1977 YILININ BİR YAYLA GÜNCESİ

Aşağı Kaydırın
KÖY, YAYLA,KONAK VE KONAKLAMA
  • 161
Yazı Boyutu:
Yazdır

1977 YILININ BİR YAYLA GÜNCESİ

Fotoğraf ve müzik sanatlarıyla ilgili olan Salim Okumuş, 1977 yılında, fotoğraf  makineleriyle ve donanımıyla, belgesel çekimi  için  ata toprakları olan Çamlıhemşin’e gelmiş. Hava koşullarından dolayı bir hafta kadar  Konaklar mahallesinde kaldıktan sonra, küçük bir ekip ve atla, Pokut yaylasına dört saatte, bir gün sonra da Samistal yaylasına beş saatte çıkmışlar.

Fotoğrafçı güncesini yazarken , İstanbul’dan yola çıkışını, hem yol, hem yayla izlenimlerini, o günlerin güncel konularını, yaşadıklarını kendi  yorumlarıyla anlatmış. Tüm bunları da fotoğraflarıyla yaşadığı günlerin, anların kesitlerini çekmiş ve bu  fotoğraflarla  anılarını birleştirerek, görsel bir günce yapmış.
Arkadaşı olan ve hepimizin sevdiği, bölgemizin Yorgun ismiyle tanınan koca ozanlarından Yaşar Çelik’ten, bu gezinin  fotoğraflarını, şiirleriyle yorumlama isteğinde bulunmuş, o da kabul edip yorumlamış.
Tüm bu masalımsı özgün çalışmalar, aşağı satırlarda, görselleri ve şiirleriyle sizlerin huzurundadır.

Salim Okumuş kimdir?

Kökleri Çamlıhemşin Konaklar Mahallesine dayanan Salim Okumuş ’un Fırıncı olan dedesi Halit Okumuş, 1931 yılında Salimin babası olan Cemil Okumuş daha 9 yaşındayken Trabzon’a göç etmiş.
Bu sebeple Salimin Trabzon da başlayan eğitim hayatı Ankara ile devam edip 1965 yılında geldikleri İstanbul’da 1978 yılında mezuniyet ile sonlanmış.
Salimin bir taraftan iş hayatı devam ederken diğer taraftan merak konusu olan Fotoğrafçılık, Lisedeyken katıldığı “Ses Türkiye Liselerarası Fotoğraf yarışmasında” 2.lik ve bir yıl sonra “Yeni Fotoğraf dergisinin” 3 büyük ödülünden birini alarak, perçinlenmiştir. Salim Okumuş birçok ödüller almış, Ulusal ve uluslararası yarışmalarda sergiler açmış ve gösterilerimler yapmıştır. 1977 de üye olduğu İFSAK’ın 1986 yılına dek bütün kurullarında görev almış ve 2012 yılında 35 yıllık üyeliği onursala çevrilmiştir.
Müzik ile de ilgilenen Salim Okumuşun halen Müzik, şiir klipleri ve albüm çalışmaları da devam etmektedir.
Salim Okumuş evli ve 2 çocuk babasıdır.

 
Kaçkarlar ve ben 1977

 

GÜNCE

21 Haziran-16 Temmuz 1977

Fotoğraflar ve yazılar Salim Okumuş

E-posta          : salimokumus@gmail.com
Facebook      : https://www.facebook.com/salimokumusoglu
Youtube       : https://www.youtube.com/user/okumussalim/featured

Şiirler: Yorgun (Yaşar Çelik)

Aşağıdaki notlar 1977 güncemden alıntıdır. Hemen her şeyin özgün olduğu günleri yaşıyor ve 25 yaşın gençliği ve umudunu taşıyordum.

