ELEVİT

Aşağı Kaydırın
KÖY, YAYLA,KONAK VE KONAKLAMA
  • 68
Yazı Boyutu:
Yazdır

ELEVİT 

Kimine göre bir köy, kimine göre bir yayla. Hani , “anlatılmaz, yaşanır” diye bir deyim vardır; işte bu, tam da Elevit için geçerli bir tabir. Doğal güzelliği bir yana, sahip olduğu kültür gerçekten eşsiz bir zenginliğe sahip. Şairleri, muhlaması, horonları, çiçekleri, kızları… Elevit’in nesi meşhur değil ki? Ne diyor Şükrü Duman; “Şairliğim sana eştir Elevit.”

Elevit,’e ulaşmak için öncelikle Çat’a gelmeniz gerekir. Buradan sağ taraftan gelen dereye Hemşin Deresi, soldan gelen kola ise Elevit Deresi denir. Elevit’e çıkmak için soldan gidilir. Az bir mesafe ilerleyince önce Çilanç Köprüsü’nün yanından, hemen peşine Husadar mevkiinden geçilir. Biraz daha yukarıda Lakubar Mezrası’na varılır. Bu kadim mezradan sonra Gafang Irmağı ve Armutlu Puğarı geçilir. Biraz sonra solda Şortan Şelalesi, Vanksi kayalıklarıyla Sarnapos kayalıkları arasından doğup gelen ırmak üzerinde sizi karşılar.

Elevit yolunda Şortan Şelalesi

Şortan Şelalesi’nden sonra önce Kortag Irmağı’ndan, ardından meşhur Uzunoluk Puğarı’nın yanından geçilir ve aniden bir zamanlar arpa ekilen tarlalar, ardından Elevit evlerinin çatıları belirir. 1800 rakımlı Elevit’e artık gelinmiştir. Elevit’e girişte etrafı yığma taşlarla duvar örülmüş olan eski katır yolu size eşlik eder. Elevit Deresi köyün tam ortasında iki kola ayrılır, sağdaki kol Haçivanak Yaylası’ndan, soldaki kolsa Tirovit Yaylası’ndan gelir. Derenin karşısındaki yerleşime Ser Mahallesi, Haçivanak Deresi’nin başlangıcındaki yerleşime Tafteni Mahallesi ve Tirovit Deresi tarafına Ormisu adı verilmiş yüzyıllar önce. Çığ felaketlerinin en çok cerayan ettiği çamlık tepeye de Paglapedut ismi konulmuş. Çevik ve Kilisenin Sırtı mevkilerinden de çığ gelmişliği var.

Elevit halkı eskiden iki kısıma ayrılırdı. Biri Elevit’i köy olarak kullanan yerliler, diğeri ise aşağı köylerden gelip asıl yaylalarına çıkmadan önce burada konaklayan köylülerdi. Bu köyler Yolkıyı (Kûşüve), Mollaveyis, Şenköy (Amukta) ve Zilkale (Koluna) köyleridir.[1] Bu köy sakinleri asıl yaylaları olan Haçivanak, Karunç, Nafkar ve Karmik gibi yaylalara çıkmadan önce bir ay kadar Elevit’te kalır, sonra yaylaya çıkarlardı. Elevit’i köy olarak kullanan yerliler de bir zamanlar yayla olarak Haçivanak, Karunç ve Karmik’e çıkarlarmış. Günümüzde ise Elevit nüfusunun büyük bir çoğunluğunu Kûşüve ve Mollaveyis köylüleri oluşturuyor.

