KARADENİZ LOKANTASI
Karadeniz Lokantası kurucularından Ahmet Gültan arkadaki hizmetli sırasında en solda elinde tepsi ile |
Karadeniz Lokantası; benim de 3. Nesil olarak içerisinde bulunduğum, fakat 4. Nesil gençlerini de görmüş, zamanının “İçerisinde Hükümetler kurulur, Hükümetler yıkılır” denilecek kadar yoğun bürokratik ve siyasi müşterisi olan ve şu anda faaliyetleri durmuş olduğu için tarihin tozlu raflarında yerini almış bir müessesesidir.
Benim çocukluk devrelerimde Rahmetli babam İrfan Gültan iki lokantayı birden işletirdi. Belki de o kadar genç yaşta kaybetmemizin en büyük sebebi sırtına yüklenen bu büyük yüktür.
Henüz Çamlıhemşin’de ki köy hayatı daha bitmemiş olan ailenin sığırları olduğu ve iki yaşlıdan başka kimse olmadığı için annem yardıma köye gider bizlerde annemle beraber köye gelir ve okul zamanına kadar hayvanlar için ot taşırdık. Daha ziyade annem taşırdı bizde (yaşımız küçük olduğu için) güya ona yardım ederdik. Abim ise bizden yaşça büyük olduğu için yazları Gençlik Parkında Kâtip olarak babama yardım ederdi. Ne zamanki sığır işi bizde bitti yazları benim içinde Gençlik Parkı başlardı. Okullar açılana kadar babamla beraber sabah yedi de işe gider ve lokantayı kapatıp gece yarısı da eve dönerdik.
Gençlik Parkı ile başlayan bu lokanta hayatı, üniversite yıllarımda Kızılay Karanfil Sokakta ki lokantada devam etti. Daha sonra 1978-1982 arası bir Almanya macerasından sonra bu sefer bizzat ortak olarak 1984 yılında çalışmaya başladık ve 1994 yılında kapanana kadar devam eden bir Lokanta hayatımız oldu.
Bilkent de okuyan oğlum bir gün geldi ve eski işletmeler üzerine bir ödev verildiğini ve hangi firmalarla görüşelim dediğinde “Neden Karadeniz Lokantasını işlemiyorsunuz” soruma “Olur mu? Bir sorayım?” diye cevap verdi ve iki gün sonra gelip “Baba hocaya sordum”. “Orası kapalı. Yeterince bilgin var mı?” diye hocanın cevap verdiğini, “İşletmecileri babamlardı!” deyince de “sen hangisinin oğlusun?” diye sorduğunu söyledi. “Yani kabul etti baba!” dedi sevinçle söylendi. Hakikaten çok sevinmişti.
Ödev için çalışmalarımız başladı. Bir tarafta oğlanın babaannesi, diğer tarafta da ben ve abim oğlana sürekli bilgi veriyorduk. Fakat bu çalışmalar esnasında anladık ki biz bile Lokantanın kuruluş ve ulus taraflarındaki konumlarıyla ilgili çok fazla bir bilgi sahibi değiliz. Bundan sonra lokanta ile ilgili kimi buldumsa konuşmaya ve bilgileri netleştirmeye gayret ettim.
Oğlum Mete lokantayı ödevinde kullandı, Lokanta başka bir makaleye de konu oldu, Şehir fihristlerin de ve kitaplarda da bahsedilir ve yazılır oldu, Mesela; Çetin Altan’ın ‘Büyük Gözaltı’, Nermin Bezmen ’in ‘Kurt Seyit ve Şura’ ve Dündar Kılıç’ın hayat hikâyelerin de olduğu gibi birçok yerde Karadeniz Lokantasından söz edilmekteydi. Hatta en son “Dünden Bugüne ANKARA” kitabında 13 sayfa ile yerini almıştır.
KARADENİZ LOKANTASININ KURULMASI
En solda Kasım Gültan, En sağda Haydar Ertan | 20 YIL ÇALIŞMIŞ OLAN (TAVUKÇU) İSMAİL AMCA İLE SOHBET |
Karadeniz Lokantasının kurucularının temelleri Kırım gurbetçiliğine dayanmaktadır.
