ÇAMLIHEMŞİNDE BİR DOKTOR SİYASETÇİ ; NECİP DANIŞOĞLU

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 5.SAYI
  • 272
Yazı Boyutu:
Yazdır

ÇAMLIHEMŞİNDE BİR DOKTOR SİYASETÇİ ; NECİP DANIŞOĞLU

Yazan; Tayfun MEMOĞLU
Okumakta olduğum bölüm için tez araştırmalarımda Çamlıhemşin’in adeta unutulmuş siyasetçilerinden olan Necip Danışoğlu’nu tespit edince çok heyecanlandım.
Yapmış olduğum çalışmalarımda usanmadan, üşenmeden, sıkılmadan desteklerini esirgemeyen ve Necip Danışoğlu’nun ailesine ulaşmamı sağlayan Sn. Metin Gültan’a, bizi kırmayıp zaman ayırarak sorularımıza içtenlikle cevap veren İdris Yamantürk’e, ayrıca Sn. Cahit İleri, Cahide İleri, Emel Danışoğlu ve Ayhan Aksoy’a katkılarından dolayı teşekkür ederim.

NECİP DANIŞOĞLU


Necip Danışoğlu Hicri takvime göre 8 Mart 1335 miladi takvime göre 1919 yılında Rize Çamlıhemşin’in eski adı Çinçiva olarak bilinen, günümüzde Türkçesinde Şenyuva köyünde doğmuştur. Annesi Sariye Hanım, babası ise Hamdi Bey’dir. Sekiz kardeş olan Necip Danişoğlu’nun kardeşleri ise Türk siyasi hayatında önemli görevler üstlenmiş olan Tevfik İleri’nin eşi olan Vasfiye Hanım, Şefki, Kadir, Türkan, Şükran, Erdem, Nuran Hanım. Hamdi Bey hâkimlik görevini üstlenmesinden dolayı Necip Danişoğlu Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde eğitim yaptığını kaynaklardan ve ailesinden biliyoruz.
İlk ve orta öğretimini tamamladıktan sonra Trabzon Lisesi’nde eğitim gören Danişoğlu 1938 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı burada eğitim görerek 1945 yılında eğitimini tamamlayarak mezun oldu. 1 Eylül 1945’te Adana Sıtma Seyyar Hastanesi Tabipliği görevine atanmıştır. 1 Kasım 1945 de ise İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 3. İç Hastalıkları Kliniğinde fahri asistan olarak uzmanlık eğitime başlamış; 20 Mart 1947’de kadroya atanmıştır. 15 Ağustos 1947 yılında meslektaşı Vecihe Hanım ile evlenerek hayatlarını birleştirmişlerdi. 14 Mayıs 1949’da vatani görevini yerine getirmek için yedek subay okuluna girmiştir. 30 Nisan 1950’de terhis edilmiş askerlik görevini tamamlamıştır.
1950 Yılında Sivas Numune Hastanesinde, 1951 ile 1958 yılları arasında ise Trabzon Numune Hastanesi dâhiliye servisi şefliği ve başhekimlik görevlerini üstlenmiştir. Gastroenteroloji dalında ihtisas yapıp sırasıyla Doçentlik ve Profesörlük ünvanlarını almıştır.
Türk tarihinde ilk defa karşılaşılmayan bu durum 1876’da II. Abdülhamit’in Osmanlı Devleti’nin başına gelmesiyle I. Meşrutiyet’i ilan ederek Türk tarihinde ilk defa meclis açılmış. Meclis iki başlılığı mevcuttu. Meclis-i Mebusan yani milletin oluşturduğu meclis ikinci meclis olarak ise Meclis-i Ayan ilk defa Türk tarihinde çift başlı bir meclis oluşmuştu. İkinci çift başlı meclis ise; 27 Mayıs 1960’da askeriyenin yönetime el koymasıyla birlikte Demokrat Parti iktidarı sonlanmış. Mili Birlik Komitesi ülkeyi yönetmekteydi. 1961’de yeni bir Anayasa oluşturulmuş 1924 Anayasası yürürlükten kaldırılmıştır. 1961 anayasası ile Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde yeni bir olguyla karşı karşıya kalmış, Türkiye’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ilaveten ikinci meclis olarak Cumhuriyet Senatosu oluşturulmuştur.
Necip Danişoğlu Adalet Partisi’nden Senatörlük adaylığına başvurusu kabul edilmişti. 11 Nisan 2016’da Necip Danişoğlu’nun kardeşi Türkan Hanımın eşi olan İdris Yamantürk ile gerçekleştirmiş olduğumuz röportajda Necip Danişoğlu’nun senatörlük serüvenine gelen teklifi aile içerisinde oluşan heyecanını söyle ifade etmişti “: O zaman hatırlıyorum birazda hadiselerin içindeydim.