   
Foto Mustafa GÜRDAL Foto Mustafa GÜRDAL

Hemşin’le ilgili kayıtların bulunduğu 1530 tarihli ilk defterde bu köy “Elovit” şeklinde kayıt edilmiş ve köyde 20 hanenin yaşadığı yazılmıştır.[2] Görüldüğü gibi yaklaşık beş yüz sene evvel dahi bu köyün adı Elovit’miş, anlamı da büyük olasılıkla “Elin Yaylası” yani “Yabancının Yaylası”  demekmiş. O halde zaten kadim bir isim olan Elevit’e ısrarla ve inatla “Yeğnovit” ismini yaftalamanın sebebi nedir? Belli ki diasporanın elinde, 1500’lü yıllardan kalma el yazması İncil, tıp kitabı vs gibi bir takım eserler var. Bu el yazması kitapları yazan sözde “Yazıcı Karabet” adlı papaz, güya bu kitapları Yeğnovit’teki Aziz Khaçikor Manastırında kaleme almış. Elevit’teki kilise kalıntısına böyle bir isim verildiğini yörede duyan yok ama madem Elevit’te yıkık bir kilise kalıntısı var, adeta Yeğnovit burası olsun diye birilerince karar verilmiş. Sonuç olarak bizim garip Elevit’i, Yeğnovit adıyla beş yüz sene önce kutsal kitapların kaleme alındığı önemli bir din merkezi diye Hristiyan alemine pazarlamak isterler. Şüphesiz bu bozuk maya tutarsa, hamur yoğrulmaya başlanacaktır.

1554 senesine ait kayıtlarda da Elevit’te yine 20 hane görünüyor.[3] 1564 yılındaysa köyün hane sayısı, göç aldığından olsa gerek 37’ye çıkmış.[4] 1583 yılındaki son Tahrir Defterine göreyse nüfus artmaya devam etmiş ve 48 hane kayıtlara geçmiş.[5] 1682 tarihli kayıtlardaysa Elevit köyü; Çat, Meydan ve Varoş’la müşterek yazıldığı için ne kadarının Elevit’e ait olduğunu kestirmek mümkün değil[6]

   
Elevit aşağıdan görünüş (Foto Faik Kuyumcuoğlu)  Elevit aşağıdan görünüş (Foto Yurdaer Kuyumcuoğlu)

1835 tarihli nüfus sayımına ait kayıtlarda da Elevit köyü Çat köyü ile birlikte not edilmiştir.[7] Kayıtların son kısmı Elevit’e ait olup burada Şirnaloğlu, Şemikoğlu, Uzunosmanoğlu ve Gencaloğlu ailelerinin kayıtlarını görebilmek mümkündür. Bu dört aile zaten Elevit’in yerli Müslüman aileleridir. Ayrı bir aile sanılan Oçinoğlu ailesiyse Şemikoğlu ailesinin bir koludur. Aynı yıllarda bu ailelerle birlikte yaşayan on da Hıristiyan aile bulunmaktadır.

    
SER Foto: Metin GÜLTAN  TAFTENİ  Foto: Metin GÜLTAN

1848 yılında Hemşin’deki Hristiyan nüfus için ayrı bir defter tutulmuştur, bu defterde Elevit’te 10 Hristiyan hane olduğu görülmektedir. Bu Hristiyan Elevitli aileler şunlardır: Gubatoğlu, Şebosoğlu (İki hane), Küpçüoğlu, Küperoğlu, Arakoğlu, Keşişoğlu, Çalozoğlu, Simonoğlu ve Sasinkoğlu. Bu ailelerin toplam erkek nüfusu 39’dur. Bunlardan Gubatoğlu Kabrel köyün keşişidir. Şebesoğlu, Küpçüoğlu, Arakoğlu, Keşişoğlu ve Simonoğlu aileleri “ekmekçilik” yani fırıncılık ticareti sebebiyle Gürcistan, Trabzon, Kırım ve Erzurum’da bulunmaktadır. Çalozoğlu ailesiyse Erzurum’da debbağlık (tabakhanecilik) yapmaktadır.[8] Anlaşılan o tarihte dahi gayrimüslim Elevitliler ticaret sebebiyle farklı memleketlerde bulunmaktadırlar. İlerleyen yıllarda gurbette bulunan Elevitli Hristiyanların çoğunun geri gelmeyip ticaret yaptıkları yerlere temelli olarak yerleştikleri anlaşılmaktadır zira 1903 tarihli başka bir belgede köyde kaydedilen toplam Hristiyan sayısı 20 kişidir.[9]

