi, Osmanlıca Kal’a kale, hisar anlamlarında olduğu gibi, Kıpçak’ça ‘Kalak’ kelimesi yüksek anlamındadır. Bu mahalle köye de adını veren tarihi Kale-i Bala Kalesi ile birlikte Kale Camisini, Şehitliğini ve Beddualı Orman (Kala’nın Meşesi) olarak bilinen bir ormanı barındırır. Şehitlik, Topardı mevkiinde Kala Meşesinin içinde yöre halkı tarafından kutsal sayılan ve çoğunlukla Cuma günleri ziyaret edilen bir alandır. Hakkında efsanelerin de anlatıldığı bu alan büyük ihtimalle kaledeki askerlerin mezarlarından oluşmaktadır. Köyün tarihi ile birlikte yaşıt Kale Camii, uzun yıllar ahşap yapıda iken çıkan bir yangın sonucu tahrip olduktan sonra kara taştan yeniden yapılmıştır. Kitabesi, yapılan tadilat sırasında kaybolan caminin tarihi bilinmemektedir. Bir gelenek olarak Cuma namazları daima bu camide kılınmaktadır.
Beddualı Orman, köyün özellikle çığ gibi doğal felaketlere karşı korunması amacıyla tamamen köylü tarafından geleneksel korumaya dönüşen ve sadece cami, köprü, köy odası gibi ortak malların yapımı ve tadilatı için kullanılan doğal yaşlı bir ormandır. Ormanın yaşını tahmin etmek açısından devrilen bir ladin ağacının, yaş halkaları sayım yöntemine göre belirlenen yaşı 400’ün üzerinde çıkmıştır. Bu yaş aynı zamanda köyün yaşı içinde değerlendirilebilir. Köyün ormanı, Azatlar, Çağılbaşı, Deli Alioğlu (Küçük), Kala, Oluklar, Varoş gibi meşelik olarak adlandırılan orman parçalarından oluşmaktadır.
Kala mahallesinden sonra ladin (yöre dilinde çam) ormanının devamında yer yer ladin ama çoğunlukla huş ve kavakların arasından Çağıl başı mevkiine gelinir. Burası geçmişte ot ayı zamanlarından Kala ve Varoştan çayır (ot) biçiminden dönenlerin buluşup horon oynadığı bir alandır. Dervişli mahallesinden girilerek genel olarak Merze denilen Kale Köyü merkezine varılır. Artık Kaçkarlar tüm ihtişamı ile karşımızdadır. Dervişli mahallesinde anıt nitelikte olan birkaç adet toprak damlı ev görmek mümkündür. Burada Kale Deresi üzerinde yer alan Şeytan Köprüsü (Dervişli Köprüsü, Taşköprü) görülebilir. Bu köprüden geçilerek Andunli Mahallesine gidilebilir. Buradan aynı zaman da Başyayla’nın patika yolu geçer. Patika yolu üzerinde önemli bir yer adı olan ‘Babuserin Suyu’ yer alır. Babuser, Arapça Farsça karışımı olarak ‘Başkapı’ anlamına gelmekle birlikte Türkçe olarak ‘dağın giriş yeri’ anlamındadır. Aynı zamanda ‘Babu’ bir Kıpçak boyu olarak da bilinmektedir.

Faikli ve Büyükdüz mahalleleri arasında eski bir cami ve köy odası bulunmaktadır. Eskiden herkesin evi çayırında ya da tarlasında iken yeni yerleşimler çoğunlukla mera alanlarına yapılmıştır. Yeni yapıların büyük bir kısmının yer aldığı mahallenin adı ise Yenimahalle olarak belirlenmiştir.
Orta sırt mahallesi Kale Deresini oluşturan Hunut ve Salaçur derelerinin birleştiği bir noktadadır. Kale köyüne hakim bir noktada yer alan bu mahalleden Hunut tarafına gidildiğinde Hüsam Suyundan Hodoçur’a geçilir. Salaçur tarafına doğru gidildiğinde Tatos Göllerinden geçilerek İspir köylerine gidilir. Geçmişte bu yollardan katırlarıyla gelen satıcılar (üzümcüler) üzüm, kuru dut satarlardı. Gıda ihtiyaçları, inek alım satımı gibi birçok ticari faaliyet eskiden İspir köyleriyle yapılırdı. Hatta 1950’lere kadar İspir tarafından gelen katırcılar Köylük sırtından Üç Pare köy tarafına geçer ve oradan Rize’ye gidelerdi. Orta sırt Mahallesinin Salaçur deresi tarafında Beşevler Mahallesi yer alır. Bu mahalle çoğunlukla Nahiye Hemşin’den gelenlerin oturduğu bir yerleşim alanıdır.

