GURBET TAŞIYICILARI

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 6.SAYI
  • 55
Yazı Boyutu:
Yazdır

GURBET TAŞIYICILARI

Herhalde bu güne kadar pek işlenmemiş olsa da bir çok evladı anasından , eşi karısından ve sevdalıyı sevdiğinden ayırdığı ve gurbete götürdükleri için aleyhlerinde en çok türkü yazılanların başında Çamlıhemşin – Pazar arası yolcu taşıyan şoförler gelmektedir.
Bu gün burada bunlardan iki efsane isim olan KONFOR  lakaplı İbrahim Gülay’dan ve ŞOFÖR AMET lakaplı Ahmet Köroğlundan bahsetmek istiyorum.

   


Bu konunun aslında çıkış noktası yakın zamanda kaybettiğimiz Diş Doktorumuz ve ciddi bir Dernekçimiz olan Oktay Sönmez ile sohbetlerimiz ve onun bana vermiş olduğu mektuplardır.
Gurbetçi Oktay Sönmez, Köyde yerleşik olan (Konfor) İbrahim Gülay ile çok eskiye dayanan bir zaman sürecinde yazışmaktaymışlar. Mektupların içeriği daha ziyade yalnızlaşan köyler, köylere hasret ve gurbetçilik üzerineymiş.
Bu yazışmaların bir çok yerinde de bu hasret şiirlerle mısralara dökülmüş. Hatta son çalıştığı görev yeri Hopa dan, yeni yeri Ankara’ya giden Oktay Sönmez’e, İbrahim Gülay’ın yazdığı satır aralarındaki ifadeler bile bu özlemi çok net ortaya koymaktadır. Şöyle demiş “Artık bir Oktay Sönmez Cuma günleri Hopa dan alelacele pazara gelip, elini tuttuğu Cenk le garajda Konforu aramayacaktır, sanmam ki Halil Şişman bir daha Konforu karşılamak üzere Çay Fabrikasına kadar yaya yürümeyi göze alabilsin. Yazıhaneye yaklaşırken kapıda sabırsızlıkla Konforu bekleyen Hüseyin Kutlu da ki o saf ve temiz tebessümleri bir daha görebilmek mümkün olacak mı dır.”

Mektupların en güzel bölümlerinde de yazılmış çok güzel şiirler bulunmaktadır.
Bunlardan da bazı örnekleri yazacağız ama önce o zamanı biraz hatırlayalım.

ÇAMLIHEMŞİNE ARABA YOLU…
Bildiğiniz gibi Çamlıhemşin’in ilçe olması çok eskilere gitmemektedir. Cumhuriyetin ilanından önce 1922 yılında karakol merkezi oluşturulan ve 1953 yılında ise Ardeşen ilçe olunca, Vicealtı "ÇAMLICA" adı ile bu ilçeye bağlanan Çamlıhemşin de, 1954'de Bucak binası yapıldı. 1955'de Belediye kuruldu. 27.06.1957'de yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanun ile Çamlıhemşin adını alarak ilçe haline getirildi. İlçenin kuruluşu 1960'larda tamamlandı.
İlçenin, Sahilden Çamlıhemşin’in ilçe merkezine kadar olan araba yolu, çok da eskilere gitmemektedir.
Daha evvel atalarımızdan dinlediğimiz kadarıyla sahile sadece yürüyerek gitmek mümkünmüş. İnsanlar o zamanlar Aşağı Vice köyünün içinden dağa vurup Kanlı Boğazı aşmaktaymışlar.
Kanlıboğaz denilen yer ise Eşkıya yatağı olup Gurbetçilerin bir numaralı kabusuymuş.
Kanlıboğaz geçildikten sonra arka Hemşin tarafına inilerek Pazara ulaşabilmekteymişler ki buda en az 1 günlük yürüyüş demektir.
Bu yolculuk yola çıktığınız yere bağlı olmak üzere 1 ila 3 günlük bir yolculuk demektir. O zamanlar gidenler belirli yerlerdeki yollardaki Hanlarda geceler ve sabah erkenden tekrar yola çıkarlarmış.
Yani Çamlıhemşin’den geliyorsanız Pazara yürüyüş en az 2 gün gidiş 2 günde dönüş demektir.
Araba yolu olmadığı için Eşek, Katır ve Atlar da insanların yük taşımacılığındaki en büyük yardımcılarıydı.
İşte bu zor şartlardan dolayı gurbete gidenlerde kolay kolay geri gelemezlerdi.