Muhtelif kayıtlardan anlaşıldığı üzere ve Elevitlilerden günümüze ulaşan anılarda I.Dünya Savaşı arifesinde Elevit’te sadece dört hane Hristiyan’ın bulunduğu, bu ailelerin de Simonoğlu ve Sasinkoğlu aileleri olduğu bilinmektedir. Bu dört hanede altı yetişkin erkek bulunmaktadır ki bunlar; Simonoğlu ailesinden Gaboz ve Hamparsun, Sasinkoğlu ailesinden ise Apel, Ohans, Vasil ve Agop adlı kişilerdir.

Elevit’te Müslüman ve Hristiyan aileler birlikte iç içe yaşamışlarsa da ilişkileri sınırlı olmuştur. Bir iki istisna hariç birbirlerine kız alıp
vermemişlerdir.[10] Herkesin tarlası, ormanı, yaylası ve otlağı belli olduğu için herhangi ciddi bir sorun da gün yüzüne çıkmamıştır.

 
Foto Veysel ATACAN

1915’de I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve Doğu Anadolu’daki birçok Ermeni grubun Osmanlı’ya baş kaldırıp ayaklanmaları, köyleri yakıp yıkmaları ve Müslüman halka zarar vermeleri; Osmanlı’nın da halkının güvenliği için önlem almasını zaruri kılmış ve geçici Tehcir Kanunu çıkarılmıştır. 1915 yılında Rize’de sadece Elevit köyünde dört hane Hristiyan yaşamaktadır ve bunların nüfusları da çoluk çocuk sadece 14’tür.[11] Tehcir Kanunu gereğince Doğu Karadeniz’deki Ermenilerin tehcir işlemleriyle Trabzon valisi Cemal Azmi Bey görevlendirilmiştir. Bu iş için öncelikle Elevit’te köprünün olduğu yerde seyyar bir karakol kurulmuş ve 14 kişinin tehcir işlemleri yapılmıştır. Bu 14 kişi öncelikle Rize’ye, ardından Trabzon’a getirilmiş, burada diğer vilayetlerden getirilen kafilelerle birleştirilerek tehcir tamamlanmıştır. Vali Cemal Azmi Bey, tüm bu aşamaları şifreli bir telgrafla İstanbul’a raporlamıştır.[12] Oradan da Lübnan, Ürdün ve Suriye taraflarına gönderildikleri bilinmektedir.

Tehcirle ile ilgili bazı anılar halen daha köylülerce anlatılmaktadır. Buna göre Hristiyan erkeklerden biri çok yaşlı ve kör olduğu için tehcire katılmamak istemiş, bunun için son dakikada din değiştirmeye dahi teşebbüste bulunmuş. Bazıları bu yaşlının köyde kaldığını, bazılarıysa kafile ile gittiğini anlatmaktadır, anlaşılan tam bir muamma. Diğer bir rivayet ise Oçin Mehmet’in Sasinkoğlu ailesinin  kızını kaçırması ve kızın Fadime ismini alıp Müslüman olmasıdır.  

 
 Oturanlar Oçin İsmail ve Oçin İbrahim. Ayaktakiler Bünyamin Şen, Osman Şen, Mehmet Şen ve Ekrem Şen (Foto Esma Güler)


Tehcir hadisesinden sonra Elevit’te yerli aile olarak sadece Müslüman aileler kalmıştır. Bu aileler önceden beri Müslüman ve Türk olan Uzunosmanoğlu, Şemikoğlu, Şirnaloğlu (Şinaloğlu) ve Gencaloğlu aileleridir. Uzunosmanoğlu ailesinin nesli Elevit’te devam etmemiştir. Şirnaloğlu unvanı aslında Şirin Ali’den, Gencaloğlu ismi de gerçekte Genç Ali’den gelmektedir ki bunların da eskilerde kardeş olduğu rivayet edilmektedir. Şemiklerden eskiden Salih, Kâmil ve Emin adında üç yiğit kardeş varmış, bunlar zaman zaman köye musallat olan eşkıyaya karşı köyü korurlarmış. Rivayete göre Elevit’te bir yerde kendilerini sembolize eden üç adet büyükçe taşı yanyana diklemişler.