İSTANBUL

21 Haziran 1977 Salı
THY İSTANBUL-TRABZON SEFERİ (AKTARMALI)

Sabah 05:00 de yataktan annem kaldırdı. Hemen kahvaltı yapamadığımdan yola çıktım. Millet caddesine, Fındıkzade ye indim, Gelen THY otobüsü doluydu. Yeşilköy’e dek ayakta gittim. Bavulum o kadar didik didik aranmadı. Evde zorla kapatmıştım. Gerçi içinden bir şey eksilmedi ama gene de zorla kapattım. İçinde giysilerim ve kimi armağanlar vardı.

Bavul dışında Fotoğraf çantam ve ben iki polis tarafından arandık.

Bekleme salonuna geçtik. Bir saat kadar bekledik. Kapılar açıldı ve uçağa kadar yürüdük. O zamanlar uçağa kadar yaya gidilirdi, Bavul uçağın yakınında diğer bavulların yanına konulur, uçakta boş olan yere oturulurdu.

Saat 07.40 da Sivas adlı uçak kalktı. 40 dakika sonra Ankara’daydık. 4.000 metreye çıkıp donma gerçekleşince pek hava fotoğrafları çekemedim.
Ankara dan 08.50 de kalktık ve 10:30 civarı Trabzon’a vardık.
Uçak yolculuğu oldukça rahat ve güvenli. Ancak havadayken motorun bir tuhaf çalışması ve uçağın sağa sola yatması insanı biraz kaygılandırıyor.

Havaalanından Yenimahalle’ye, taksiciyle 30 liraya anlaştık ve 20 dakikada gideceğimiz yere ulaştık. Berber Ali Osman dayıya bir merhaba dedikten sonra amcaoğlu Ali Kemal Okumuş ‘un evine gittim. Rahmetli Kamer kardeşimin hazırladığı kahvaltıyı afiyetle yedim. Ali ve diğer kardeşleri, Osman amcam ve Hafız yengemle sohbetler vs. ile geceyi Trabzon’da geçirdim.

22 Haziran 1977 Çarşamba

Trabzon’dan ayrılış, Rize, Pazar ve Konfor(rahmetli İbrahim Gülay amca) ile Çamlıhemşin’e, mahallemiz Konaklar’a geldik.

Hava çok yağışlı ve bozuk. Dinmesini beklemek için bir süre köyde kaldım.

YAYLAYA, YOLA ÇIKIŞ //  ÇAMLIHEMŞİN // RİZE
30 HAZİRAN 1977 S. 06.45 Foto:01

YOLA ÇIKIŞ

Bizim katır Kavrun bölgesinde firarda olduğundan, Durağh Mehmet Kuru abinin atını 400 liraya kiraladık ve yiyecek, kumanya vs. alarak yola düştük.
Göç çıkmıştı ve biz beş kişiydik. Ben, bizim İsmail abi, oğlu Ömer, Durağh Mehmet abi ve oğlu Macit Kuru.

 

 

 

30 HAZİRAN 1977
TAP
İlk mola yeri

Şiiri : Bir devrin çilesini, at, katıra yükledik
Gurbetten yavruları, gelir diye bekledik
Ne araç vardı ne yol, yaylaya zor giderdik
Bilseniz o zamanlar, ne kadar mutlu idik.
Yorgun (Yaşar Çelik)


 

TAP

Şiiri : Kaskosuz, sigortasız, çalıştırırdık atı,
 Yük vururduk semere, üstüne de viyatı,
Yarı yolda bir düşüm, ederdik öğle vakti,
 Şimdi dön bir geri bak, yıllar ne çabuk aktı.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

30 HAZİRAN 1977
KARA LASTİK (AYAK İZİ)

Şiiri : Çarıktan sonra gelip girdi hayatımıza,
 Çamura imza atmış, baksanıza,
Şimdi giyen var mıdır, bilir mi genç kuşaklar,
Terletirdi içinde, ne çekerdi ayaklar.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

30 HAZİRAN 1977
PİLUNÇUT’A DOĞRU PAŞORTİ 

Şiiri : Bir yol ki niceler geçmiş buradan,
Ne olurdu sisler, kalksa aradan,
Çamın dallarından, hasrettir akan,
iyi bilir yar ile sakız çıkaran.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

30 HAZİRAN 1977 

KÖPEK BOĞAZINDAN PİLUNÇUT’A DOĞRU.