İLK ARABA YOLU…

Adnan Kurtuluş ağabeyimizle yaptığımız sohbete göre devam eden Araba yolunu ise Orman İdaresi yaptırmaya başlamış. Yol 1954 yılında sadece Dikkaya’ya kadar gelebilmekteymiş.
Hatta o zamanların meşhur politikası neticesinde halka ucuz Buğday satabilmek için Dikkaya’ya kadar gelen araçlar sonra Katırlarla buğdayı o zamanlar ki ismi ile Çamlıca’ya (Vicealtına) getirebilmekteymişler.
Çamlıhemşin’e kadar kalan yol ise 1956 yılında tamamlanmış ve Çamlıhemşin ile Sahil arasındaki bağlantı bu şekilde kurulmuş.
Çamlıhemşin’den yukarı yani diğer bölgelere geçiş de ondan sonraki yıllarda olmuş. Mesela Ayder’e yol 1958 li yıllarda yapılmış.

GURBETÇİLİĞİ KOLAYLAŞTIRAN YOL…
Yolun yapılması bir taraftan Çamlıhemşin ilçesinin de hareketlenmesine sebebiyet vermiş. Yavaş yavaş malzeme satan dükkanlar Çamlıhemşin de de oluşmaya başlamış. Diğer taraftan ise yol sayesinde Gurbetçilerin gidiş gelişleri de özellikle yaz aylarında hızlanmış.
Şehirler arası yol ile Pazara kadar gelen veya giden yolcuların da bir şekilde taşımacılığı gerekmektedir. İşte burada Konfor ile başlayan bir süreç ve yeni bir sektör devreye girmektedir.
Yolcu taşımacılığı.
Ankara, İstanbul veya İzmir’e gidecek olan yolcuların kalkış saatleri bellidir. Taşımacı olan kişi önce sabah bir şekilde bu yolcuları Pazara getirecektir. Bu arada ilçede özellikle ilaç gibi olmayan şeylerle de ilgili bir çok siparişler vardır. Yolcular bırakıldıktan sonra bu siparişler yerine getirilecek ve sonra Ankara, İstanbul veya İzmir den gelen otobüslerin yolcuları alınıp tekrar Çamlıhemşin’e geri dönülecek. Bu insanın tam gününü alan bir işti. Çünkü o zamanlar da toprak yolda dur kalk lar la bir sefer gidiş veya geliş yaklaşık 2.5 – 3 saat sürmekteydi. 3 saat gidiş, 3 saat de geliş az değil.

Bu işi Çamlıhemşin Pazar arasında ilk başlatan kişi daha sonra Konfor adıyla bilinecek olan İbrahim Gülay’dır. Ortak olmasalar da bir müddet Şoför Amet lakabıyla bilinecek olan Köroğlu Ahmet ile beraber çalışırlar.

 
Ortan köprüsünde ilk araba



BEKLEYEN YOCULAR. Foto1. Veya Foto5

KONFOR
1926 yılında Çamlıhemşin’in Konaklar Mahallesi Çelina Mevkiinde doğan İbrahim Gülay ilk önce 13 yaşında Gurbete babasının yanına İstanbul’a gider
Babası o zamanlar Karaköy de Fırıncılık yapmaktadır.
İbrahim Gülay İstanbul da Beyoğlu Erkek Ortaokuluna başlar.
Babasının 2 yıl sonra ölümünden sonra okulu terk eder ve babasının işine devam eder.
Bir müddet daha aynı yerde Bakkal ve Lokanta olarak iş yaptıktan sonra Askere gider.
Askerden sonra ise Çamlıhemşin de ki yolun yapılacağını da öğrenen İbrahim Gülay, İstanbul da KONFOR MOBİLYA’nın nakliye de kullanılan bir aracı olan Chevrolet Kamyonet alarak 1955 yılında taşımacılık yapmak üzere köyüne geri dönüş yapar.
Aracı aldığı firmanın markası aracın üzerinde yapıştırılıp kaldığı için oda hiç silmeye uğraşmaz ve Konfor Mobilya etiketi ile yolcu taşıma işine başlar.
Bu amblem daha sonra onun da amblemi olur ve herkes onu artık KONFOR diye çağırmaya  başlamışlardır.
Bu arabanın aküsü olmadığı için aracı çalıştırmak için ön taraftan bir manivela çevirmeleri ve motoru o şekilde çalıştırmaları gerekiyormuş. Bir gün manivelayı biraz kuvvetlice çevirince araba birden çalışmaya başlıyor ve vitesdeki araba hareket edip uçurumdan aşağı dereye doğru uçuyor.
Allah’tan ağaçların sayesinde pek fazla bir hasar almadan araç ağaçlara takılı kalıyor.
O zamanın şartlarında çok uzun zaman süren çalışmalardan sonra az hasarlı gözüken arabayı nihayet tekrar çıkartıp çalıştırmayı başarıyorlar ve bir müddet daha o araba ile işleri devam ediyor.
Konfor daha sonra bir Trojan Minibüs alarak işlerine devam etmiş. Onu sattıktan sonra da en sonunda son arabası olan ve bir çok yerde Fotoları gözüken Desoto ile final yapıyor.
Çocuklarının arzusu ile işi ve mesleği bırakıyor.
5 çocuğu olan Konfor İbrahim Gülay’ı 1997 yılında kaybettik.