   


Buna (Necip DANİŞOĞLU) senatör olma teklifi geldi partiden(Adalet Partisi) aileye sordu. Herkes olsun dedi. Bizim aile genellikle ihtilale karşıydı. Necip’inde benimde kayınbiraderim 1960 ihtilalin öncesinde milli eğitim bakanıydı daha evvel bayındırlık bakanlığı yaptı Tevfik İleri. Herkes istedi. Tevfik ileride istedi. Ol dedi. Böyle bir şey aile meclisi içinde konuşulurdu. Biz istedik hepimiz istedi” Nitekim aile içerisinde Rize senatörlüğü olumlu karşılanmasıyla Necip Danişoğlu çalışmalarına başlamıştı.
1961 yılında seçim çalışmalarına başlayan Necip Danişoğlu 2 Ekim 1961 tarihli Rize’nin yerel gazetelerinde Memleket Gazetesi yaptığı röportajda partisinden senatör seçilmesi durumunda demokrasinin Türkiye’ye yerleşmesi partiler arası münasebetlerin oluşturulması, çay meselesinin ıslahı ve gurbetin ortadan kaldırılması için çalışmalarda bulunacağını; Türkiye siyasetine karşı iyimser olduğunu ifade etmiştir.
Adalet Partisinin diğer senatör adayı ise Rıfat Sami Ertekin’di. Parti yoklamasında Necip Danişoğlu Cumhuriyet Senatosu adayı olarak belirlenmişti. Karşında ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin Senato adayı Mazhar Basa, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden Ali Kalaycı, Yeni Türkiye Partisi’nden ise Nazım Tarakçıoğlu bulunmaktaydı. 1961’de yapılan seçimlerinin sonunda Necip Danişoğlu Rize Senatörü seçilerek yüz elli senatör arasında yerini almıştır.
Necip Danioşoğlu Rize senatörlüğü görevini üstlendikten sonra Mecliste çalışmalarına başlamıştır. 1961-1964 döneminde Senato meclisinde kürsüye çıkarak 14 kez söz aldı. Memlekete meselelerinde fikrini beyan ederek memleketin çeşitli sorunlarına çözüm yolları aramıştır.
07.06.1964 tarihine kadar birinci dönem senatörlük görevi sonlanmıştı. Bir sonraki dönem senatörlük seçimlerine katılmayan Necip Danişoğlu siyasi hayatını sonlandırarak meslek hayatına devam etti. 01.04.2003 tarihinde hayata veda etmiştir.

AİLE İLE SOHBETLER YEĞENİ CAHİT İLERİ
Necip Danışoğlu’nun ailesi ile yaptığımız sohbetlerde ise yakın bir zamanda maalesef rahmetli olan yeğeni Cahit İleri dayısı için;
“Bana hep ‘sen doğduğun zaman ben mezun oldum’ diye takılırdı.
Tahsil hayatı süresinde yaz tatillerini kısmen Çanakkale’de annem Vasfiye ve babam Tevfik İleri’nin yanında geçirirdi!” detaylarından sonra Necip Danışoğlu’nun siyasi hayatı ile ilgili “1950 de memleketimizde ilk serbest seçimler yapılmış ve millet Demokrat Parti’yi iktidara getirmişti.
Maalesef 1960 da Demokrat Parti bir darbeye muhatap olmuş ve halkoyu ile seçilemeyenler iktidara silahla el koymuşlardı. Darbeciler
1961 de tekrar seçimli rejime dönmek gereğini duydular ancak Demokrat Parti’nin seçime katılabilmesi söz konusu değildi. (D.P. kapatılmış; Başbakan ve iki bakanı şehit edilmiş, bütün DP meclis gurubu, düzmece bir mahkemede, sözde yargılanmış, neticede hepsinin, tertemiz çıkmasına rağmen, Anayasa ihlâli vs. gibi sudan sebeplerle hapsedilmişlerdi.) Yeni kurulan partilerin Demokrat Parti
dönemini övmeleri, darbe rejimini kınamaları yasak idi. İşte bu ortamda yeni kurulan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi üstü kapalı
söz ve davranışlarla D.P.’nin devamı olduklarını hissettirmeye çalışıyorlardı. Necip Danışoğlu da memleketin tekrar demokrasiye
dönmesi konusunda hizmette bulunabilmek arzu ve gayesi ile Adalet Partisi’nden aday oldu ve seçildi” açıklamalarını yapmıştır.