   

 

30 HAZİRAN 1977

PİLUNÇUT

Küçük Ömer’in küçük şemsiyesi ve babası rahmetli İsmail abimle konuşması, bakma dediğim halde Mecit Kuru’nun bakışı, köpeğin kahveye dalışı, Mehmet abinin atı bağlaması, merdivenin eğriliği, çise, duman ve yıllarrrrrrrr.

 Şiiri : Ah Pilunçut, pilunçlerun kurusun,
 Gelmem artık, millet bensiz yürüsün,
Katırcıya deyin ki, bir mola versun,
 Ne oldu gözyaşım, ne dökülürsün?
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

30 HAZİRAN 1977 
PİLUNÇUT’UN YOKUŞU

Şiiri : Atı vurduk yokuşa,
hem otlar hem de gider,
Bizim eski yollardan, geçiyor arabalar,
Zaman çabuk değişti,
erken tükendi yıllar,
Ne sığır var ne katır,
nerde eski yaylalar.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

30 HAZİRAN 1977 
POKUT

Şiiri : Sisler vadi içinde,
buluttan deniz yapmış,
Dünyanın güzelliği,
Pokut’a mi verilmiş?

Çamlar hep sıra sıra,
her tarafını sarmış,
O sise o çamluğa,
kim bilir kimler girmiş.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

30 HAZİRAN 1977 
POKUT
Pilunçut da mola verdiğimizden, Pokut a 13.45 de vardık.
Dudi’nin evde kaldık. Mehmet abinin kartoflu, tereyağlı pilavını afiyetle yedik, çayımızı içtik ve yattık.
Yattığımız yatakların içi ot olduğundan, delikli bir gece geçirdim.

Şiir : Pokut sen ne güzelsin,
evlerun hardumalı,
Belki yâri görürdüm,
karşı dağlar dumanlı.

Baktım resimlerine,
gözlerim nemli nemli,
Kaldık gurbet ellerde,
sana gönlüm sitemli.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

01 TEMMUZ 1977
SAMİSTALA DOĞRU, MAÇKUN

Şiir : Maçkun şimdi virane,
ne kahve var ne katır,
Bilmem darlanurmisiz,
yazarsam birkaç satır.

Herkes gitti gurbete,
unutuldu bu yerler,
 Geriye dön de bir bak,
kalmadı gönül hatır.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

 

01 TEMMUZ 1977
HAZİNDAG 

Şiir : Hazındag sırt üstünde,
Evler korkusuz durur,
Kar yağsa ne olur ki,
sanmayın ki çığ vurur.

Amlakita Pokut’a,
geldi geçti niceler,
Eski patikalardan,
şimdi araba gider.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

01 TEMMUZ 1977

Sorunsuz bir yolculuktan sonra Samistal a ulaştık. Hava kapalı ve soğuk. 10-12 derece gibi. Ocağa odun yetiştirmek zor.
SAMİSTALDA 3 ANA
Kadınlar Soldan sağa; Fatime Okumuş, Kerime Gülay, Asiye Tumanoğlu, 

Şiir : Bir devrin tanığı olmuş analar,
Ayağında çarık, elde Pandeği,
Öyle sağlam durur duvarda taşlar,
Ne Samistal küsmüş ne Kaçkar dağı.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 
 02 TEMMUZ 1977

SAMİSTALDA BİR ANA
Şiir : 
Penceresiz evlere,güneş bacadan girer,
Evlat, torun bekleyen,nerede o neneler.
Yılların özlemini kucağında saklar da,
Çektiğini anlatır, saçındaki aklarda.