Kırım maceralarından Memlekete dönüldükten sonra büyük ağabey Osman Gültan, Cumhuriyet sonrasında Maliye Bakanlığında çalışmaya başlamıştır. En küçük kardeş olan Ahmet Gültan ise Atatürk’ün servis ve korumalığını yapmaktadır. (Foto 01.ahmet dede. Yazı da Ahmet Gültan arkadaki hizmetli sırasında en solda elinde tepsi ile) Kasım Gültan ise gene en yakın arkadaşı ve köylüsü olan Haydar Ertan ile Trabzon da birçok işlerde çalışmakta ve ayrıca köy ile ilgili işlerine de devam etmektedirler.
Osman Gültan çalışmakta olduğu Ulustaki Maliye Bakanlığı etrafında bir Lokanta olmadığı için kardeşlerine Lokanta açmaları önerisinde bulunur.
Bu öneriye kayıtsız kalmayan Kasım ve Ahmet Gültan kardeşler, gene köylüleri ve akrabaları olan Haydar Ertan ile 1934 yılında Ulus ta Zincirli Camisinin karşısında Karadeniz Lokantasını açarlar.
Kordiplomatik tavrıyla bilinen Karpiç Lokantasından sonra Karadeniz Lokantası özellikle bürokratik çevreler tarafından çok ilgi görmüştür. (Foto01.Karadeniz Lokantası 01. Yazı En solda Kasım Gültan, En sağda Haydar Ertan)
O günleri yaşayanlardan Ayla Özkan “ Ben o zamanlar 1949 -1952 yılları arasında Ankara da okulda okumaktaydım ve akrabalarımız olduğu için babam yemeklerde oraya gitmemi söylemişti. Lokanta o devirlerde bile havasıyla farklı bir yapı çizmekteydi. Giriş de insanların Şemsiye, Şapka, Baston ve Paltolarını koyabilmeleri amacıyla bir Portmanto bulunmaktaydı. Girişiyle, Oturma düzeniyle, menüsüyle tam bir bürokrat lokantasıydı. Lokanta ağzına kadar dolu olurdu ve çok güzel yemekler bulunurdu. O tarihlerde menüde İstanbul da görmediğim Kılıç Balığı bulunurdu. Genellikle öğleden sonra yemekler biter ve akşam için tekrar hazırlık yapılmaya başlanırdı. Namık genelde girişte Vestiyer de dururdu, Ahmet Gültan’ın sert bir mizacı vardı ve müşteri ile ilgilenirdi, Haydar Ertan kasada durur ve Kasım Gültan ise kalan tüm işlerden sorumluydu. Osman Gültan da sıkça takım elbisesiyle oralarda bulunurdu.” diye o günleri anlatmaktadır.
1945 Kasım Gültan personel ile | 1945 Ahmet Gültan personel ile |
TAVUKÇU İSMAİL VE KARADENİZ LOKANTASI
1950 yılının sonuna doğru girdiği Karadeniz Lokantasında 20 yıl çalışan ve sonrasında açmış olduğu TAVUKÇU LOKANTASI, KÖRFEZ LOKANTASI, KÖRFEZ PASTANESİ ve SERENDER PASTANESİ sahibi olan İsmail Poyraz; “O zaman işsizdim ve Garda arkadaşımla oynarken trenden gelip birisi yanına çağırdı ve ”Şu mektubu rica etsem Karadeniz Lokantası’na götürür müsün?” diye sordu. Neden olmasın dedim ve ilk defa Karadeniz Lokantasına gittim. İçeri girdim ve Lokanta çok hoşuma gitti. Zarfı teslim ettikten sonra Beni işi alın diye patronlara sorduğumda önce kabul etmediler fakat sonra çok ısrarcı olmam karşısında ise pes edip işe komi olarak aldılar. O zaman 15 yaşındaydım. Kamil Altay ile beraber çalışırdım. Çok çalışırdım ve beni çok severlerdi. 17 yaşında alışveriş için mübaya’ya gitmeye başladım ve 18 yaşında Bahadır Gülay şeflik yapardı beni de yanına şef olarak atadılar.
20 yıl orada çalıştım.
İlk Lokanta 1934 – 1957 yılları arasında faaliyetteydi ve maalesef bir gün tüm eşyayı kapının önüne koydular. O zamanın şartlarında çok iyi bir yerdi. Lavabosu vardı ama Tuvaleti yoktu. 60 tane 4 kişilik masası vardı ve her gün birkaç devir yapardı. Öğlenleri yemek biter bitmez hemen yenisi yapılırdı.