Yakın tarihte kaybettiğimiz Cahit İleri’ye Allah’tan rahmetler diliyoruz.

 
ABLASI VASFİYE İLE

YEĞENİ CAHİDE İLERİ AKSOY
Necip Danışoğlunun bir diğer yeğeni ise dayısı Necip Danışoğlu ile ilgili; Necip Danışoğlu deyince aklıma gelen en bariz vasfı, sağlam bir karaktere sahip olmasıdır. Hiçbir olay karşısında veya ne olursa olsun, herhangi bir şartta ezilip büzülmeyen, inandığı değerlerin arkasında sonuna kadar duran bir yapıya sahipti.
Gerek doktor ve gerekse de yönetici olarak çalıştığı yerlerde başarılı bir insan olarak temayüz etmiştir. Başhekimlikleri sırasında, gece yarıları hastanesine giderek denetim yapan, en ufak bir
ihmal karşısında en büyük tepkiyi gösteren bir yöneticidir. Doktorluğunu ilk günkü heyecanını sonuna kadar sürdürmüş, onun en önemli özelliği olan, hastalarını bir “vak’a” olarak değil, birer “fert” olarak görmesini, öğrencilerine de telkin etmiştir.
Hastasını kaybettiği zaman gözlerinden yaş geldiğini, ızdırap çektiğine, tüm ailesi olarak şahit olmuşuzdur.
Akademik kariyerine gastroentoroloji dalında profesör olarak devam etmiş, bu arada 1961-1964 yılları arasında Rize Senatörlüğü
yapmış, daha sonra tekrar eski mesleğine dönmüştür.
Necip Danışoğlu, 1960 darbesini, vatandaş olarak ve Demokrat Parti hükümetlerinde bakanlık yapmış olan Tevfik İleri’nin kayın biraderi olarak büyük bir ızdırap ile yaşamıştı. O yalnızca bir kayın birader değil, ablası ve eniştesinin evlatları gibiydi. Çocukluğundan itibaren bu hep böyle olmuştur.
Vatan aşkı ile ve ailece maruz kalınan haksızlıklar sebeplerinden dolayı, darbeden sonra yapılmasına izin verilen ilk seçimde, Demokrat Parti felsefesini imkan nispetinde devam ettireceğini, bir şekilde hissettiren Adalet Partisi’nden senato adayı olarak Rize’den seçime katılmıştır.
Demokrat Partinin adının bile anılmasının suç sayıldığı, partinin lehinde konuşmanın bile yasak olduğu, yalnızca aleyhinde konuşulmasına müsaade edilen bu darbe dönemindeki seçime rağmen halk, 450 kişilik meclise 158 milletvekili ve darbe döneminde 150 kişi olarak ihdas edilen senatoya 70 kişi sokabilmişti. 1965 yılında yapılan seçimlerde halk, her türlü baskı ve oyunlara rağmen, Adalet Partisi’ni tek başına iktidar yapmıştır.
Necip dayımızın Senatör olarak halka hizmet imkânına erişmesi, başta babam Tevfik İleri olmak üzere bütün aileyi son derece memnun etmiştir.” açıklamalarını yapmıştır.

   

Ağustos 1952 Samsun
Soldan sağa Necip Danışoğlu, Meral Danışoğlu, Şevki Danışoğlu, Vasfiye İleri, Kadir Danışoğlu

Şevki Danışoğlu, Vasfiye İleri, Kadir Danışoğlu, Necip Danışoğlu, Meral Danışoğlu (İbrahim Danışoğlu'nun eşi)