Zincirinde çarhala, kucağına keyinçler ,
Atalar neler çekmiş, bilmez şimdiki gençler,
Ya kocası ya oğlu, dönmemiş gurbet elden,
Ah benim güzel nenem, düşmüş ayaktan elden.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

02 TEMMUZ 1977

DORİ

Bizim Dori’yi (katırı) yakalayamadık henüz. Samistala gelmiş ama eve yanaşmıyor. İsmail abimi ya da beni görünce hızla kaçıyor. Fati halama yanaşıyor. Onun da gücü olmadığından ağıra sokamıyor. Akşam İsmail abimle birlikte iple yakalamayı denedik yine kaçtı. Ertesi gün Fati halamın bağırmasıyla İsmail ağabeyimle uyandık. Katırımız Dori’yi kandırmış ve evin içine sokmuş.  Nihayet kaçak yakalanmıştı kaçak.
Sabah sütlü, kahvaltıdan sonra İsmail ağabeyim, Dori ile köye gitmek üzere yola çıktı.

 

 

03 TEMMUZ 1977
PUBLİK (GÜNEŞ DUASI)

Öğleden sonra bir grup çocuk ellerindeki bir kukla ile evin kapısına gelip bir tekerleme söylediler;
Publik publik yağ isteriz,
Allahtan güneş isteriz,
Verenler Cennet kuşudur,
Vermeyenler cehennem kütüğü…
Her evden şeker, yağ ve un istiyorlar ve bir evde de helva yaptırıp diğer evlere dağıtıyorlar. Güneş duası adındaki bu geleneksel eylemle Tanrı’nın acıyıp, yağmuru kesip, Sis’i kaldırıp Güneşi armağan etmesini bekliyorlar.
Hadi bakalım Çocuklar soldan sağa Ali Demirci, Ufuk Tumanoğlu, Arif Coşkun, Ali Ataman. Zafer Sönmez. Coşkun Coşkun,
Ömer Faruk Okumuş, Hacer Gülay ile birlikte.

 

   

04 TEMMUZ 1977

NOT VE FOTO
Güneşin batışını çektim. Hava biraz açılır gibi oldu. Fatime halama bakarsam, birkaç uğursuzun yüzündendi havanın kapalı oluşu. Onlar gidince açılmaya başladı, ona göre. Bu tür düşüncelerini silmeye çalışıyorum. Ancak ’’can çıkar huy çıkmaz’’ demişler.
Top oynarken, yolda gelirken çamurlanan pantolonumu fırsattan yararlanıp yıkadım. Hava kapalı olduğundan evde kurutuyorum. Aşırı sütten de motorları bozmuşuz. Süte biraz ara vereceğim.

 

 

05 TEMMUZ 1977
POKROVİTİN TEPESİ.

Kahvaltıdan sonra, yeğenim Ömer ile Pakrovitin tepesine doğru yola çıktık. Azığımız, domates, peynir, salatalık, ekmek, armut ve pilinadan oluşuyordu. Tepenin (fotonun)sağ tarafı Kavrun vadisi, sol taraf Samistal ve devamında Palovit vadisi.
Buradaki tepelerin en yüksek noktasının kuytu bir yerine bundan 6 yıl önce sakladığım plastik bir tarağı aramaya koyulduk yeğenim Ömer ile ama bulamadık. Havanın bozması üzerine hızlıca çekimler yaptım. Yanıma aldığım filmler Kodak, Orwo ve S.Beyaz filmlerdi. Amacıma uygun tam çekim yapamıyordum, çünkü arkadaşım Adil Murtezaoğlu’nun ödünç aldığım makinesinin pozometresi bozulmuştu.