 
Mustafa Parlar'ın babası Şirnal Tevfik (Foto Esma Güler)

Elevit gibi yayla köylerinde kış aylarını geçirmek oldukça zordur. Nüfus azaldıkça bu durum daha da meşakkatli bir hal almıştır. Üstelik aşağı köylerde ve sahilde yaşam kalitesinin yükseldiğini gören ve bilen Elevitlilerin iyiden iyiye keyifleri kaçmıştır. İkide bir cereyan eden çığ felaketleri de onları canlarından bezdirmiştir. İlk olarak Uzunosmanoğlu ve Gencaloğlu ailelerinden birer kol Erzurum taraflarına göç etmiştir. 1940’lı yıllarda şiddetli bir çığ felaketi herkesi korkutmuş, bunun üzerine Şemikoğlu ailesi iyiden iyiye göç etmeyi düşünmüştür. Ailenin reisi ve köyün muhtarı olan Şemik Harun Ağa, ailesinden gelen göç isteğine daha fazla karşı koyamamış ve 1949 yılında Samsun’un Ladik kazasına, daha doğrusu Çat köyünden hısımları olan Yağcı’ların göç ettiği Büyükalan köyüne göç etmişlerdir. 

     
Şemik Harun (Foto M.Emin Şen) Şemik İsmail (Foto M.Emin Şen)  Şemik Harun ve Kürd Mustafa (Foto Sami Günday)

Şemiklerde en çok tanınan ve ismi Elevit’te hafızalara kazınmış olan bir kişi varsa o da şüphesiz Elevit’in ağası olan Şemik Harun Ağa’dır. Harun Ağa, Şemik İdris’in oğlu olup olasılıkla 1890’larda doğmuştur. Anası Çat köyünden Yağcıoğlu kızı Hanife, hanımı ise Kale köyünden Tüylüoğlu kızı Rukiye’dir.  Tehcirden sonra 1920’lerde Elevit muhtarı olmuş, Elevit’i terk edene dek yani 1949 yılına kadar da muhtarlık görevini yürütmüştür. Harun Ağa, varlıklı bir adamdır, ömrü boyunca atına atlayıp Atina (Pazar)’ya inince hem resmi işlerle, hem de köylünün işleriyle ilgilenmiştir. Göç etmeye hiç yanaşmamışsa da Çat’ta Yağcı Cevdet’le evli olan kız kardeşi Nuriye de göç edince artık çoluk çocuğuna karşı duramamış ve doğup büyüdüğü Elevit’i terk etmeyi kabul etmiştir. Gittikleri Büyükalan köyü zaten ekseri Çat’tan giden ailelerce dolup taşmıştır. Şemik Harun Ağa, yeni gittiği yerde ağası ve muhtarı olduğu Elevit’i çok aramış, üstelik orada ağalık falan da edememiştir. Şemik Harun Ağa’nın Elevit’i terk etmesi, Elevit’in sahip olduğu kültürel yapı açısından büyük bir kayıp olmuştur. Mollaveyisli ve dolaylı olarak Elevitli olan şair Şükrü Duman, Şemik Harun Ağa’nın gidişi için “Şemik’in Destanı” adlı şu şiiri yazmıştır:

ŞEMİK’İN DESTANI

 Elevit çimenin kurudu ama
Şemik’in denkleri yürüdü ama
Köyünde emekleri çürüdü ama
Burada öterdi kavalı Şemik’in

Elevit’te güzel yerdi içerdi
Yaylalardan yaylalara göçerdi
Yayla sularından soğuk içerdi
Olkeden gelirdi balı Şemik’in

Hiç bir yer kalmadı harmanı sattın
Artık Elevit’de dört cihar attın
Öyle anlaşıldı temelden gittin
Ladik’e döndü yolları Şemik’in

Nerde bulur böyle lezzetli tadı
Elevit’te kaldı Şemik’in adı
Böyle geçinmezdi Kaymakam, Kadı 
Üzerinde güller vardı Şemik’in

Yanını vermiştin Karunç taşına
Seyrederdin yaylaların başına
Harun der ki gittim altmış yaşına
Bugün satılıyor malı Şemik’in

Araziler parça parça satıldı,
Yayla merze birbirine katıldı,
Harun Efendi’nin dili tutuldu,
Burada güzeldi hali Şemik’in.