YEĞENİNİN EŞİ EMEL DANIŞOĞLU
Yeğeninin eşi Emel Danıoğlu ise dayı dediği Necip Danışoğlu için; “Yıllar, yıllar önceydi. Ben çok gençtim. 25-26 yaşlarındaydım. Türkiye yine çok karışık günler yaşıyordu. Çalışmakta olduğum Devlet Planlama Teşkilatı’nın neredeyse bütün üst kademesinde değişiklikler yapılmıştı. Gelen hiçbir üst görevliyi tanımıyorduk. Zaten uzmanlar ve uzman yardımcıları arasında her zaman akademik olarak bir ilerleme ve çok çalışma yarışı vardı. Işıklar gece yarılarına kadar hiç sönmezdi, hep çalışılırdı.
Ben evliydim ve evliliğim, ne yaparsam yapayım iyi gitmiyordu. İki çocuğum vardı. Kızım 7-8 yaşlarında, oğlumsa 2-3 yaşlarındaydı ve çok yaramazdı. Bir yandan da DPT uzmanlık sınavına usul usul hazırlanıyordum. Tezimi yazmaya başlamıştım. Bütün bu hayat döngüsünde kendimi hiç te iyi hissetmiyordum. Bütün gün midem dayanılmaz bir şekilde ağrıyordu. Artık dayanılır gibi değildi. Yüzükoyun yatıyor ve midemden dayanılmaz sızılarla bulantı hisleri duyuyordum. Sonunda, arkadaşlarım beni, konusunda çok iyi olduğu söylenen ve tüm arkadaşlarımın önerdiği Prof. Dr. Necip Danışoğlu’nun Numune Hastanesi’ndeki odasına kadar getirdiler
Necip Hoca beni çok dikkatle dinledi. Muayene etti. Bu durumun ne kadardır sürdüğünü sordu. Sonra da midenin nasıl gerginliklerden etkilenen bir merkez olduğunu bana anlattı. Az ama etkinliğine sonra şahit olduğum beni tedavi eden ilaçlar verdi. Tam kapıdan çıkmak üzere idim ki,’’ “Seni bu kadar zorlayan, mideni delme noktasına getiren sebepler nedir. Aslında sen onları bertaraf etmelisin, ‘’demesiyle bana öyle bir sıcak baktı ki, ben ağlayarak hiç tanımadığım bu harika doktorun omzuna başımı yaslayarak ağlamaya 
başladım. Başımda çok ciddi devlet işleri var. Evliliğim hiç iyi gitmiyor. Her çeşit ev hizmetini yemek hazırlıklarını yapmama rağmen sürekli aşağılanıyorum, çocuklarıma hiç yeterli olamıyorum, onlara yeterli vakitleri ayıramıyorum diyerek hıçkırarak ağlamayı sürdürdüm.
Sevgili Necip Hoca beni son derece zarif bir şekilde teselli etti.
Vaktini ayırdı. Bana dinlenmem için sandalye verdi. Su ikram etti. Kendime geldiğimde beni kapısına kadar saygın bir şekilde uğurladı.
Belki de benim ihtiyacım böylesine sıcak bir dinleyici ve yol göstericiden tedavi yöntemi almaktı.
Kısa sürede midemle ilgili şikayetlerim giderek azaldı. Necip Hocanın verdiği ilaçlar, yutmamı engelleyen sorunları ortadan kaldırdı. Midemin ağrısı ortadan kalktı. Yani bütünü ile iyileştim.
Yıllar sonra ben hayatımı yeniden düzenledim. Yukarıda bahsettiğim evliliğim bitti ve yurt dışında üniversite üstü eğitim gördüm.
Yurda dönüşümden kısa bir süre sonra şimdiki eşimle evlendim.
İlk aile toplantımızda Prof. Dr. Necip Danışoğlu hocayı da aile arasında gördüm ve çok heyecanlandım.
Meğer o eşimin dayısı imiş. Kendisine sizlere az önce anlattığım dönemi ve anıyı hatırlatmaya çalıştım. O hatırlayamadı,
Çünkü o kadar çok hasta benim gibi psikolojik sorunlara bağlı, mide ve bağırsak şikayetleri ile geliyordu ki.
Necip dayıyı ben hep çok sevdim. 
Hayatımda onun kadar coşkulu,memleket sever, candan ve iyi bir hekim tanımamıştım. Çok güzel bir sohbeti vardı. Onun yanında
olmak her zaman huzur verici idi. Kendisine aykırı gelen fikirleri bile çok saygılı bir şekilde dinler ve cevap verirdi.
Hastalığının son evresinde bile güzel gözlerinin ışığı hiç sönmedi ve acısını bizlere belli etmedi.
Necip Hocayı, sevgili Necip dayıyı, hep sevgiyle, rahmetle, özlemle anıyorum.
Bir Nisan’da şaka yapar gibi gitti. Ama ben her bir Nisan’da buruk bir şekilde onu unutmadan dualarımı yolluyorum. Ruhu şad olsun.“ diye duygusal açıklamalarda bulundu.