 

 

06-07 TEMMUZ 1977   
ÇOCUKLARLA MAÇ

08.30 a değin yattım. Kahvaltıdan sonra Memişefendi dağının altına giderek hem güneşlendim, hem de fotoğraf çektim. Aslında çekmekten de bıktım. Bir bezginlik var, maymun iştahlılık mı yoksa? Yoksa tasarılarımın gerçekleşmemesi mi? Bilmiyorum.
Yüzüm acımaya başladı. Kötü yandı bugün. Öğleden sonra buradaki çocuklarla maç yaptık. Çoğunlukla kalede durdum.
Haberlerde yeni bir şey yok.
Yeni M.C. hükümetini kurmaya çalışıyor.
Yarın havanın açık olacağını söyledi radyo. Günün en sıcak yeri 39 dereceyle Balıkesir olmuş.
Yorgunum, erken yatacağım.
Dün top oynarken ayak başparmağımı ağırtmışım. Gece pekiyi uyuyamadım.
Köyden ve Kavrun yolundan gelenlerle yaylanın nüfusu 20 kişi kadar arttı.
Fatime halam, Andun Hasan Şişman ağabiden duyduğuna göre, evimizin büyüklerinden, İdris ve Mehmet amcalarımın annesi olan Halalı Emine ana vefat etmiş. Yüce Tanrı dan rahmetler diledik. Yaşlı ve rahatsızdı.
Çocukların isimleri; Soldan İrfan Demirci, Coşkun Coşkun, Şener Yurtseven, Ali Demirci, Arif Coşkun, Ahmet Akay, Başar Demirci, Köksal Demirci, Ömer Faruk Okumuş, Zafer Sönmez.

 

 

08 TEMMUZ 1977
YAYLACILAR

Yaylanın kurulduğu alana vanak deniyor. Sabahın erken saatlerinde inekler sağılıyor, kimileri başlarında çobanlarla kimileri de yalnız başlarına salınıyorlar. Akşam olunca özellikle yalnız gidip gelen sığırlara dönüş armağanı olarak ‘’maloz’’ denilen yemek artıklarıyla ve peynir suyundan oluşan sıcak yemek sunuluyor. Halama göre hayvanların dönme nedeni buymuş.

Şiiri: Samistal taşlaruni,
kena sarmiş küremem,
İki seğer bir buzak,
ben yeylesuz duremem.

Pokutten Hazındaktan,
çıkılur Samistala,
O ki daha gidemem,
bedenum girsun sala.
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

09 TEMMUZ 1977 
ARKUNGUL

Bu fotoya 4 mevsim adını verdim.
Andun Hasan Şişman ağabi ve çocuklarla Arkungula gittik. Burası Samistal’ın arkası. Aşağı Kavrun yaylasına denk geliyor.
Biraz çekim yaptım,20 kare kadar.

Şiiri : Arkungul de çiçekler, açılmış sarı sarı,
Bir yandan duman sarar, bir yandan kalkmaz karı,
Giderde dolanurduk, eskiden o yerleri,
Şimdi hep talan olmuş, Samistalun dağları.
Yorgun (Yaşar Çelik)


 

10 TEMMUZ 1977 

MEMİŞ EFENDİNİN DAĞINDAN SAMİSTAL
Havalar yine bozdu. Ayağımdaki ağrı için Fatime halam, bal ve tuz karışımı merhem hazırladı. Bayağı iyi geldi. Eline sağlık. Ayağım tam düzeldiğinde köye inmeyi düşünüyorum. Yaylanın insanları bir kısmı çobana giderken kalan kısmı da ev içlerinde işlerini yapmaktalar. Dışarlarda pek insana rastlayamıyorsunuz çocuklar dışında. Yaylanın neredeyse 360 derece açıdan her yönünü çektim. Bir de tepeden çekeyim dedim.

 

 

11 TEMMUZ 1977
İZNİMİN 21. GÜNÜ.

Dilediğim gibi geçmemesine karşın yine de çabuk geçen üç hafta.
Burasının rakımı(yüksekliği) 2.700 metre. 2.000 metrenin üstünde ağaç yetişmediğinden yöre halkı yakacak odunu en yakın bir iki saatlik yerlerden çoğu sırtta getirmekte. Bu da çoğunlukla kadınların sırtı olmakta. Ancak ikinci bir yakacak seçeneği de batıda tezek burada keşkur denilen sığır dışkısı. Bunlar toplanıp duvarların taşların üzerine yapıştırılır. İşte güneş çıktığında bunlar kurudu mu, yanarken biraz da dumanlı da olsa olur bir enerji kaynağı. Anadolu’nun çoğu böyle değil mi?
Kadınlar Soldan sağa. Fatime Okumuş, Zemzem Coşkun