Elevit denilince akla gelen en renkli isimlerden biri de şüphesiz Oçin Mahmut’tur. Onun ismi adeta Elevit’le özdeşleşmiştir. Oçin Mahmut, Elevit kültürünün en önemli parçası,  hem Çamlıhemşin’de, hem de Hemşin’de tanınan önemli bir değerdir. Sahip olduğu karakter ve özellikler itibariyle tipik bir Hemşinlidir. Zeki, hazırcevap, şair ruhlu ve yeterince dindardır. Hayatı boyunca kimseyi kırmamış, sadece kendisine türkü atıldığında cevap vermiş, durup dururken kimseye türkü atmamıştır.

Oçinoğlu ailesi Elevit’in yerli Müslüman ailelerinden Şemikoğlu sülalesinin bir koludur. Geçmişte Şemikoğlu Osman’a Elevit’te kısaca “Oçin” lakabı takıldığından kendisinden sonraki nesline Oçinoğlu adı yaftalanmıştır. Şemikler gibi Oçinler de günümüzde “Şen” soy ismini almıştır. Şemikoğlu ailesi Emin, Salih ve Kâmil adlı üç kardeşten türemiştir. Bunlardan Kâmil’in tek oğlu Osman’ın Cevahir adlı tek oğlu olmuş, işte bu Cevahir, Oçin Mahmut’un babasıdır.

 Oçin Mahmut 1883 yılında Elevit’te doğmuş, tüm çocukluğu burada geçmiştir. Babası Cevahir’den hocalık öğrenmiş ve kendisi de uzun yıllar Elevit’te hocalık yapmış, hatta Elevit’in çoluk çocuğuna din dersi verdiği olmuştur. Bazen Çat, Koboş gibi gittiği yerlerde namaz kıldırdığı da olmuştur. Hastalara ve şifa arayanlara okuduğu, hatta rüyalarına girerek hastaları iyileştirdiği gibi kerametleri de bilinmektedir. Oçin Mahmut, Hemşin’in Yaltkaya (Gomno) köyünden Mataracıların Bibiçalar kolundan Fadime’yle evlenmiştir. Fadime dördüncü çocuğunu doğurduktan sonra genç yaşta vefat etmiş, Mahmut çocuklarını annesiz büyütmüştür. Ömrü boyunca bir kez Rusya’ya gurbete gitmişse de kısa süre çalıştıktan sonra beceremeyip köyüne dönmüştür. Oçin Mahmut’un dört çocuğu olmuştur; Osman, İsmail, İbrahim ve Hatice. Bunlardan Osman askerde şehit olmuş, Hatice Hemşin’in Bilen (Tepan) köyünden Oskeroğlu Mehmet’le izdivaç etmiş. İbrahim ve İsmail, Elevit’ten Şirnal İbrahim’in kızları olan Havva ve Halide’yle evlenmişlerdir.

Oçin Mahmut, hocalık yapan dindar bir adam olmasına rağmen düğünlerde ya da herhangi bir yerde kendisine atma türkü atıldığında hemen cevabı veren, hiçbir zaman geri durmayan ilginç ve renkli bir karakterdir. Üstelik türkülerinin büyük çoğunluğu müstehcen olurmuş.  Şükrü Duman ya da Çatlı Dereci Mustafa gibi bir mevzuya ithafen yazdığı bir şiir yoktur, aksine onun meşhurluğu kendisine sataşanlara verdiği nükteli ve zekice cevaplarda gizlidir. Oçin Mahmut’un ağızlarda adeta sakız olan en meşhur atışması bir düğüne iştirak ettiği anda başlamıştır. O an üstü başı biraz pis ve dağınık görünen Mahmut’a düğün sahibi şöyle türkü atmış:

Düğün sahibi:   Oçinoğlu ne geldun, davetsuz düğünüme.
Oçin Mahmut:  Geldi isem giderum, ne mutlu bu günüme.