Günde 50 Porsiyon Kefal Haşlama, Kılıç şiş, 100-150 porsiyon kadar Kuzu kızartma ve Kefal pilaki gibi yemekler ilk anda yapılan yemekler olarak aklıma gelenlerdir. Ayrıca günde 10 Kasa Uskumru Izgara da işlenirdi.
Cihan Palas’ın altındaki ikinci yer yer ise 1957 – 1960 yılları arasındaydı. Orada Kasım ağabey yoktu sadece İrfan ve Namık vardı.
Bu süreç de Gençlik Parkı da 1958 yılında açıldı. İki lokanta olunca Namık askere gideceği için Sarıkamış da olan kayınbiraderi Abdullah Yücel ortak alındı. Ama Namık 1959 yılında Asteğmen iken rahmetli oldu.
1962 yılında da İrfan Gültan, Abdullah Yücel ile beraber İzmir caddesindeki 4. Lokantayı açtı.
Ben 1969 yılında Tavukçu Lokantasına ortak olmak için ayrıldım.
LOKANTA MÜDAVİMLERİ
Lokantanın en önemli özelliklerinden birisi de o zamanlar okuyan tüm talebelerin aileleri çocuklarını yemek yesinler diye buraya gönderirlermiş. Ay sonun da Babaları da hesapları kesermiş.
Lokantada çalışırken bazen yaşlı kişiler gelerek “Bizim talebelik devremizde buranın yeri çok büyüktür. Anıları çoktur” derlerdi ve hele hele uzun zaman gelmemiş olanların da gözlerinde muhakkak yaş doluşurdu. Hatta o günlerden kalıp halen lokanta müşterisi olanlarda bizlere “Bak şu sütun da benim katkım var!” diye bizlere takılırlardı.
Bir gün abim Hüseyin Gültan, “Lokantaya yaşlı bir adam geldi, ‘buyurun hoş geldiniz’ dedim. Bu lokantanın sahibinin Kasım Ağayla bir ilgisi var mı? Dedi, Dedemiz olduğunu söyleyince çok heyecanlandı. Emekli Hâkimmiş, 1940 lar da öğrenciliğinde, öğle yemeğini burada yiyenlerden, parası aybaşında ödenecek. Bu beyin parası birkaç gün gecikmiş. Utancından gelememeye başlamış. Dedem de arkadaşlarından bu sebeple gelemediğini öğrenince, arkadaşlarına “eşeklik etmesin gelsin yemeğini yesin, elbet bir gün parası gelir o zaman öder ’”diye haber yolladığını ağlayarak anlattığını bana aktarmıştı
JALE LOKANTASI
Bir müddet sonra Kasım Gültan, Harun Hacaloğlu ve Remzi Tuman Karadeniz Lokantasının biraz daha ilerisinde ikinci bir lokantayı daha açarlar. Jale Lokantası denilen bu yerde çok şık ve lüks tarzı ile o yıllarda sektörde yerini alır ama ömrü çok uzun olmaz.
Lokantanın efsanevi şeflerinden olan ve maalesef yeni kaybettiğimiz Mazhar babamızın yani Mazhar Karamustafaoğlu’nun yolu ise ilk olarak aile ile Jale Lokantasında başlar. Jale Lokantası 1945 yılında açılır. 16 yaşında gurbetçiliğe başlayan Mazhar Baba çeşitli işlerde çalıştıktan sonra en son gene bir Bilenköy’lü (Tepan) hemşerisinin yanında iki yıl kadar bakkal da çalıştıktan sonra 1953 yılında Jale Lokantasında çalışmaya başlar.