Şiiri : Samistalda odun yok, çile olmuş yukumuz,
Biz garip yaylacıyız, gelmez yavrularımız,
Bizden sonra bilmem ki, yayla kurulacak mı?
Uşaklar ve gelinler, bizi arayacak mı?
Yorgun (Yaşar Çelik)

 

 

12 TEMMUZ 1977
EVİN ÖNÜ

Osman amcamın radyosunu ödünç almıştım. Samistal’da Erzurum radyosu, Almanya’nın sesi ve Bizim radyo çıkıyor. Erzurum biraz daha iyi çıkmakta. Saat 09.00 Uzun dalga Erzurum radyosunda, Rezzan Yücel “Unutma” adlı parçasını okuyor. Saat 19.00 haberlerinde TÜRKİŞ başkanı bu hükümet (2.MC hükümeti) güvenoyu alırsa genel greve gideceklerini söyledi. AP-CHP koalisyonunun tek çözüm yolu olduğunu da eklemiş.

 

 

15 TEMMUZ 1977

Samistaldaki son günüm, yarın dönüyoruz. Dün köyden gelen, İsmail ağabeyimle bir pilav yaptık. Suyundan mı yağından mı, çok güzel oldu. Fatime halamda, Ömer de sevdi. Afiyetle yedik. Ancak İsmail ağabeyimizi, bir yıl sonra İstanbul’da 34 yaşında yitirdik. Çok sevdiğim bir insandı, çok anılarımız olmuştu.
Saygıyla, rahmetle ve özlemle anıyorum onu.

 

16 TEMMUZ 1977
SAMİSTALA VEDA, DEVEBOYNUNDAN POKUT

09.15 de benim torpil, İsmail ağabeyimin de 3 el tabanca atışıyla Samistaldan ayrıldık. Hazindag’dan sonra soldan Deveboynundan Maçkun’a geçtik. Yol pek kullanılmadığından biraz zordu ama havanın da güzelliğiyle yolu bitirdik. Deveboynunda çok uzaklarda, aşağılarda, yaban keçileri gördük.
14.15 de Pokuta ulaştık. Yükümüz olduğundan, acelemiz olmadığından.
Pilunçuta gidip, bir şeyler aldık. Hava açıyor gibi, güneşi de gördük.

 

 

1955 YAZ / Samistal

Firdes Ahmetoğlu hala, annem Ayten Okumuş ve ben.

Şiir : Ayten, Firdes, Salim, sene elli beş,
Samistalda, hava beleş su beleş,
Bir de duman kalkıp, doğunca Güneş,
Doyulur mu yaylaların tadına doyulur mu?
Yorgun (Yaşar Çelik)

BUGÜNKÜ (güncel) YORUMUM

44 yıl sonra bugün, artık ’’çağdaş dünya ‘’ adına yeşil yollar, maden aramalar, kornalar, hoparlörler, eksozlar, iç ve dış kirlenmeler, paraya tapmalar.
Kentlerin, yenidünya anlayışının tüm hastalıkları; köylere de yaylalara da yayılıyor. Köylerimizin saf, temiz insanları zehirleniyorlar, paranın pis varlığından.
Çözüm mü? Çözüm ellerimizde.
Salim Okumuş
13.06.2021
Şiirleri ile bu günceye destek veren bölgemiz şairlerinden Yaşar Celik’e (Yorguna) sonsuz teşekkürlerimizle.


Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 6. Sayı Sayfa; 80

 

 

 

 

Önceki ÇARLIK RUSYASINDAKİ GURBETÇİLER
Sonraki TAKOŞOĞLU ALİ ALTAŞ