BENİM TANIDIĞIM KONFOR…

Konfor yani İbrahim Gülay benim anne tarafından daha yakın olsa da hem hem anne hem de baba tarafımdan akrabamdır.
Aynı sülaledeniz, Yani Gülaboğlu sülalesindeniz. Fakat onlar annem ile aynı köydendir. Gülaboğlu sülalesinin asıl yerleşim yeri olan Çelina’dan, bizler ise sonradan Ortan köyüne göçmüşüz.
İbrahim Amca çok enteresan bir insandı.
Öncelikle çok prensipliydi.
Konfor’un kalkışı şimdiki Konaklar mevkisin de bulunan Karedoğ da ki Hacal’ın Kahvenin yanından olurdu. Konfor saat 06:00 da muhakkak kontağı çevirmiş olurdu.
Şu gelecek, bu gelecek gibi konularla asla ilgilenmez ve gidecek herkesin o saatte orada olmasını ister yoksa akrabası da olsa beklemez ve hemen hareket ederdi.
Mesela arabaya geç kalmış ama baktı ki salana sallana geliyorlar beklemez devam ederdi. Koşa koşa gelenleri biraz beklerdi. Hafif yollu geç kalan da muhakkak bir fırça yerdi.
Hatta bu konuda bilgisini aldığım oğlu Halil Gülay enteresan şeylerde anlattı.
Mesela Halil’in annesinin dayısı olan Muzaffer Yücel’i 2 sefer zamanında gelmedi diye almadan gitmiş. Sonunda adamcağız o geceyi bunlarda geçirmiş de beraber kalkıp gitmişler.
Konfor’un Kuralları dergilere bile konu olmuştu. Seyran Dergisi 1980 sayısında Konfor’dan ve kurallarından epeyce bahsetmektedir.
Kendi kaldığı ev Çelinaday dı ve Çelina araba yoluna en az yarım saat yürümek demekti. Her gün saat 06:00 da hareket edebilmek için sabahın köründe yola çıkardı.

 
Konforun ilk arabası



Zaten o tarihlerde hiçbir köyün yolu yoktu.
Galiba Bizim köy olan Ortanköyü’nün yolu 1972 yılında Çamlıhemşin de ilk defa yapılmıştı diye hatırlıyorum.
Konfor’un bu kadar erken gitmesinin altında bir sebep olduğu söylenirdi.
Ehliyeti olmadığı için saat 09:00 kadar Pazara varıp Polis kontrolünden kaçtığı söylenirdi.
Fakat oğlu Halil bunun doğru olmadığını ve o zamanlarda bir ara ehliyetinin vizesi ile sıkıntısı olduğunu ama sonra bunu Erzurum da hallettiğini söyledi. Her halde söylenti bu dönem de başladı ve hiç bitmedi.
Konfor da oturacak adam sayısı bellidir asla fazla olmaz. İlaveler içinde küçük tabureleri vardı. Onları çıkarırdı. Bu sebeple yer kalmayınca başka yolcu da almazdı.
KONFORUN Fotoğrafı Foto 3
Kalkışı ve dönüşü bellidir. 06:00 da hareket eder, Pazardan da 11:00 civarı hareket edip geri dönerdi.
Pazardan daha ziyade hem yolcu bekler hem de Çamlıhemşin de olmadığı için, ilaç da dahil bir çok malzemenin siparişini hallederdi.
Dakikliği o kadar oturmuş ki, Elevit yaylasının meşhur Kartal’ı onun için “AYNI VARAN ” dermiş.
Konfor ne kadar dakikse ve otoriterse Şoför Amet de o kadar rahat dı.
Hatta Şoför Amet için önce ortaktılar denilmekteydi ama Halil ortak olmadıklarını ve bir müddet Ahmet amcanın evini yapana kadar beraber çalıştıklarını anlattı.