Daha sonra 1955 yılından itibaren Karadeniz Lokantası ile başlayan beraberlik, İkinci lokanta, Gençlik Parkında, İzmir Caddesinde ve Karanfil Sokak da ki şubelerde de 1979 da devam etti.
iZMİR CADDESİ | İZMİR CADDESİ (ORTADA SAĞDA BULUN AN KÖRFEZİN SAHİBİ NAZMİ CANLI) |
MAZHAR BABADAN KARADENİZ LOKANTASI HİKÂYELERİ
“Yenişehir’de ordu evinin karşısında Tepanlıların bir bakkal dükkânı vardı. İki sene orada çalıştım. Bir gün Haydar Bey dükkâna geldi ve benim Karadeniz’e gelmemi istedi. Fakat Kasım abim istemedi ve beni Jale’ye gönderdi. Jalede çok güzel işimiz vardı. Lokantanın vitrinine her gün reklam amaçlı iki tane pişmiş tavuk asardık ve personelden hemşerimiz olan Vice’li birisi iş bitince onları yerdi. Fakat Kasım abi sonra bunu tespit edince çok kızdı.
Jalenin bir odası vardı. 14 tane Turşu Kadel’i (Fıçı) vardı. Biz onu Fasulye turşu zamanında kurardık. Kasım abi o işten iyi anlardı. Sabaha kadar fasulye ayıklar turşu yapardık.
Mübaya işlerini ben ile Kasım amca beraber yapardık. Her gün beraber Tekele giderdik. Aldıklarımızı el arabası ile gönderirdik ve ben Hal’e geçerdim. Her sabah hale gider ve 3-4 hamalın çektiği arabalar ile malı dükkânlara taşırdık.
1957 de Karadeniz Lokantasının ikinci şubesine geçtim.
Üçüncü Lokanta olan Gençlik Parkı ise apayrı ekoldü. Günde ortalama 100-150 tavuk satardık. İlk çevirme tavuk orada yapıldı. Rekor kırdığımızda irfan bizi havuza götürürdü.
Bir gün Bülent Ecevit hanımı ile gelmişti. Partiden onları tanırdım. Öpüştük ve epey hoş beş ettik. Bir ara her gün meclise giderdim. Oralardan birçok siyasiyi tanırdım.
İzmir Caddesi ise Kasımın ölümünden sonra açıldı. Eski bir evi ilavelerle lokanta haline getirdiler.
Ama Namığın ölümü ve geride kalan gelin birçok problemleri de bir araya getirdi ve en sonunda bir gün İrfan ile Abdullah’ın yumruk yumruğa kavga ettiklerini bile gördüm ve İzmir caddesindeki dükkân da ortaklık bitti.”
KARADENİZ LOKANTALARININ AKİBETİ…
Demokrat Parti iktidarı, Ankara’ya modern bir camii yapımı için çalışmalara başlamıştır. Kocatepe Camii ile Hacı Bayram Camisinin birbirini görmeleri de istenmektedir ve görüntüyü kesen binalar da istimlâk edilir. İçerisinde Lokantanın bulunduğu tüm bölge bir sabah tamamen tahliye edilir ve bizimkiler dükkâna gittiklerinde eşyalarını kapı önünde görürler.
80.000 TL yi suya verdim diyerek hayıflanan dedem Kasım Gültan fenalaşır ve Lokantadan uzaklaşarak köye geri döner. Bir daha da mesleğe geri dönmez ve Kasım dedemin Ulus semtindeki 27 yıllık ticareti de bu yıkım ile kapanır.
Kapıya yığılan Lokanta müştemilatı bir müddet için Osman Dedemin o zamanlar sahibi olduğu Akay caddesinde büyükçe bir arazi içerisinde bulunan evinin bahçesindeki bir barakaya taşınır.
Çocuklar daha sonra arkadaşları ve hemşerileri olan bir tanıdıklarının davetini kırmazlar ve Karadeniz Lokantası 1957 yılında bir müddet için Ulus ta ki Cihan Palas’ın altında işletmeye açılır.
Burada artık Kasım Gültan yoktur. Sadece İrfan Gültan ve Namık Gültan vardır. Küçük olan kardeş ise halen Lisede okumaktadır ve 1958 yılında tahsil için Almanya’ya gider.
1958 yılı aynı zamanda Namık Gültan’ın da askere gitme zamanıdır.
Babam çok yalnız kalınca Namık amca aynı zamanda kayınbiraderi olan ve o zamanlar Sarıkamış da ayakkabıcılık yapan Abdullah Yücel’i lokantaya ortak eder. Yedek Subay olarak askere giden Namık amca maalesef Mide kanaması geçirir ve 1959 yılında hastanede yakalandığı Zatürreden rahmetli olur.
