ÇAMLIHEMŞİN’İN ŞAMPİYON BOKSÖRÜ ALİ MELEK

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 7.SAYI
  • 93
Yazı Boyutu:
Yazdır

ÇAMLIHEMŞİN'İN ŞAMPİYON BOKSÖRÜ ALİ MELEK


Çamlıhemşin de yapılacak olan Spor Salonu için Ali Melek ismi önerilmiş.
Bilmeyenler hemen kendilerine sorabilir: “Kimdir bu Ali Melek?”
Bu soru sorulduğunda ise karşımıza birçok başarılar edinmiş bir kişi bilgisi gelmektedir.

Mesela Ali Melek ismini ben ilk defa babamdan duymuştum.
Babam çok yoğun geçen lokantacılık faaliyetlerinin yanı sıra stres atmak için de bir ara boks sporuna merak salar. Tabi ilk ve son gittiği yer, tanıdığı ve sevdiği bir arkadaşı olan milli boksör Ali Meleğ’in spor salonudur.
Babamın kendi anlatımı ile;
“İlk defa Boks yapacaktım. Ali Meleğ’in yanına gittim.
Giyin dedi giyindim.
Spor elbiselerimi giydikten sonra Boks eldivenlerini giydirdi ve bakalım durumun nedir diye beni ringe çıkarttı.
Oradan birisini çağırdı.
Kulağına bir şeyler söyledi ve maç başladı.
Daha selam sabah demeden burnuma yediğim bir yumruk ile hayatım karardı.
Burnum kırılmıştı.
O zamanlar boksa giden herkesin burnu kırık olurmuş diye benim de burnumu kırsın diye talimat vermiş.
Sıçarım boksunuza! dedim ve çıktım gittim.

Bir daha da yapmadım.”

 

Her ne kadar babam bir daha Boks yapmasa da o kırık burun babamın hiç peşini bırakmadı.
Zamanında babamın eve gelişini nefes alıp verirken öten burnundan anlardık.
Bütün bu sıkıntılarına rağmen babam Ali Meleğ’i çok severdi.
Senelerce burnundan çekmesine rağmen bir gün bile aleyhinde konuştuğunu duymadım.

ALİ MELEK KİMDİR…

Ali Melek kimdir? sorusu karşımıza birçok başarı bilgisi çıkarmaktadır.
Ali Melek 1928’de Rize’nin Çamlıhemşin İlçesinin Yukarı Çamlıca Mahallesinde doğmuş.
Boks sporuna 1947’de 67 kiloda Ankara’da başlamış ve İzmir’de 71 kiloda dövüşerek devam etmiş.

Kendine has stili ile dövüşen Ali Melek, kuvvetli, yumruğa dayanıklı ve cesur boksörlerden biriymiş.
Maçlara hızlı girdiği için sporseverlerce “Karadeniz Fırtınası” olarak anılırmış.

Belge ve gazete kupürlerinden elde edilen bilgilere göre; 19 kez milli formayı giyen Ali Melek, çeşitli organizasyonlarda 35 defa şampiyon olmuş.
1951- 1952- 1954- 1955 yıllarında büyüklerde ferdi Türkiye Şampiyonu olmuş.

1950 yılında Napoli'de, 1955 de Roma ve Barselona'da ve aynı yıl Batı Berlin'de ki 11. Avrupa Büyükler Boks Şampiyonasında (çeyrek final) Uluslararası birçok müsabaka ve turnuvalarda ülkemizi başarı ile temsil etmiştir.
Ayrıca askerlik döneminde ordular arası ulusal ve uluslararası şampiyonalarda başarılı müsabakalar yaparak şampiyonluklar elde etmiştir.


1949 İspanya, 1950 Napoli, 1954 Roma, 1955 Berlin müsabakalarında ülkemizi başarıyla temsil etmiştir.

1949 yılında İspanya’da yapılan milli maçta kendisinden 4 kilo fazla gelen rakibi ile yapmış olduğu maç, İspanya basınını günlerce meşgul etmiştir. Bu müsabakada 71 kiloda olan boksörümüz sakat olması dolayısıyla rakibimizin hükmen galip gelmesi gerekiyorken, takımda 67 kilo ile yer alan Ali Melek kendi isteği ile 71 kiloda dövüşmüş ve rakibi ile berabere kalarak ülkemizi mağlubiyetten kurtarmıştır.