ŞOFÖR AMET
Şoför Amet veya Köroğlu Amet’ de  denilen Ahmet Köroğlu 1925 Yolkıyı (Küşüve) köyünde Köroğlu Ailesinden Hakkı’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir.
Köylüsü Mustafa Güney’den aldığımız bilgilere göre, Konfor gibi oda Fırtına Deresinin ilk şoförlerindendir ve uzun yıllar taşımacılık yapmış.
Şoförlüğü dışında çok iyi bir arıcıymış. Bölgede özellikle Fenni kovancılığın öncülüğünü yapmış.
Balı çorba kaşığıyla yer, bal sağarken peçe kullanmazmış.
Arı sokmasının ilaç olduğunu söyler, özellikle arıyı tutup dizlerinden sokmasını sağlar, romatizması olana iyi geldiğini söylermiş.
Hatta bu konuda Mustafa Güney ölümünden kısa bir zaman önce “ İlaç dedik kaşıkla bal yedik, 90 a kadar yaşarım diyordum ama 60 ı zor bulduk ”  dediğini bizzat yakınları tarafından duymuş.
Mustafa Güneyin onunla arasında geçen bir anektot için anlattıkları ise enteresandır.
17 yaşlarındayım üniversite sonuçlarını bekliyorum, o yaz köydeyim. Bana nereyi kazanmak istediğimi yani meslek olarak ne seçmek istediğimi sorduğun da; puanım tutarsa doktor olmak istediğimi söylemiştim. Bana “Yeğenum (anne tarafından dayım sayılır) doktor olip, adam boki kokuliyeceğunga, ziraat mühendisi olip aru boku kokula daha eyidur” diyerek doğayla ne kadar yakın olduğunu da anlatmaya çalışmış.
Köyün ombudsmanı sayılırmış. Her türlü anlaşmazlıklarda veya çözülmesi gereken konularda kendisine müracaat edilirmiş. Köyün ilk yardım uzmanıymış. Pansuman, iğne gibi işler ondan sorulurmuş. Köyün öğrencilerini ücretsiz olarak her sabah okula taşıyarak eğitime büyük katkı vermiştir.
İki evlilik yaptığı halde çocuğu olmamış ve abisinin çocuklarını kendi evlatları olarak sevmiştir.
1986 yılında Prostat kanserinden ölmüş.

    


BENİM TANIDIĞI ŞOFÖR AMET…
Ahmet Köroğlu’nun arabası  Wıllys Pickup’dı.
Arabası ilk mi dir son mu dur bilmiyorum ama ben bir tek bu arabayı hatırlarım.
Çok binmişliğim vardı. Bu sebeple iyi hatırlarım.
Konfordan daha sonra yola çıkan Köroğlu, Konforun aksine her köyde durarak adeta bir dolmuş gibi giderdi. Sürekli dur kalk lar la midesi bulanmayan kimse kalmazdı.
Araç arkası branda ile kapalı bir kamyonetti. Ön taraf ta ise şoför dahil en fazla iki veya üç kişi oturabilecekken en az beş altı kişi otururdu. Şoför koltuğunu da yolculara verir ve kendisi direksiyonu tutabileceği bir yere resmen sığışırdı.
Kamyonetin arkası kenarlarında oturma yerleri olan ve ortası yük konan bir haldeydi.
Oturma alanları dolunca yüklerinde üzerinde oturulurdu.
Yükler genelde çuval işi olurdu. Bu sebeple oturması kolay olurdu.
Sahile giderken Sabit bir yerden kalkmazdı. Önceden haber verilmişse yukar ki köylerden yolun yettiği yere kadar gider ve yolcu alırdı. Sonrada yavaş yavaş sahile doğru yol almaya başlardı.
Arka dolmuşsa yeni durduğu her yerde arka tarafa doğru “İNCELEN BEYİM İNCELEN” diye seslenirdi. Bu kadar çok kişi almasının da aslında haklı bir sebebi vardı. O da bunları almasa başka bir araç olmadığı için o gün bu kişilerin ilçeye gitme şansları olamazdı. Dönenler de yürüyerek gelmek mecburiyetinde kalırlardı. Bu sebeple şikayet etseler de herkes durumundan memnun du, çünkü başka araba yoktu.
Araba tepeleme dolardı ama bu da yetmez birkaç kişi de muhakkak arabaya asılarak giderdi.
Her köy altında yolcu varsa arkaya doğru “İncelen beyim incelen” diye seslenirdi. Fakat bir gün arkada zaten iyice sıkışmış olanlardan birisinin “İncel incel Kürdana döndük Ahmet Ağabey!” sözü de hep anlatılırdı.
Dur kalk üç saati geçerdi Pazara gelmek.
Dönüş te ise Pazarda Konfor döndüğü için kalan yolcuları zaman geçirerek bekler alır ve o şekilde dönerdi.
Muhakkak çok işi olurdu. Olmasa da bekleyen kişilere işi olduğundan beklendiğini söylerdi.
Bekler, bekler, bekler ve sonunda yolcular isyan edince de arabayı çalıştırır ve yaklaşık bir saat de Pazar da dolaştıktan sonra kalan herkesi alır ve geri dönerdi.
Dönüşünün de aynı zahmet yoğunluğunda olduğunu söylememe her halde gerek yok.
Zaten yaklaşık 27 ila 30 saat süren o uzun ve armoniklerden geçip bizleri perişan eden Ankara Rize yolculuğundan sonra bir de Çamlıhemşin’e geçiş beni çok kötü ederdi. İstifra etmeden gittiğimi hatırlamıyorum.
Prostad Kanseriydi ve ölümünden az önce Ankara’ya gelip bizim Lokantaya uğradı. Hem çalışanlarla hem de babamla ağlayarak vedalaşmalarını ve helalleşmelerini hiç unutamadım.