Cihan Palas altındaki Karadeniz Lokantası 1960 yılına kadar devam eder. Hatta babam o kadar yoğundur ki son iki sene lokantanın işletmesini dayısı Hayri Güney ve yakın akrabası Zeki Gülay’a bırakır.
Cihan Palas altındaki karadeniz Lokantası |
Karadeniz Lokantası –Muhtemelen Cihan Palas altındaki Lokantada en sol da İrfan Gültan yanında Namık Gültan, |
GENÇLİK PARKI
Bu arada Gençlik Parkı faaliyete geçmiş ve Göl kenarındaki yerler ihale ile kiraya çıkartılmıştır.
Bu konuya hevesli olan 2 kardeş hemen ihaleye girerler. Kazanmalarına rağmen ihale başkasına verilmiştir. Bunun üzerine birkaç bakan ile görüşürler ve ihale kazanana tekrar geri verilerek 1958 yılında Karadeniz Lokantasının Gençlik Parkı macerası da başlar.
Ankaralıların pek sahil ve yazlık kavramlarını bilmediği o devirlerde Gençlik Parkı; Gölleri, Göllerdeki çeşit çeşit fıskiyeleri, Kayıkları, Luna Parkı, Nikâh Salonu, Gazinoları, Tiyatroları, Çay bahçeleri ve Lokantaları ile Ankaralıların yazlık ihtiyaçlarını karşılayacak bir yer olarak yerini alır.
180 Masa ve 100 personelle hizmet veren Karadeniz Lokantasında bazı ilklerde yaşanmaktadır. İlk defa o zamanki adı ile enfraruj ışık olan Piliç çevirmeler ile Ankaralılar burada tanışırlar.
Burası benimde çocukluğumun geçtiği yerdir. Yaz demek benim için Gençlik Parkı demekti.
Gençlik Parkında ben Joker gibi eksik görülen her yerde çalışırdım. Düşünün ki 180 Masa var ve saat 19:00 civarında tüm masalar dolu olurdu. O kadar adama ekmeğin kesilmesi lazım. Metin hemen işe koyulur ve yaklaşık 600 – 700 kişiye yetecek kadar ekmek kesmeye başlardı. Rakılar içilecek buz lazım.
O zaman buz kalıplar halinde gelirdi. O kadar adamın içkisinin buzu eldeki tokmakla kırılır ve buz kovalara hazır edilirdi. Komi lazım Metin hemen devrede. Neresi için adam lazımsa ben oradaydım. Mazhar Baba da bana günlük 2,5 lira yevmiye verirdi. Tabi o para hemen Lunapark da yenirdi.
Abim, dayım ise Kâtiplik yaparlardı.
Gençlik Parkı o zamanlar ayrı bir dünyaydı ama onun anlatma yeri burası değil.
Babam ve ben Gençlik Parkında Lokantanın Mevsim açılış çalışmalarında )
YENİŞEHİRE TAŞINMA
Her şehrin ilk kurulduğu yerlere Eski şehir dendiği gibi yeni kurulan yerlere de Yeni şehir denmesi adettendir. Kızılay tarafı da böyle yeni kurulan bir bölgedir ve adına o zamanlar sadece Yenişehir denmektedir. Artık Ankara da hayat Yenişehir’e doğru kaymış ve işletmeler Yenişehir de açılmaya başlamıştı. Karadeniz Lokantasının da bir sonraki yeri artık Yenişehir olmalıydı.
Necati Bey Caddesi ile İzmir Caddesinin kesiştiği, tam karşısında Moda Çantanın bulunduğu yerde içinde küçük bir ev bulunan arazi kiralanır ve orası büyütülerek Lokanta haline getirilir ve 1962 yılında Karadeniz Lokantasının İzmir Caddesi şubesi açılır.
Abdullah Yücel ile başlayan ortaklık burada da devam etmektedir.
Babam bu sıralar aynı zamanda inşaat işlerine girer ve halen oturmakta olduğumuz Çankaya da ki apartmanın inşaatına başlar.
Fakat Namık amcanın ölümü ve akabindeki bazı ailevi gelişmeler bu ortaklığın maalesef sonunu getirir ve yengemden dolayı bozulan ilişkiler Abdullah Yücel ile de arayı açar. İzmir Caddesindeki Lokanta 68 veya 69 senesinde Abdullah Yücel’e devredilir.