1960’lı yıllardan 1984 yılına kadar Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bünyesinde İzmir ve Denizli bölgesi boks antrenörü olarak görev yapıp, yeni şampiyonların yetişmesine gayret göstermiş.

1971 de Cemal Kamacı ile jübilesini yapan Melek, 1984 de aramızdan ayrılmış.

 
ALİ MELEK VE CEMAL KAMACI

Yeğeni İdris Lütfü Melek ise Ali Melek ile ilgili aşağıdakileri anlatmıştır:
Olimpiyat oyunlarından başarılı dönünce, İzmir belediye başkanı ödül olarak yer tahsis eder. Ali Melek de "Olimpiyat pastanesini açar orada.
Pastane, sadece hemşeriler için değil, deyim yerindeyse garibanların, derdi olanların uğrak yeri olur.  

Öğrencilik yıllarımda abimle kaldığımız ev pastaneye çok yakın olduğundan uğrar, hatta tezgâhta yardım da ederdim. Bu nedenle iyi bilirim, uğrayıp selam verene bir şeyler ikram etmeden bırakmazdı. Yedirir içirir, karınlarını doyururdu. Yeter ki kapıdan biri başını içeri uzatsın "hayırlı işler Ali abi" ya da "hocam" diye seslensin.

Eminim hiçbir zaman çok parası olmadı... Ama her zaman bonkör oldu. Mesela; spor salonundan kendi deyimiyle "Eşrefpaşalı talebeleri" ile birlikte en az sekiz on kişi otobüse binerdik. Otobüs biletlerimizi ısrarla o alırdı.
İtiraz edersek de dövmekle tehdit ederdi.
En sevdiği sözcük "haşat edecem" sözcüğüydü sanırım ve bana çokça kızdığı için de çok duyardım.  Kendi tarzıyla özellikle benim gibi haşarı ve "solcu" yakınlarını "eğitme, yola getirme ve adam etme" yöntemi idi haşat etmek. Ama bir iki ring dışında hiç "haşat" etmedi.

Mesela yine bir şeylere kızdırmışsam, ringde ya da antrenman yaptırırken çok da kıyamazdı ya da"sert yaptığı" olurdu.

Hoş bildiğimden falan değil belki kolayıma geldiği için "gard" alışıma kızar, Rus stili derdi, yanlışlarını gösterirdi.
Birgün yaradana sığınıp “iyi de amca onlar bizimkileri hep yeniyor!” deme gafletinde bulundum da neredeyse haşat olmanın eşiğinden döndüm.

Onun için milliyetçilik siyasi ya da ideolojik bir kavram değil, yaşam biçimiydi. "Adamına ya da sevdiğine" sahip çıkmaktı onun için milliyetçilik.
Sözüm meclisten dışarı asla faşist ve de ırkçı değildi.

Vefatından yıllar sonra, abimle birlikte kurduğu olimpiyat pastanesini bir süre biz işletmek durumunda kaldık.
15-20 yıl sonra bile Ali hocasını her gün soranlar olurdu.
Rahmetli abim de ayni mayadandı.  O da hikâye etmeden ve bir şeyler ikram etmeden bırakmazdı. Birazda muziplik olsun diye sataşırdım abime. "Amcamın ruhu" derdi. "Ocak “derdi "Gelenek" derdi. Anlardım elbette, saygı da duyardım. Ama inanmazdım!

Türkiye, diğer NATO üyeleriyle birlikte Moskova Olimpiyatlarını boykot etmişti. İki kutuplu bir Dünya ve Soğuk Savaş dönemi. Biz sosyalist kamp tarafındayız haliyle. Emperyalist dünyanın bu kararını protesto ediyoruz. Parti yönetimi tarafından korsan pankart asmakla görevlendirildik. Sorun şu ki pankartı asacağımız banka şubesi pastanenin tam karşısı.
“Olmaz, Amcam görür !” de diyemiyorum.
Çaresiz aldık pankartı üç arkadaş, çıktık Eşrefpaşa'ya.
Hafta sonu olduğundan banka kapalı ve kafesli kepengi inik. Çabucak pankartı açıp bağladık. Sardığım gazeteyi de buruşturup pankartın yanına sıkıştırdım. Bilmeden bomba süsü vermiş oldum.