Düğün sahibi:   Oçinoğlu bitlerin, okkaluktur okkaluk.
Oçin Mahmut:  Duydum ki düğünün var, geturdum kavurmaluk.

Düğün sahibi:   Oçinoğlu bitlendun, bitleri haşlasana.
Oçin Mahmut:  Anangilen yatmiştum, suleri haşlasana.

1949 yılında Şemik Harun Ağa’nın Elevit’ten ailesiyle birlikte temelli göç etmesi, kalan ailelerde derin bir hüzün yaratmış, adeta Elevit’in tadı tuzu kaçmıştır. Çığ felaketleri Elevit’te kalan diğer aileleri de göçe mecbur bırakmıştır. Elevit’in en yaşlısı olan Oçin Mahmut, doksana yaklaşan yaşı sebebiyle de böyle bir göçe kalkışmayı asla kabul etmemiş, üstelik Şemik Harun Ağa’nın, Ladik’te yana döne Elevit’i aradığını işitmiştir ki bu yüzden katiyen göçe kalkışmak istememiştir. Yine de baskılara daha fazla boyun eğemeyen Oçin Mahmut göçü kabul etmiş, koca Elevit bir aya kadar hazırlanmış ve 1959 senesinde Erzurum’a göçe yürümüştür.

Oçin Mahmut’un oğlu İbrahim, Şirnaloğlu Ahmet’in oğlu Mehmet, Gencaloğlu Mustafa ve bu ailelere mensup birkaç kadın hayvanlarla birlikte yüzyıllardır kullanılan tarihi patika yolları takip ederek Kaçkar Dağlarını aşmış ve Aziziye ilçesinin Bizdiganz (Eşkinkaya) köyüne ulaşmışlardır. Bu köy sakinleri ekseri Rize’den göç eden köylülerden oluşuyordu ve Şirnallardan birinin kızı da bu köye evlidir. Hayvanlarla bu köye ulaşan kafile, diğer grup Erzurum merkezde belli bir düzen oturtana kadar beş altı ay boyunca burada kalmışlardı. Oçin Mahmut’un, Gencaloğlu Dursun Ali’nin, Oçin İsmail’in, Şirnaloğlu Ali Rıza’nın ve çoluk çocuğun da içinde olduğu kalabalık diğer kafileyse araçla Trabzon’a gitmiş, oradan da Erzurum’a intikal etmiştir. Erzurum merkezde belirli bir düzen oturtulunca bir ay sonra Eşkinkaya köyünde bekleyenler de gruba dahil olmuşlardır. Böylece Elevit’in tüm yerlileri köylerini terk etmiştir. Bu yerli ailelerden Şirnallardan Prof..Dr.Mustafa Parlar ve yüksek mühendis Selahattin Genç gibi mühim şahsiyetler yetişmiştir.

1950’den sonra Elevit kış aylarında tamamen boşalmış, sadece yaz aylarında kullanılan bir yayla haline gelmiştir. Aşağı köylüler[13] halen daha yaz aylarında Elevit’e gelip burayı şenlendirmektedir. İçlerinde pek azı yaylacılık mahiyetinde gelmektedir, büyük çoğunluğu istirahat için Elevit’e çıkmaktadır. Yine de Elevit “Yaylaköy” adıyla günümüzde köy statüsünde olup, muhtarı Mollaveyisli Naci Aydın’dır. Elevit’in güzelliği, kültürü ve yerli ailelerin göç etmesiyle birlikte düştüğü durumu hakkında şair Şükrü Duman’ın çok güzel bir destanı vardır:

ELEVİT DESTANI

Eksik olmaz kara duman dağından,
Çiçeğin çimenin hoştur Elevit,
Dört ay yazın lezzetinden doyulmaz,
Sekiz ayın bütün kıştır Elevit. 