Abdullah Yücel “Yeni Karadeniz Lokantası” adı altında faaliyetlerine bir müddet daha devam eder ve Lokanta kapanır. Abdullah amca daha sonra Karanfil Sokak da bir yer alır ve Karanfil Kıraathanesi adı ile orayı açar. Ticari hayatına bir müddet daha Ankara da devam ettikten sonra Marmaris de Karadeniz Oteli’ni açar.
(Karadeniz Lokantası - İzmir Caddesi şubesi) |
KARANFİL SOKAKTAKİ KARADENİZ LOKANTASI
Lokanta yeni amblemi ile Kızılay Karanfil Sokakta ki yerinde. Tasarımcı İlhan Gültan |
1972 yılında muhteşem bir kokteyl ile Karadeniz Lokantası, Karanfil Sokaktaki yer faaliyete başlar. Fakat Gençlik Parkı da diğer taraftan devam etmektedir. Gençlik Parkı 75-76 yıllarına kadar devam eder. Daha sonra arka tarafta bulunan ve o zaman Pidecilik yapan İzzet amcaya devredilir. İzzet amca Gençlik Parkı yıkılana kadar “Karadeniz Halk Lokantası” adı altında faaliyetlerine devam eder.
(Foto 11.kARADENİZ LOKANTASI – Metin, Ali İrfan, Hüseyin ve Kasın Gültan)
Karadeniz Lokantası Karanfil şubesi 400 m2 salon, 400 m2 mutfak ve 500 m2 bahçesi ile ailenin 5. ci lokantası olarak 1972 yılında çok lüks bir şekilde faaliyetine başlar.
Gerek lokantanın iç dekorasyonu gerekse servis anlayışı, o dönemde Ankara’da bulunan benzer tipte lokantaların bir adım önünde gibidir. Lokantanın iç duvarlarında ve sütunlarında kullanılan ve ünlü seramik ustası Devrim Erbil’in elinden çıkan seramikler için oldukça emek ve para sarf edilmiştir. Ayrıca gene Devrim Erbil tarafından ön cephe tamamen Vitraylarla kaplanmıştır. Uzun yılar o vitraylar ve seramikler için güzel sanatlarda okuyan çocuklar gelip inceleme yapar fotoğraflarını çekerlerdi.
Çok güzel bir açılış kokteyli yapıldı. Ben o zaman Ortaokul talebesiydim. İlk Camlı kapıyı orada görmüştüm. Hatta çiçek taşıyan çocuk camın farkına varmaz ve kapıdan geçer. Allahtan bir şey olmadı ve nazar diye o gün geçirildi.
Devrim Erbil seramikleri | Devrim Erbil seramikleri |
HÜKÜMETLER KARADENİZ LOKANTASINDA KURULUR
Başkent siyasi yaşamında hükümet kurulan yer olarak isim yapan Karadeniz Lokantası, kurultay dönemlerinin de değişmez adresi, siyasi kulislerin ev sahibidir. Birçok bürokrat ve siyasinin yanı sıra; İsmet İnönü’den, Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’ten Erdal İnönü’ye Deniz Baykal’a kadar birçok liderin uğrak yeri olma özelliği vardır. Ankara siyasetinde bir devre “Kulisler Bulvar Palas’ta başlar ve Karadeniz Lokantasında sonlanır”, “ Hükümetler Karadeniz Lokantasında kurulur ve yıkılır” diye adı çıkmıştı.1934-1994 yılları arasında farklı lokasyonlar da tam 60 yıl hizmet veren Karadeniz Lokantası.
Dışarda verilen Bir ziyafet hazırlığı. Ortada Yücel Usta |
1979 yılında, artan işçi sendikaları baskısı ve çalkantılı siyasi dönem yüzünden uzlaşma sağlanamayan lokanta 5 yıl gibi bir süre işçilere kiralandı. Darbe sonrası dönemde de işçiler tarafından işletilmeye devam edilen lokanta, 1984 yılında tekrar aile tarafından devralındı ve 1994 senesine kadar devam ederek kuruluşunun 60. Yılında faaliyetlerine son verdi.
Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 6. Sayı Sayfa; 54