 
Kale_Mahalleler


Salaçur deresi kapina akar
Şimdi Ortasırt’ın çiçeği çıkar
Hasretlik fırkatı bağrımı yakar
Senden sonra yangundayım Ahmed ‘um (5).

Baş çayır Kale Köyünün doğu yamacında kurulu bir mahalledir. Adına uygun şekilde Merze’deki çayırların başında sıralanan evlerden oluşur. Bu mahalleden geçen araç yolu ile Başyayla’ya gidilir.
Çiçekli Yayla, tanıtımlarda, yayınlarda daha çok ismi geçen konumu ile Kale Köyünün en güzel mahallelerinden biridir. Mahallenin ortasında evlerle çevrili düzlüğü düğünlere, şenliklere ev sahipliği etmiştir.

 
Çiçekli Yayla


Kale Köyünün eğlenme ve piknik alanlarının bulunduğu yerler Köylük Sırtı, Acı Su ve Hoşmertaşı mevkileridir. Köylük Sırtı, köyün konumunu da belirtmek açısından, Hemşin Vadisi (Üç Pare Köy; Ortaklar, Orta yayla, Sıra köy), Kale Vadisi, Başyayla, Yazlık köyü, Varyemez Yaylası, Çat köyü gibi birçok noktanın görülebildiği, sis manzaralarının en doyurucu şekilde yaşandığı, Kaçkarların bütün ihtişamının görüldüğü, çok sayıda ziyaretçisi olan bir eğlenme ve dinlenme alanıdır.
Köyün otlaklarının da bulunduğu bölge Kaçkarlara doğru Orta sırt Dağının sağından ve solundan olmak üzere buzullar döneminde oluşan Salaçur ve Hunut vadisi diye ikiye ayrılır. Bu vadilerden Salaçur Vadisi adını İspir’in bir köyü olan Salaçur (Aksu) köyünden alır ki; Salaçur adı Eski Bulgar Türk’ü, Kuman ve Peçenek oymaklarının adını taşır. Bu vadide yer alan Acısu; özellikle mide rahatsızlıkları, egzama gibi hastalıklara iyi geldiği düşünülen adını aldığı suyu ile meşhurdur. Bu bölgenin devamında yer alan Hoşmertaşı ise yine piknik ve festivallerin, eğlencelerin yapıldığı, etrafındaki Köylük yayla, Sallar, Minareli, Isılı su, Soğuklüdüz, Anbarlı Kaya, Pernek (Pornak) gibi Türkçe yer adları ile tarihin izlerini taşır. Özellikle Pernek (Pornak) kelimesi, Otlukbeli savaşından sonra kaçan Akkoyunlu Türkleri ile ilişkilendirilir ki; Pürnek Akkoyunlu devletini meydana getiren büyük aşiretlerden birinin adıdır. Bu vadinin sonunda Tatos dağına ve göllerine ulaşılır. Dağdaki aşıtlardan (geçit) geçilerek İspir’in köylerine varılır.
Kuzeydoğu Anadolu’da Hunlardan kalan nadir isimlerden biri olan Hunut yer adı Hunlar anlamındadır. Hunut Vadisi de adını devamındaki Hunut Dağı ve İspir’in bir köyü olan Hunut (Çamlı kaya) köyünden alır. Bu vadideki yer adlarından Kürtler, Husambayırları, Etem çevirmesi, Husam Suyu ve Dedenin Suyu dikkat çekicidir.
Orta sırt Dağı’nın tepesine Eroh (Oyoğ) adı verilmektedir. Bu tepede bulunan üst üste taşların dizilmesiyle oluşturulan taş yığını (ovo) tarihi bağlantı yönünden önemlidir. Ovo kültünü (ova, oba, obo ya da düşek), Abdulkadir İnan hem Türk hem de Moğol boylarında ne kadar yaygın olduğunu; “Oba, steplerde toprak, dağ geçitlerinde taş yığınlarından meydana getirilen suni tepelerdir (höyüklerdir). Bu obalar steplerde kutsal dağ ve tepe yerini tutarlar.” şeklinde belirtir. Köylük Yayla’nın tepesine de oyoğlar denilmektedir ki ilginç olan bu taş yığınlarının eski yerleşim alanlarının tepesinde yer almasıdır. Bu dağda Küçük ve Büyük Veranyayla, Namlının Suyu (Lamli), Mursuklar yer adları bulunmaktadır.
