UCU HEMŞERİLERİMİZE DOKUNAN ANKARA'NIN UÇAK KAZASI

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 5.SAYI
  • 58
Yazı Boyutu:
Yazdır

ANKARANIN UÇAK KAZASI…

Ankara da yaşayıp da, 1963 yılında Ankara’nın merkezindeki Uçak kazasını hatırlamama şansınız pek yoktur. İnsanların hafızalarına adeta çakılmış gibidir bu uçak kazası. O yılları hatırlayan kime sorarsanız muhakkak bir anısı vardır bu kaza ile ilgili. Bölgemiz adına bu kazadan etkilenen iki kişi vardı. Birisi sağ olarak kurtulan Çamlıhemşin Ortan Köyünden Dursun Gülay ve diğeri ise maalesef kazada hayatını kaybeden Hemşin Akyamaç (Tecina) köyünden Besim Muslu.

Akrabamız olan Dursun Gülay ölecek diye babamın günlerce ağladığını bilirim. Bizleri ziyaret için hastane kapısına kadar götürürlerdi fakat yaşımız ufak olduğu için kapıdan içeri giremezdik.

Sizler için öncelikle kazanın nasıl olduğunu araştırdık. Daha sonra,sağ olan Dursun Gülay bize kazayı ve Rahmetli Besim Muslu’nun torunu Emre Muslu bize dedesini anlattı.

KAZA NASIL OLDU…

Takvimler 1 Şubat 1963 Cumayı gösterdiğinde, Ankaralılar Ramazanın telaşesi ile yeni güne uyanmışlardı. Ramazan için iftar hazırlıklarını son güne bırakanlar Ankara’nın kalbi Ulus’taki halden ve çevre dükkânlardan alışveriş yapmaya koyulmuşlardı. Ulus en kalabalık günlerinden birini yaşıyordu.

   

 

   

Lübnan Orta Doğu Havayollarına (Middle East Airlines – MEA) ait, yolcu uçağı, 4 mürettebatı ve 11 yolcusu ile Beyrut’tan Ankara Esenboğa Havalimanına Lefkoşa aktarmalı uçuşunu gerçekleştirmekteydi. Bu esnada Etimesgut 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığından eğitim uçuşu için havalanan Douglas C-47 tipi Çubuk 28 askeri nakliye uçağı da, 3 kişilik uçuş ekibi ile Ulus üzerinden aynı gün öğleden sonra Etimesgut pistine dönmek için hazırlanmaktaydı.

Esenboğa’ya iniş için 6500 Feet irtifaya alçalma başlatan yolcu uçağı, tesadüfen o bölgede eğitim uçuşu yapan Türk Hava Kuvvetleri Etimesgut 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığına ait Çubuk 28 isimli Douglas C-47 tayyaresiyle Ulus’a çok yakın bir mesafedeki Altındağ sırtlarıyla Hisar tepesi arasında kalan vadi üzerinde, takribi 7000 feet irtifada karşılaşmış, birbirlerini görmemeleri neticesinde de, saat 16.12’de yakın temasa girip, çarpışarak meskûn mahal üzerine düşmüşlerdi.

   

Çarpışma esnasında ve sonrasında korkunç patlamalar meydana gelmişti. Yolcu uçağı çarpışma sırasında parçalanmış, uçak parçaları, yolcular ve mürettebat Ulus’ta Anafartalar Caddesi civarına dağılmış, uçağın gövdesi ise Ticaret Han’ın çatısına düşmüştü. Parçalanma sonrasında gövdede açılan büyükçe bir delik, uçağın kabin basıncının dışarıya ani deşarj olmasına neden olmuş ve ön tarafta bulunan bazı yolcular ile 2 hostes bu sırada dışarıya emilmişlerdi. Lübnanlı hosteslerden Tchopanian Ampanisa’nın cesedi, yakınlardaki bir binanın balkonunda bulunmuş, Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi Rıza Mukhtar’ın eşi Hannazianvani Mukhtar’ın cesedi Anafartalar Hastanesi yanındaki Benli Apartmanının çatısına, çocukları İssam Rida Mukhtar’ın cesedi ise Berlin Oteli önüne düşmüştü. Diğer hostes Arpenisli’nin cesedi ise, bir rivayete göre uzak mesafe olmasına rağmen koltuğuyla beraber Gençlik Parkında bulunmuştu.

Türk Hava Kuvvetlerine ait uçak ise, Bent deresi Yenihayat Mahallesi, 3. Sokaktaki 116 ve 117 numaralı evlerin üzerine çakılmış, C-47 tayyaresinin Telsiz Operatörü Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüsamettin Çelik, çarpışma sonrası paraşütle atlamaya teşebbüs etmiş ve ne yazık ki, Yenihayat Mahallesindeki 26 numaralı evin üzerine düşerek yaşamını yitirmişti. Ankara’daki 7 hastane alarma geçmişti. Uçakların dağılan parçaları Ulus’ta başta Karaoğlan Caddesi, Bent deresi Yenihayat Mahallesi olmak üzere geniş bir alanda bomba tesiri yaratmıştı.