İNSANLARI BİRBİRİNDEN AYIRAN VE KAVUŞTURANLAR…

Gurbete giden ve Köyde gidenleri uğurlayanların haleti ruhiyelerinin aynı olamayacağı aşikardır.
Çünkü giden yepyeni yerlere gidiyordur ve gittikten sonra o hasretler gündeminden düşebilmektedir, Ama kalan için durum aynı değildir.
Uzun zamandır beklediği kişi gelmiş ve Evi onunla neşelenmiştir. Bu kişi çocukları da olabilir, eşi de olabilir ve hatta bazıları için sevdalıları da olabilir ve bunlar gideceklerdir. Yolculuk yaklaştıkça günler evvelinde gizli gizli iç çekmeler başlar. Belki de yayla da gördüğü ve sevdalandığı kişiyi uzunca bir zaman bir daha göremeyecektir.
O zamanlar yolcu uğurlamak adeta bir seremoni gibiydi. Tüm köy halkı yolcu uğurlamak için araba yoluna beraber inerlerdi. Buralardan çekilmiş çok güzel fotoğraflar halen mevcuttur.
Buradan yolcular bir duygu seli uğurlanırlardı. Birilerinin sevdikleri veya sevdalıları ellerinden alınıp götürülüyor ve ne zaman geleceği de belli değil. İşte bu duygular ve oluşan o duygu seli de insanların ağzından türküler olarak dökülebilmekteydi. Tabi bundan bu gidişe aracılık edenlerde payını almaktaydılar ki, Konfor ve Şoför Amed de bundan nasiplerini alanlardandı.

   
 Konfor'u bekleyen yolcular  Karedoğ Uğurlama 1961

YOLCU UĞURLAMAK VE SONRASI…

İnternet de sosyal medya üzerinden küçük bir araştırma yaptık ve onlar için söylenmiş bazı türküleri sizler için seçtik.
Bir türkü sağolsun Cevat Civelekoğlundan geldi
Aldi yarumi gitti,
Amedun arabasi,
Anasi verdi ama,
Vermiyor ki babasi.

Konforun arabasi,
Korna çalup geçiyor,
Artuk kararungi ver,
Gençluğumuz geçiyor.

Amedun arabasi,
Hem yurur, hem de durur,
Sevduğumun hasreti,
Yureğumi kavurur.

Bizim köyun şoferi,
Hem Konfordur, hem Amet,
Alup gitma yarumi,
Azucuk merhamet et.

Gene bir hemşerisinin attığı Türküyü ise bize Sabiha Karayalçın gönderdi.
Havalar açik gider,
Alçak dumanda gelmez,
Aldi gitti yarumi,
Konfora ahum kalmaz.
---------------------------------

Kamer Sarıdan da;
Enip sarıleceğum,
 konforun direğina,
Aldı gitti yarumi,
Aşk olsun yüreğina
----------------------------------

Hem Seyran Dergisinde hem de Konfor’un mektubunda yazan ise aslında insanların neler hissettiklerinin çok açıkça ifadesidir.
Bir Türkü diyeceğim,
Konfor ağabey sana,
Aldın gittun yarumi,
İyi iş ettin bana.