Hızla sokağı dönüp pastaneye attım kendimi.  Hem yaptığımız eylemi izleyeceğim hem de benim için en güvenli liman. "Hayırlı işler amca" dedim girdim içeri.
Şükür görmemiş beni ama pankartı görmüş. Söyleniyor burnunun önünde.
Gel yeğen dedi ve pankartı işaret ederek ; "sizin moskofların işi" deyip kalayı bastı tabii.

Böreğimi ben kestim, sütümü o koydu, karnımı doyurdu.
Eylem başarılı, güvenlik sorunu sıfır, karnım da doymuş, daha ne isterim.
Rahmetle ve hasretle anıyorum.

Boks ve diğer faaliyetleri ile ilgili Metin Aydınoğlu, Egenews’da yazdığı yazıda Ali Meleğin diğer yönlerini de anlatmaktadır.

Ali Melek  

Eşrefpaşa’nın tarihi binalarında, iki efsane sporcu, iki kaliteli esnaf 60 yıl yan yana kader birliği yaptı. Tanınan sevilen insanlar oldular ki, dükkanları doldu taştı.

Bildiğiniz ‘bakkal amca’, ‘bakkal teyze’ gibi çalıştılar.

Güvenilen, hatırı sayılanlardan oldular.

Olimpiyat Pastanesi ile Özkoç Saatçilik ve Şans Oyunları Bayi.

Dere Sokağı’nı çıkınca, hemen sağda, Eşrefpaşa Camii’nin tam karşısında idi.

30 Ekim Cuma günü 116 vatandaşımızı kaybettiğimiz deprem kabusunun öncesinde yıkıldı, bu iki dükkân, kentsel dönüşüm gereği.

Bilen bilir yıkılma tehlikesi durumları hariç yerle bir edilmesine karşıyım, bu binaların hastasıyım, hayranıyım, hele ki girişin altında mahzeni olan evler yok mu, üç katlı filan tek aileye ait, bayılırım.

6 yıl böyle bir evde yaşamışlığım da vardır.

Şampiyon boksörün pastanesi ile İzmirsporlu Özkoç kardeşlerin saatçi dükkânı.

Ali Melek kimdir, hatırlayalım, rahmetle analım.

Urlalı Önder Yağcı, Bornovalı Nedim Dizeçer’in yanı sıra başarıyla nam salan Celal Sandal, Seyfi Tatar, Kemal Sonunur, Sefa Nar, Ergin Sevimli, Fuat Yurtsever, Ali Uçar, Nuri Eroğlu, Köksal Özoğluöz ile aynı veya yakın dönemlerde boks sporunda tarih yazmış ün yapmış, isimlerle ringlerde başarıdan başarıya koşmuş bir güzel İzmirlidir.

Ali Melek…Çok iyi de hamur açardı o demir gibi elleriyle.

71 kiloda 7 kez Türkiye Şampiyonluğu kazandı, Avrupa dereceleri yaptı, madalyaları da çok fazladır. 
İşlettiği Olimpiyat Pastanesi’nde çok güzel ürünler yapılır, satılırdı, bolca da yemişliğimiz vardır, Tatlısından, Poğaçasından, kalburabastı sına kadar.

Şampiyon boksör sporculara özellikle de boks yapan öğrencilerine kolaylık yapar, yedirmeyi çok severdi.
Elleriyle demirden yumruk vuran Ali Melek’in çok da güzel hamur açtığı, elinin çok maharetli olduğu bilinir, her zaman söylenir.

Metin Aydınoğlu’nun Ali Melek ile ilgili yazdıkları bile, boks dışında İzmirliler’in kalbini açıkça kazandığını göstermiştir.

Bütün bu yazılanlardan sonra o spor salonuna Ali Melek isminin verilmesinden daha doğru hangi karar olur bilmiyorum.
ALİ MELEK SPOR SALONU inşallah Çamlıhemşin’imize hayırlı olur.


Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 7. sayı Sayfa; 106

 

Önceki Bir Tepeye Adı Verilen GÜLAPOĞLU MEMİŞ EFENDİ
Sonraki BİR PASTA FENOMENİ AYÇA KALELİ