   

Ayın biri olduğu için kaza mahallinin merkezinde bulunan bankalarda maaş almak için sıra bekleyip işlem yaptıran çok sayıda banka müşterisi ve çalışanıyla birlikte, ramazan alışverişi telaşında olan mahşerî kalabalığın ortasındaki insanlar dehşet verici bu hadise sırasında yanarak feci şekilde can vermişlerdi. Şubat ayının dondurucu soğuğunda hiç beklemedikleri bir anda üzerlerine düşen parçalanmış uçaklardan etrafa yayılan ve zor tutuşan, tutuştuğu zaman da kolay kolay söndürülemeyen tonlarca JP-4 jet yakıtının alev topu haline dönüşüp ortalığı bir anda cehenneme çevirmesiyle, arabalarıyla yoldan geçenler, yaya olan vatandaşlar ile Hacı Bayram Camii’ne çıkan Hükümet Caddesi üzerindeki yol boyunca sıralanan ayakkabı boyacıları alevlere ilk teslim olanlardı. Hükümet Caddesi ve Bent deresi Caddesindeki pek çok kişi yanarak can vermişti.

Birçok kişinin yaralandığı bu kazada Yolcu uçağında bulunan 11 yolcu ve 4 mürettebat, Askeri uçaktaki 3 askeri personel ve 102 Ankaralı olmak üzere toplam 120 kişinin hayatını kaybetmiştir.

Kaynak:http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/hgdmakale/2014-2/07.pdf

DURSUN GÜLAY KAZAYI ANLATIYOR…


1963 yılının soğuk bir şubat günüydü. Ben o zaman Ankara da Bakanlıklar Mevkiinde bulunan Bulvar Palas'ın karşısında ki durakta taksi şoförlüğü yapıyordum.  Hava soğuk olduğundan ve genelde hep  dışarıda olduğumuz için içimde takviye olarak hep yünlü eşyalardan destek almaktaydım.

 Ulus tarafına yolum düştüğü zaman ,Anafartalar meydanında bir apartmanın altında kiralamış olduğu küçük bir dükkanda ekmek bayiliği yapan Tecinalı bir arkadaşım vardı. Ona muhakkak uğrardım. Bu arkadaş Musluoğlu ailesinden Besim isminde birisiydi ve Karadeniz Lokantasında da çalışmışlığı vardı. Oradan iyi tanırdım. Çok neşeli hoş sohbet bir arkadaştı. Tanıdık olduğu için her ulusa gittiğimde, ki ulusa çok iş çıkardı, muhakkak uğrardım. Onunla köy hikayeleri ederdik. Hatta kendi şivesiyle "Şimdi Hazindağ arkurluğinden gidaaaak." deyip etrafta kimsenin olmasına aldırmadan hakurlamasına bayılırdım. Ulus kalabalık bir yer olduğu için sık sık oraya iş çıkardı ve bende hemen hemen her gün muhakkak ziyaretine uğrardım. Fakat hep kapı önünde durur oradan sohbet eder içeri girmezdim.

O gün illa tutturdu içeri geleceksin çayımı içeceksin diye. "Hep buraya gelasen, Benim çayumi içmaaasen!" dedi ve yanıma gelip beni içeri çağırdı. Bende içeri girdim. Zaten küçük bir dükkan oturacak yeri yoktu. Beni kendi kasalardan yaptığı oturağa oturttu. Hatta o arada amcası geldi fakat dükkan içerisinde yer olmadığından ona 2.5 lira verip küçük Hal'e ekmekleri sarmak için kullanacağı gazete kağıdı almaya gönderdi.

Biraz sonra dışarıdan "Uçak yanarak düşüyor! "diye şiddetli çığlıklar duymaya başladık. Uçak hemen yanımızdaki binaya çakılmış ve hem benzin alev almış hem de havagazı hattı oradan geçiyormuş o patlamış. Tam ne oluyor diye doğrulurken bir anda  alevler içerisinde kaldık. Her tarafı tahta olan dükkan bir anda alevler içerisinde kaldı.

Besim'e "Bizim hayat bitti. Bir ihtimalimiz var oda alevlere doğru kaçmak. Ancak öyle kurtulabiliriz. Üstüne kalın bir şey al beni takip et " dedim ve üzerimde bulunan kalın paltoyu kafam içinde kalacak şekilde üzerime sardım ve hiçbir şey görmeden alevlere daldık. Dükkanın hemen önünde taksi durağı vardı. Görüşün olmadığı bir ortamda çıkar çıkmaz önümde yanan taksilerden birisine çarptım. Sağ elimle yanan arabayı tutarak ayağa kalktım o sırada üzerimdeki palto tamamen yanmıştı. Sağ elimle taksiye tutunduğum için sağ elim sol elimden daha çok yanmıştı.