YEĞENİNİN EŞİ AYHAN AKSOY

Necip beyin yeğeni Cahidenin eşi Ayhan Aksoy ise Necip Danışoğlu için; “Necip dayıyı çok iyi tanıyan bir kişi olarak, onun manevi
tarafı üzerinde durmak isterim.
Necip dayıyı sevmemek zaten mümkün değildi. Önemli olan onun sevgisini kazanmaktı. O herkesi severdi, ancak, öğünmek gibi
olmasın, beni özellikle sever ve bana “oğlum” derdi.
Cumartesi günleri tüm ailenin ‘Necip günü’ idi. Vasfiye annenin evinde herkes toplanırdı. Necip dayı yatağa düştükten sonra da Cumartesi toplantıları için herkes onların evine intikal ettiler. Buna ilave olarak biz Cahide ile her Pazar ve Çarşamba günümüzü onunla geçirirdik. Pazar günleri muhakkak İdris Yamantürk ve Yaşar Karayalçın büyüklerimiz de Necip dayının konukları arasında olurlardı. Bizleri, özellikle diğer günlerde özlemle beklediğinin farkındaydık. Günlük meseleler ve siyasî konularda sohbeti o kadar hoş idi ki, hiç sıkılmaz, geç vakitlere kadar onunla otururduk. Vefatından sonra sanki büyük bir boşluğa düştük, onun sohbetinden mahrum kalmanın eksikliğini hep hissettik.
Necip dayı çeşitli ameliyatlar geçirdi. Önce Allah’ın yardımı sonra doktor olan eşi Vecihe ablanın ihtimamı, dakik kontrol ve müdahalesi sayesinde uzun yıllar dayımızla olmak fırsatını bulmuşuzdur. O yaşamıştır, ama son zamanlarındaki dayanılmaz ağrılarına rağmen, bize hep güler yüz göstermiştir. Bizim onun yüzünü görmediğimizi zannettiği zamanlar, yüz ifadesi insanın yüreğini parçalar cinstendi.
Necip dayının çocuğu yoktu, ama sevgi dolu bir insandı. Öğrencilerini çok severdi. Şimdi rastladığımız doktor öğrencileri, profesörler, ondan sitayişle bahsederler, onunla ilgili anılarını dile getirirlerdi.
Ona ait çok hatıralarım vardır ama iki tanesinden bahsetmeden geçemem. Birincisi annemin, “Ne zaman, fiziki de olsa, bir rahatsızlığım olsa, Necip beye giderim, onu gördükten sonra sapasağlam çıkarım,” demesi
İkincisi ise necip dayının araba tutkusu ile ilgili olanıdır; Necip dayı araba kullanmayı çok severdi. Çok da sürat yapar, çok zaman trafikte zigzaglar çizebilirdi. Kendisine sorarsanız, bir öğretim görevlisi olarak, trafik kurallarına yüzde yüz uyardı(?). Yine de hak verelim, o zamanlar trafikte çok araç yoktu, ama gene de Necip dayı süratli araba kullanırdı.
Örfi idare zamanında bir gün Necip dayı Atatürk Bulvarında arabasıyla ilerlerken, bir polis onu durdurur ve öndeki aracı takip etmesini ister. Necip dayı bunu sevinçle karşılar ve hemen kabul eder, kendisine gün doğmuştur. Her türlü numarayı yaparak ve şehir içinde, müthiş bir hız yapmayı ihmal etmeyerek, öndeki sürücünün önünde arabayı park eder. Polis memnundur, adam yakalanmıştır, Necip dayıya teşekkür eder. Bir müddet geçtikten sonra Necip dayının kapısı çalınır, açarlar. Karşılarında bir polis. Necip dayıyı, otosuyla birlikte Örfi İdare’ye çağırmaktadırlar. Giyİip gider. Netice: Otosu onbeş gün hapis, kendisine, geçmiş gün hatırlamıyorum, şehir içinde hız yaptığı için okkalı bir para cezası. Örfi İdare ortamında olduğu için sevgili Necip dayımız buna itirazı düşünmedi bile!” diyerek bu güzel sohbeti sonlandırdık.
Çamlıhemşinin bu parlamenterinin üzerinde Allahın rahmeti olsun ve Nurlar içinde yatsın.

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 5. Sayı Sayfa; 24

Önceki UCU HEMŞERİLERİMİZE DOKUNAN ANKARA'NIN UÇAK KAZASI
Sonraki İBRAHİM TEZ