Fevziye Çetinel kimdir….. 1964 yılında Hemşin’de doğan Fevziye Çetinel, 1983-1987 tarihlerinde eğitim gördüğü Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, bir yıl süren mesleki stajı tamamlamış ve meslek hayatına 1989 yılında başlamıştır. Aynı zamanda Çamlıhemşin-Hemşin Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapan Fevziye Çetinel, Vakıf tarafından yürütülen “Yüksek öğrenim burs” çalışmalarına ve “Yörenin hukuksal sorunları”na Vakıf bünyesinde katkıda bulunmaktadır. Özellikle kadastro, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde insan hakları ihlalleri, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, kamulaştırma, imar başta olmak üzere “gayrimenkul hukuku”, “ticaret hukuku”, “iş hukuku”, “miras hukuku” konularında uzmanlaşan Fevziye Çetinel meslektaşı olan eşi ile birlikte mesleğine Ankara’da devam etmektedir. Fevziye Çetinel evli ve 2 çocuk annesidir. |
YAYLALARLA İLGİLİ SON YASAL DURUM
Yaylalarla ilgili en önemli yasal düzenleme 28.02.1998 tarihinde yayımlanmakla yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanunu’dur. Kanun’un 2. maddesinde aynen “Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer” olarak tanımlanan “Mera”, “Çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer” olarak, tanımlanan “yaylak”, ve “hayvanların kış mevsiminde barındırılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer” olarak tanımlanan “kışlak”ların “kullanma hakkı”; evvelce çeşitli kanunlar uyarınca yapılmış olan tahsislere ve oluşmuş teamüllere göre bir veya birden çok köye verilmekle birlikte, tanımı yapılan bu alanların mülkiyeti “Devlet”e aittir.
Yasa’nın 20. maddesi ile, “yaylak ve kışlaklarda, 442 sayılı Köy Kanununda öngörülen inşaatlar ile valiliklerden izin alınmak suretiyle imar mevzuatına göre yapılacak kullanma amacına uygun mandıra, suluk, sundurma ve süreklilik göstermeyen barınak ve ağıllar ile Turizm Bakanlığının talebi üzerine turizme açılması uygun görülen bölgelerde ahşap yapılar dışında, ev, ahır ve benzeri inşaatların yapılamayacağı” hüküm altına alınmış ve bu madde ile açıkça “inşaat yasağı” getirilmiştir. İnşaat yasağının ihlali halinde ise, valilik tarafından 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun ile Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre işlem yapılacaktır.
Malûm olduğu üzere son yıllarda, yasanın tarif ettiği ve kadimden beri yaylacılık amacına uygun olarak kullanılan yapılar yıkılmış, yerine tek katlı veya iki katlı yapılaşmalar gerçekleştirilmiştir. Özellikle Çamlıhemşin sınırları dahilinde bulunan yaylalarda yeni ya da eski olduğuna bakılmadan tüm yapılaşmalar, Cumhuriyet Savcılığı tarafından kamu davası konusu yapılmıştır. Bu şekilde açılan davalardan bir kısım dosyanın yargılaması devam etmekteyken diğer bir kısmının ise yapı sahipleri aleyhine sonuçlanmış olmakla Yargıtay’da temyiz incelemesi sırası beklemektedir.
Diğer yandan yaylalardaki yapılaşmaya bir disiplin getirmek isteyen Devlet, 08.08.2011 gün ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 23. Maddesi ile yeni bir düzenleme yapmış ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na Ek 4. maddeyi ekleyerek yaylalardaki yapılaşmaları bir disiplin altına almak istemiştir. Detayların “yönetmelik”le düzenleneceği öngörülen tek maddeden ibaret bu düzenleme ile “Mera, yaylak ve kışlakların geleneksel kullanım amacıyla geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen kısımları valilikçe bu amaçla kurulacak bir komisyon tarafından tespit altına alınacağı, tahsis amaçları değiştirilerek Hazine adına tapuya tescilleri yapılacak bu “geçici yerleşim alanları” için “halihazır durumlar”da dikkate alınarak vaziyet planı ve yapılaşma şartları hazırlanarak onaylanacağı, bu yerlerin talep sahiplerine bedeli karşılığında yirmidokuz yıla kadar tahsis edilebileceği, bu yerlerde bulunan mevcut yapılara ek olarak yapılaşmaya gidilebileceği, bu yapılaşmaların kat adedi bodrum hariç olmak üzere ikiyi, yapı inşaat alanı 200 metrekareyi geçemeyeceği, yapılaşma için tahsis yapılacak olan alanların mera, yaylak ve kışlakların il genelindeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde beşini geçemeyeceği” düzenlemeye alınmış bir yandan yöre halkının Hazine taşınmazı üzerinde konut yapabilmesi öngörülmüş diğer yandan ise, maddenin 2. Fıkrası ile “mera, yaylak ve kışlakların 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca turizm merkezi veya kültür ve turizm gelişim bölgeleri ilan edilebileceği” düzenlemeye alınarak, yaylaların turizm amacı ile de kullanılabileceği öngörülmüştür.
Yasadan kısaca anlaşılması gereken şudur;
Bu güne kadar olan yasal düzenlemeler, yayladaki yapılaşmaları hiçbir şekilde kabul etmezken ve hatta ceza davalarının konusu yapıp kişilerin yargılanmasını emrederken, İmar Kanunu’na eklenen madde ile kişilerin yapılaşmasına müsaade edilmekte, yapılaşmanın işgal ettiği alanın Hazine arazisi olarak devam etmesine rağmen, arazi üzerindeki yapılaşma üzerinde kişilere mülkiyet hakkı tanınmaktadır. Hazine taşınmazı üzerine inşa edilecek binanın mülkiyetinin şahıslara ait olması öngörülürken, arazinin tahsis edileceği 29 yıl için kişilerden bir bedel alınacak ve 29 yıl sonra tahsisin devamını istemeyen şahıs (ya da mirasçılarına) binanın bedeli Hazine tarafından ödenecektir.
Yaylalardaki başıbozuk yapılaşma ve yine yaylalarda bulunan yapılaşmaların tartışılan mülkiyetine bir disiplin getirdiğinden eleştirilecek yanları olsa da genel olarak, yapılan bu düzenlemenin; kadimden beri yaylacılık kültürüne sahip çıkan yöre halkının yararına olduğu düşünülmektedir.
Bu yasal düzenleme ile yayladaki yapılaşması gereği suç işlemiş olmaktan çıkarılan ve henüz aleyhine yürütülen davaları kesinleşmemiş olan kişilerin, mevcut dosyaya yeni yasal düzenleme hakkında bilgi sunarak, durumlarının yeniden gözden geçirilmelerini istemeleri gerektiği düşünülmektedir.