Kale köyü Hemşin’in diğer köy ve yaylaları gibi yaz mevsiminin büyük bir kısmında duman (sis) altındadır. Güneşi görmek Anadolu’nun yazlarında yağmuru beklemek gibidir. Bunun için Kale Köyü’nde güneşe bir dua niteliğinde olan ‘bablabublik’ adı verilen geleneksel bir tören (ayin) düzenlenir. Bu törene yörede ‘bublik, publik, ablik-bublik, ebe bubrik, bubirdak’ gibi adlarda verilmektedir. Çocuklar ellerinde taşıdıkları, kıyafet ve puşi giydirilmiş bir süpürge ya da sopa ile maniler eşliğinde kaymak, peynir, un gibi yiyecekleri toplarlar. Toplanan bu yiyecekler, köyün merkezi bir yerinde yakılan ateşte hoşmeri yapılarak, herkes tarafından yenilir. Bu şekilde tören tamamlanarak güneşin dumanın içinden gözükmesi beklenir. Bu gelenek Orta Asya’da yaygın olduğu gibi, Anadolu’da da farklı biçimleri ile görülmektedir.
Kale köyü özelinde ancak genel olarak Kaçkarların yayla ve köylerinde yaşanan sorunlarda giderek artmaktadır. Yeni yapılar, betonarme ve estetikten yoksun olarak geçmişin doğayla uyumlu yapıları yanında kötü bir görüntü oluşturmaktadır. Teknolojiyle birlikte köyde görüntü kirliliği yanında alt yapı yetersizliğine bağlı olarak çevre kirliliği de artmaktadır. Özellikle yolların yapımıyla (son birkaç yıldır beton yol) ile birlikte artan ziyaretçi sayısı çevre ve gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Köylüyü ve gelenekleri dikkate almayan imar planları ile planlanan turizm alanları ve yapıları bu süreci hızlandırmaktadır.
Köyün tamamı 1994 yılında ilan edilen Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içinde yer almaktadır. 1998 yılında ilan edilen sit alanları içinde, Kale-i Bala Kalesi ve çevresi 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı, yerleşim yerleri 3. Derece Doğal Sit Alanı ve aynı zaman da köyün tamamı 1. Derece Doğal Sit Alanı içinde yer almaktadır. Bu statüler neticesinde 2007 yılı Milli Park Gelişim (Master) Planı ve 2017 yılı Koruma Amaçlı İmar ve Nazım Planları yapılmıştır. Bu planlar köylünün bilgisi dışında geliştiği ve mağduriyetlere sebebiyet verdiği için itirazlara sebebiyet vermiştir ve ilerde mahkemelik durumlar oluşturması ihtimaldir. Aynı süreç kadastro çalışmasında da yaşanmıştır ve davalar ile süreç devam etmektedir.
Bu gelişmelerdeki temel sorunlar olarak (Fırtına Vadisi’nin diğer köylerinde de hemen hemen aynısı yaşanan); köylünün dikkate alınmaması, devletin planlarını köylüye bilgilendirilme şekli ve tavrı, geleneklerin günümüz şartlarında unutulması, yerleşik halk ile gurbetçiler arasındaki görüş farklılıkları gösterilebilir.
Günümüzün getirdiği şartlar her yörede olduğu gibi Kale Köyünde de geleneklerin artık yaşatılmasını güçleştirmiştir. Hayvancılık artık çok az sayıda aile tarafından yürütülmekte ve dolayısıyla hayvancılığa bağlı ot ayı gibi bir gelenek giderek yok olmaktadır.
Yüzyıllar öncesinden varlığı ile gelenek, görenek ve yer adlarıyla Kale Köyü, Hemşin Tarihi için önemli bilgiler ve ipuçları sunmaktadır. Hemşin’in yüksek kalesi geçmişte olduğu gibi günümüzde de diline, tarihine, kültürüne gelecek olan saldırılara karşı her zaman sağlam duracaktır. Her ne kadar gelenek ve görenekler günümüzde yaşatılamasa da özellikle şehirlerde düzenlenen horon ve türkü etkinlikleri ile yazılı belgelerle ve sözlü anlatımlarla genç kuşaklara aktarılmaya çalışılmaktadır.

Kaynaklar;
1. ALBAYRAK, Hasan Basri. Hemşin Dergisi
2. HİÇYILMAZ, Murat Ümit, GÜVELİOĞLU, İshak Güven. Rize-Çamlıhemşin İlçesi Tarihi Mezar Kitabeleri, 2021.
3. COŞKUN, Osman. Doğu Karadeniz Yer Adları ve Söz Varlığı, 2013.
4. YILMAZ, Mine Arıcı. Türkçenin Hemşin Ağzı Karşılaştırmalı Köken Bilgisi Sözlüğü, 2019.
5. Nokta Hala Destanı. Haşiloğlu Hafız Abdullah Kayıtları.



Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 7. sayı Sayfa; 50




Önceki Tarihi Belgelerle BAŞ HEMŞİN
Sonraki KALE KÖÇÜ