Konforun arabası,
Merakli gelir sesi,
Götürdüyse getirir,
Bedduva etmem asli.
---------------------------------------
Selçuk Hacaloğlundan ise
Daha de merak etmem, gelmez yarumun sesi-
aldı gitti yarumı, konforun arabası

Yazbaşı geldi çattı,duydum bir korna sesi
acaba yarum midur, konforun arabası.

“KONFOR GİTTİ! KONFOR GELDİ!”…

Konforun, Seyran dergisindeki bir mülakatında “KONFOR GİTTİ! KONFOR GELDİ!” diye bir söylemden bahsedilmektedir.  Bir kişinin aynı gün içerisindeki düşüncelerini ifade eden bu tabir çok enteresan.
Konforun kuralları ağır olduğu için arabaya binecek olanlar koşa koşa gelirlermiş. Gene bir gün yolcu ve beraberindeki kişi koşa koşa gelmişler. Yolcu yanındaki, yolcuyu uğurlayandır  ve Konfor’a nefretle bakmaktadır.  Ğhemegedur da işi olduğunu ve oraya kadar götürüp götüremeyeceğini sorar.
Konfor da arabaya alır.
İndikten sonra bile yanındakini götürüyor diye halen nefretle bakmaktadır Konfor’a.
İşte bu “Konfor gitti!” diye açıklanmaktadır.
Ğhemegedur da inen bütün alışverişlerini yapar işlerini görür, zamanda öğleyi geçmiştir. Bütün yüklerini sırtındaki  sepetine koyarak yürümeye başlar ki tam o arada arkadan bir korna sesi duyulur. Bakar ki Konfor. Ama yanındaki biriside kıs kıs gülüyor. Biraz daha dikkatli bakar ki bunun çok yakını olduğu ortaya çıkar. İşte o zamanda Konfor’a iltifatlar bitmek bilmezmiş. İşte buna da “Konfor Geldi!” denirmiş.

ZAMAN HIZLA AKIYOR…

Zaman hızla geçiyor ve klasik gurbetçilik bitmeye başlamıştı
Artık gurbetçiler eşlerini de yanlarında götürmeye başlamışlardı.
Gidenler de köyde o kadar ağır şartlarda yaşayıp eziyet görmüş oluyorlardı ki bir daha köye dönmeyi asla düşünmüyorlardı.
Fakat bir düzenden diğerine geçmek o kadar da kolay değildi.
Çünkü halen köyde sığır yetiştirenler vardı.
Sığır yetiştiren hanelerin de başlarında genel de o hanenin yaşlıları bulunurdu.
Yaşlıların ne kadar iş yapabileceği belliydi bu sebeple yazın köyde yapılması gereken bazı işler vardı.
Sığırların yaylaya çıkması, kışın yiyeceklerinin sağlanması gibi devam eden bazı görevler halen vardı.
Bir taraftan şehirde bir hayat devam ederken diğer tarafta köy hayatı da bir müddet daha devam edecekti.
İşte bu dönüşümün en güzel özetlerini ise Konaklar Mahallesinden Konfor ile gene aynı köyden Diş Doktoru Oktay Sönmez’in yazışmalarında görebilmekteyiz.

DİŞ DOKTORU OKTAY SÖNMEZ…


Oktay Sönmez Nüfus cüzdanına göre 12 12 1946 kendine göre 16 04 1946 yılında Çamlıhemşin o zamanlar ki adıyla Makrevis olan Konaklar Mahallesinde dünyaya geldi.
İlk okulu Çamlıhemşin İlk okulunda tamamlayıp ortaokul ve Liseyi Van da bitirdi.
Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümünü kazanmıştır. Fakat burada bir sene kadar eğitim alıp sonra tekrar sınavlara girip Ankara Üniversitesi Tıp fakültesi Diş hekimliği bölümünü okuyup bitirmiş.
Devlet burslu okuyan Oktay Sönmez mezuniyetin akabinde devlete olan borcunu ödemek için Erzurum’un Oltu ilçesinde çalışmış.
Memleketine yakın olmak için 1974 yılından sonra Artvin Hopa ya taşınıp orada Muayenehane açan Oktay Sönmez 1979 yılında bir daha asla terk etmeyeceği Ankara adresine gelmiş ve Ankara da muayenehanesini açmıştır.
Dernek işlerinde de adeta bir duayen olan Oktay Sönmez’i, dernek adına çıkartmış olduğu Pokut ve Seyran Dergilerinden de tanımaktayız.
İki çocuk babası olan Oktay Sönmez’i maalesef 2020 yılında kaybetmiş bulunuyoruz.