Çok güzeldir eğriliğin, çamlığın,
Arkan yalçın kaya taştır Elevit,
Yiyenler memnundur senin yağından,
Yaylalar içinde baştır Elevit. 

Birçoğuna göre Ayder’e benzer,
Şükrü Duman der ki Muş’tur Elevit,
Gelir ot biçimi Ağustos ayı,
Bir de o zamanlar hoştur Elevit.

Derelerin, ırmakların, göllerin,
Yağmur yağar, hemen yürür sellerin,
Ovitlerde açar beyaz güllerin,
Kışın her tarafın hoştur Elevit. 

Senin hani Kortag denen yerin var,
Köprü ayağında keçi perin var,
Köyün karşısında bir de Ser’in var,
Bilmem ki tarihin kaçtır Elevit. 

Ovagma Irmağı, yıldız maduni,
Sorup öğrenmişim birçok adini,
Yaylada duranlar bilir taduni,
En nihayet sonun boştur Elevit. 

Çamlığın yanında ne güzel durmuş,
Güzel yapıların çok ömür sürmüş,
O akşam güneşin bana da sarmış,
Şairliğim sana eştir Elevit. 

Hevnitel, Sütmikel, Şortanın Başı,
Dünyayı seyreder Çevigun Taşı,
Hakikat hoş olur akşam güneşi,
Akıbetin sonun boştur Elevit.

Elevit’te kaldı Ali’yle Mehmet,
Onlar da ot biçip çekmezler zahmet,
Koca Elevit’in ruhuna rahmet,
Hırsızlar yatağı oldun Elevit.

Gocgut, Uzunoluk, hey gidi Kortak,
Sanki Yaradan’la olmuşum ortak,
Kilise Sırtı’ndan Tafteni’ye bak,
Ora gibi yalnız kaldın Elevit.

 Gencal Mehmet Hakk’a tutmuş yüzünü,
Şemik gidince kaybetti izini,
Artık Elevit’in görme yüzünü,
Ancak açık liman oldu Elevit.

Oçin Mahmut tutar taşaklarını,
Hep yediler arpa başaklarını,
Korucu tuttular uşaklarını,
Gene hayvan ile doldu Elevit.
 

Dursun Ali katırını tanımaz ,
Korkusundan Atina’ya inemez,
Bir haftada Elevit’e dönemez,
Hakikaten yüzün soldu Elevit..

 

(Bu araştırma makalesinin hazırlanmasında Oçinoğlu ve Şirnaloğlu ailelerinin ortak torunu olan Esma GÜLER Hanımefendi’nin mühim katkıları olmuştur. Ayrıca Muhammet Emin Şen, Faik Kuyumcuoğlu ve Cavit Şentürk’e de teşekkür ederim.)

 

[1] Zilkale (Koluna) köyü sakinlerinin bir kısmı Elevit tarafına hiç çıkmaz, bunların yaylaları Palovit Vadisi tarafındaki Tatar Dağı eteklerindedir. Bu yaylalar günümüzde artık kullanılmaz ve bilinenleri Kito, Hala ve Koluna Sicoğu’dur.

[2] BOA.TD. 387 s.731

[3] BOA.TD. 288 s.554

[4] BOA.TD. 442 s.150

[5] TKGM. 122 s.80

[6] BOA.KK. 2697 s.126

[7] BOA.NFS. d.1136 s.24

[8] BOA.NFS. d.1138 s.7-11

[9] Trabzon Vilayet Salnamesi, 1321, s.472-473

[10] Sadece iki evlilik bilinmektedir.

[11] BOA.D.CRD.40593

[12] BOA.DH.ŞRF.478/4

[13] Elevitliler Çat’tan aşağıda olan köylere genel olarak Ölke, halkına da Ölkeliler derlerdi.


Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 5. sayı Sayfa; 54

Önceki YUKARI KAÇKAR YAYLASI
Sonraki İlk Gurbet: RUSYA ve oradaki işletmeler