HAYAT HİKAYEM, Süleyman GÜNER
Tarihin aynası, anılardan oluşmaktadır.
Anılar ise, maalesef kağıtlara dökülmediklerinden kaybolup gitmektedirler.
Aslında kaybolanın bizim kendi tarihimiz olduğunu bilmemiz lazım.
Büyüklerimizden, hiç anılarını yazmadıklarından dolayı sürekli şikayet eder ve her seferinde bir taraflarımızın eksik kaldığından
hayıflanırız.
Tek tük de olsa yazanları ise, tarihe geçirmek adına okuyuculara nakletmek gerektiğine inanmaktayım. İşte bu noktada elime geçen bir yazıyı belki de tarihin bir noktasında kullanılabilir diye sizlerle paylaşmak istedim.
Bu paylaşım küçük de olsa bir anı yazısını kapsamaktadır. Bu anıyı, belki sizler de köylerdeki belgelerinizi karıştırıp bizlerle paylaşabilirsiniz diye yayınlıyoruz.
Yazan, HAYAT HEKEYESİ’ni aslında bitirememiş ama olsun, eksik kaldığı şekilde orjinali ve yan tarafında biraz daha güncelleştirilmiş
ve daktilo edilmiş şekliyle işte Süleyman GÜNER’in orijinal HAYAT HEKEYESİ.
Aşağı Çamlıca Mahallesi VİCE 16.5.1996 ÇAMLIHEMŞİN RİZE Bismillahirrahmanirrahim, ÖN SÖZ; Çocuklarımın ısrarı üzerine geçirdiğim 77 senelik hayat hikayemi anlatmağa çalışacağım. Bu arada tahsilim ilkokul olduğu için ve ilk Latince harflerle yazdığım için hem imla hatam vardır hem de tanımadığınız harfler olabilir, iyi tetkik ederek okuyun. |
Babam tekrar Rusiye’ye gitmiş, 12 sene üzerine gelmiş. Huri ablam doğmuş. Babam tekrar Rusiye’ye gitmiş, 8 sene üzerine gelmiş, Abdurrahman ağabeyim doğmuş. Senesi 1916 Şubat. |
Sıra geldi Annemin sülalesine, babası halil, ağabeyi hasan gülasoğlu ablası Zeliha, Tumas Rasimin annesi |
kurbet geliri almadığı için 1916 den 1942ye kadar çok kıt kanaatle geçinmeye çalışmış ve bu koşullar içinde hatice ablam ve huri ablamdan sonra 1916 senesinde ağabeyim, Rus işgalinde annem köyü terk edip poginaya babasının evine gitmiş, orada Ruslardan korkularına derelere kaçmışlar ve ağabeyimi pogina ırmağı deresinde doğurmuş. O doğumun koşullarını siz düşünün. 1919 de de ben dünyaya gelmişim. 1330 (1914) hatice ablam Refik dede ile evlenmiş biz kalmışız babam-annem ablam ağabeyim ve ben ile beş gişi ile. Babam annem ile 1929 kadar yaşamlarını sürdürmüşler. Annem vefat edince babam evlendi amma geçim sıkıntısı 1942 tarihine kadar devam etti 1931 de okulum bitince evde Rençberliğe devam ettim. 1937 senesine kadar sürdü. Bu tarihte Tefik dede vice-altınok Demirci dükkanı açtı ve beni yanına çırak aldı. Aylık ücret 1 lira YANİ 100 kuruş. ikinci sene 2 lira para çok az idi amma ben çocuk idim karnım doyduğu için çalışmak zorunda idim. Bu koşullar altında 1939 senesinde ağabeyim Ankaraya gitmişti, bende demircilikte çok eziliyordum, ağabeyime mektup yazdım, beni Ankaraya iste dedim, oda istedi fakat Tefikin yanindan ayrılmak biraz zor oldu, eniştemiz büyüyümüz idi fakat çok darlanmıştım mecburi ayrıldım ve 1939 senesi 16.11.1939 Ankara’ya ayak bastım. iki gün ağabeyimi bulamadık. Çalışmıyormuş, nerde yattığı belli deyil di. Ben bizim köyden ibran Dursunaliyi buldum. O tarihte inşaat halinde olan hukuk ve siyasal fakültelerinin inşaatında, muhendislerin yanıinda çalışıyordu. Onunla orda yatıp kalktık. Allah Rahmet etsin, Netice ağabeyimi bulduk başka bir ekmek fırınında çalışıyormuş. |
benide bir ekmek bayisine koydu çocuk pısıkleti ile sakarya cd. yenişehir apartmanlara ekmek dağıtıyordum. Aylığım 3 TL idi. Bu arada ağabeyimin askere almaları başladı, emsali sevk edildi. Abiyim asker olursa ben ankarada yalnız ne yapacağım diye düşündüum. Bu arada yeğenim gülas halilde Ankara da idi ve işinden çıkmıştı. İstanbula gidiyordu, ağabeyime söyleyip bende onunla istanbula geldik. Karaköy semtinde Rizelilerin perişan oteli vardı, oraya yerleştik . Ankaradan ayrıldığımızda halilin 40.TLsı vardı, benim masrafımıda o görüyordu, borç olarak veriyordu. Bir ay boş gezdik sonra Karaköy Necatibey Cd ermeni pasaji içinde Rizeli birinin şarap hanesi vardı, oraya 5.Tl Aylık ile çırak olarak girdim. Boşta kaldığım zaman Tumas Niyazi rastladı bahriye askeri idi bana çok yakınlık gösterdi ve 2,5 TL harçlık verdi. Almıyordum zor ile verdi. Daha sonra halilde bir ermeni lokantasına Karson olarak girdi, günde 3-4 lira bahşış alıyordu, fakat birgün üzerinde BİT görülmüş, patron demiş ki, git çamaşır deyiş tekrar gel fakat halil utandığı için gitmedi ve daha sonra Sirkeci semtinde Melek Kıraathanesine Karson girdi, 15 TL aylık ile sonra bende onun yanıina girdim, sahibi Melek hüsni derler, yukari viceden idi, şimdiki adı yukarı çamlıca oldu, netice halil ordande çıktı ben yine yalnız kaldım. Velhasılı 2 ay kadar çalıştım bende çıktım aldığım 5 lira aylık hep kırdığım bardak tabak veya içtiyim fazla çaylara kestiler. 50 kuruş alacağım kalmış, 250 kuruş verdi ben almıyordum fakat vice altında çıraklık yaptığım zamandan beni iyi tanıyan hacıelim Ali efendi yanımızda idi. Parayı almamı ısrar etti.
|
bende aldım bu sefer ali effendi bana sordu şimdi ne yapacaksin bende dedim ki, başka iş bulup çalışacağım, fırında çalışabılırsense, pangaltında bizim malinin fırını var, çırak lazım git oraya beni Ali efendi gönderdi de. Ben ertesi gün bindim Tramvaya 3 kuruştu gıttım. fırını buldum ve işe başladım. |
Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 5. sayı Sayfa; 90