KARŞILIKLI YAZILAN MEKTUPLAR…

Ben Oktay Sönmez’i özellikle son yıllarında çok ziyaret eder olmuştum. Oda benim gibi zamanında dergi çıkarttığı için ergilerden bahsederdik, Hikayeler ederdik ve onun yöre ile ilgili toplamış olduğu veya kayıt altına aldığı kasetleri dinlerdik.
Bu günlerden birinde bana Konfor ile beraber yazışmalarını okutmuştu ve bir gün nasip olursa bir dergide bunlardan bahsetmemi rica etmişti.
Mektuplar ve içindeki şiirler aslında bölgemizin gurbete nasıl yenik düştüğünün çok güzel bir göstergesiydi. Mektupların tamamı hasret, özlem, dönüşüm ve Gurbet ile yok olmaya başlayan köy hayatını kapsıyordu.
Mektuplardan anladığım kadarıyla aralarındaki ilk yazışma 1965 yılında Van dan yapılıyor ve fasılalarla devam ediyordu.
Mektupların tamamını verme şansımız yok ama hiç olmazsa önem arz eden dönüşümü anlatan bir şiirini yazmadan geçmek mümkün değil.

 
Konfordan Oktay Sönmez'e gelen mektuplar


Konforun en meşhur şiirlerinden biriside yazdığı AKROSTİŞ tarzından şiirlerdir ki mektuplarda bunlardan sıkça uygulamıştır. Yazıyı sonlandırırken bir örnekle burada sizlere aktarmak isterim.

Konfor yine o Konfor, yalnız ismi değişti,
O yine memleketin, türküsünde değişti,
Nasıl yine bir arzu, anlamlı isteyişti,
Fakat unutmaz asla, ne bugün ne de yarın,
O kahrını çektiğin acımasız yılların,
Rehaveti  içinde yaşanan Sonbaharın.
Konfor mektuplarının bir tanesinde TO SEN ANKARANIN NERESİNDENSİN diyerek artık köyleri boşlamış olan ama Ankara da da pek bir iş yapmayan erkeklere bir şiir yazmış.
Daha sonrada KA SEN ANKARANIN NERESİNDENSİN diyerek bu sitemi kadınlara yapmış.

Yazımızı bu şiirlerle sonlandırırken İbrahim GÜLAY, Ahmet KÖROĞLU ve Oktay SÖNMEZ ağabeylerimize Allah’tan rahmetler diliyoruz.

TO SEN ANKARANIN NERESİNDENSİN?
Kadını evde bir odaya kapat,
Hayatını yaşa, şefkine şefk kat,
İster Poker oyna, istersen zar at,
Senin eserindir, bu güzel buluş,
Küçükesat, Tepebaşı, Kurtuluş,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Annen hala arkasında yük taşır,
Arkada ip, elde orak savaşır,
Sana disco, Kumarhane yaraşır,
Boşver her kuralı, gönlünce yaşa,
Yenidoğan, Mamak, Abidinpaşa,
To sen Ankara’nın neresindensin?

İşini şaşırma ne edip edip,
Masaya kuruldu, işte bir tertip,
Kaderinde ne orak var nede ip,
Çek kafayı Alkol duvarını aş,
İncesu, telsizler, Güngören, Kayaş,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Ona revamıdır bu acıklı son,
Babanın altında yokken Pantolon,
Sen Toto oynarsın bilmem kaç kolon,
Dolaş Ankara’yı sen tepe tepe,
Demetevler, Karşıyaka, Maltepe,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Nasıl büyütmüştü seni hatırla,
Ne otobüs, Ne Kamyon’la, Ne Tır’la,
Bir tek sarı öküz, birde katırla,
Kim silecek gözünden akan yaşı,
Madenoğlu, Anıttepe, Gölbaşı,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Unutma ağlarsa ananla peder,
Bugün sana güler görünen kader,
Bir gün gelir, üzerine “ŞEY” eder,
Alırlar elinden o çatlak sazı,
Hoşdere, Topraklık, Hüzeyingazi,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Dersin ki “Hasretlik yetti canıma!”
Söz geçirmek mümkün değil hanıma,
Vefalıyım, geçmişime anıma,
Şaka etme dostum biraz ciddi ol,
Oranşehir, Yenimahalle, Dörtyol,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Artık kendine gel, Kapıp koy verme,
Önüme bir sürü mazeret serme,
Kitapta yerini bana gösterme,
O dipsiz hayatı bir de bana sor,
Esentepe, Dikmen, Yıldız, İmrahor,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Uğraşıp çözülmez bir bilmeceyle,
Doğduğun yerlere hor bakma öyle,
Yine Horon oyna, Türkünü söyle,
Donanma sesleri sarsın dağları,
Gülveren, Çankaya, Seyranbağları,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Geri dön iş işten geçmeden ancak,
Sanma ki bu gençlik böyle kalacak,
Zaman bir gün senden hesap soracak,
Geri dön, saçında artmadan aklar,
Keçiören, Cebeci, Kırkkonaklar,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Yıllardır bu yolda ısrarın neden,
Değiştir rotayı çık meyhaneden,
Çek elini artık Kumarhaneden,
As kareden medet umma boş yere,
Yukarı Ayrancı, Kavaklıdere,
To sen Ankara’nın neresindensin?