Biraz daha hareket edince meydana çıktım ve alevlerden kurtuldum. Alevlerden kurtulunca görüşüm açıldı. Gördüğüm manzara feciydi. Alevler tüm apartmanı sarmış ve insanlar yanıyordu. Hani dalları yakarsında yanan dallar bir müddet sonra kırılırlar ya aynen öyle insanların yanıp kırıldıklarını gördüm. Bunlar olurken ben kendimdeydim ama sadece sol  gözümde bir sızı olduğunu hissettim. Ben yanıyordum haberim yoktu.

Meydandakiler beni hemen korumaya aldılar, üstümde ateş vardı ama sanki yanan ben değilmişim gibiydi. Üstümdeki kıyafetler kalın olduğu için ateş deriye hemen inememişti.

Beni hemen Numune Hastanesine kaldırdılar. Besim ise sonradan aldığım habere göre benden sonra tekrar dükkana geri dönmüş ve dükkanda yüzükoyun  yatar halde bulmuşlar. Yüzü koyun uzandığı için sırtı aşırı derecede yanmış. Hastaneye yatırmışlar ama bir kaç saat içerisinde can vermiş. Nurlar içinde yatsın, çok iyi bir arkadaştı,  çok severdim kendisini.

Beni yatırdıkları Numune Hastanesinin Dahiliye bölümü şefi benim amca oğlum Cavit Gülay'dı. Cavit abim o sırada hastanede yoktu. Haber verilmesini söyledim. Radyo anonslarından köylülerim Ali Demirci ve Haydar Ertan benim yandığımı öğrenmişler ve hastaneye koşturmuşlar. Cavit abim geldiğinde önce beni tanıyamamış. Çünkü yanık neticesinde biz şişmişiz. Sonra ayağımdaki bir işaretten beni tanımış. Zamanında benim apandisit ameliyatını o yapmıştı. Açmış ameliyat yerine bakmış ve o izden beni teşhis etmiş..

Herkesin öldü ölüyor dediği bir ortamda ben altı ay hastanede yattım ve tehlikeyi atlattım. İyileştikten sonra tekrar köye geri döndüm.

KAZADA KAYBETTİĞİMİZ BESİM MUTLU KİMDİR?

Besim Muslu: Rize İli Hemşin İlçesine bağlı Akyamaç (Tecina) köyünde, 1930 yılında doğmuştur. 1963 yılındaki uçak kazasında öldüğünde 33 yaşında olduğu biliniyor. Hasibe Muslu ile evli olan Besim Muslu'nun 2 si erkek olmak üzere 6 çocuğu vardır.

Şakacı kimliği ve uzun boyu ile bilinen Besim Muslu özellikle köyün yaşlılarına şaka yollu çok takılırmış.

Besim Muslu'yu ailesi kaza günü hastanede buluyorlar. Yaşadığını öğrenen kardeşi diğer aile fertlerine de haber vermek için dışarı çıkar. Döndüklerinde morga kaldırılmış olduğunu üzüntü ile öğrenirler. Morga kaldırılmış olan Besim Muslu'nun altın bir dişinin de Morg'da çalındığı öğrenilir. Besim Muslu; Ankara Cebeci asri mezarlığında uçak kazasında ölenler için ayrılmış olan özel bölümde defn edilmiştir.

Allah Rahmet eylesin…

Ailesinin akibeti…

Eşi Hasibe Muslu; Besim Muslu'nun cenazesine gitmemiş ve bir daha onun hakkında hiç konuşmamış. Besim Muslu rahmetli olana kadar eşi ve çocukları memlekette kalmışlar. Besim Muslu’nun 6 çocuğu olmuş. En büyüğü 12-13 yaşlarında olan 6 çocuktan sadece ilk ikisi babalarını hatırlayabilmektedir. Kız çocuklarından birinin hesabına o zamanlar bankaların uygulamalarından olan "Mevduat Hesabınıza Ev" çekilişinden İstanbul'da bir ev çıkar ve aile bu vesile ile İstanbul'a göç eder.

Besim Muslu'nun 13 tane torunu vardır ve ilk torununa onun ismi verilir.

 

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 5. Sayı Sayfa; 14

 

 

Önceki YABAN MERSİNLİ MEHOVAKLI TART
Sonraki ÇAMLIHEMŞİNDE BİR DOKTOR SİYASETÇİ ; NECİP DANIŞOĞLU