Ancak beraberce yürür bu savaş,
Şimdi kadın, erkek ile başa baş,
Bu sözüme ister darıl, ister şaş,
Beşevler, Ulubey, Ulus, Kızılay,
To sen Ankara’nın neresindensin?
-------------------------------------------------------
KA SEN ANKARANIN NERESİNDENSİN?

Zeliha, Fatime, Hediye Baci,
Köye gelmiyorsun ne diye Baci,
Yalvarmam Hoşmeri ye diye Baci,
Lütfen bak buraya olmazsın şaşı,
Karşıyaka Topraklık ve Gölbaşı,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Al da sığırları, yürü çobana,
Çarığın yaması vursun arkana,
Köy denince böyle sızlanmasana,
Seni ürküten kim, Kayın baban mı,
Yuarı Ayrancı, İnce sudan mı,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Göç günü olurdu büyük curcuna,
Tezek kokuları vursun burnuna,
Yük almazsın artık Belli sırtına,
Hemşinde çalışmak değildir kolay,
Aşağı Ayrancı, UIlus, Kızılay,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Burda her şey artık sana yabancı,
Bilmem ki benmiyim, sen mi yalancı,
Yaz başı gelince başlar bir sancı,
Sakıncalı olur hemşine gitmen,
Çankaya, Maltepe, Cebeci, Dikmen,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Orman çiftliğine git de gölgelen,
Fakir halmış köye çok gidip gelen.
At fazla kilonu biraz incelen,
Köye gelmemekse senin maksadın,i
Güzelyurt, Beşevler, Saime Kadın,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Haydi girişe as yine Bakracı,
Karalahanayı ede baştacı,
Bu sözlerim sana gelmesin acı,
Sanırım yorulmam benim boş yere,
Küçük esat, Tepebaşı, Hoşdee,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Lahana yesinler, Mısır yesinler,
İster köy adamsız olmaz desinler,
Böyle martavalı artık kim dinler,
O tatlı canını üzme boş yere,
Kurtuluş, Gülveren, Kavaklıdere,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Kocan arzularken köye gelmeyi,
Davranda boynuna geçir ilmeyi,
Kimseler farketmez bu işkenceyi,
Sür de devamını sen rahat yaşa,
Maltepe Telsizler, Abidinpaşa,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Kulak verme yine sen hiçbir lafa,
Sanmam ki gidersin artık Alafa,i
Köhnemiş fikirler,kalkmalı rafa,
Büyükesat, Esentepe, Güngören,
Anıttepe, Çinçin ve Keçiören,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

İster Kaynanalar yollara baksın,
İster gözyaşları sel gibi aksın,
Bir günde sen böyle haykıracaksın,
Nasıl unuttunuz yeşil dağları,
Bahçelievler ve Seyranbağları,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Sen ne kadar köyü kötülesen de ,
Dere yine akar sen gelmesen de ,
Çamlıbel de ılık rüzgar esen de,
Elbet durur bir gün Gurbete göçler,
Yenidoğan, Demetebvler, Öveçler,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Sizin eseriniz, sönen yaylalar,
Birer Viraneye dönen yaylalar,
Kaderine boyun eğen Yaylalar,
Issız kaldı artık “Perum Boğazı”,
Demerevler, Mamak, Hüzeyin gazi,
Ka sen Ankara’nın Neresindensin?

Yazımızı bu şiirlerle sonlandırırken KONFOR İbrahim GÜLAY, ŞOFÖR Ahmet KÖROĞLU ve Dişçi Oktay SÖNMEZ ağabeylerimize Allah’tan rahmetler diliyoruz.



Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 6. Sayı Sayfa; 18


Önceki TULUM VE HORON KURULTAYI
Sonraki CEMAL GÜLAS İLE ATALARIN İZİNDEN ASA GEZİSİ...