DEDEM NECATİ MEMİŞOĞLU

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 3.SAYI
  • 90
Yazı Boyutu:
Yazdır

DEDEM NECATİ MEMİŞOĞLU….

 

Anlatan E. Savcı Tevfik UYSAL 


Bismillahirrahmanirrahim

  • Dedem Hocaydı. Her konuşmasına Besmele ile başlardı. Kendi adının geçtiği bir yazının Besmele ile başlaması çok hoşuna giderdi diye düşünüyorum.
  • Medreseden sonra gittiği İstanbul’da, Öğretmen okulu olan Dar-ül Muallim’de okumuş ve İstanbul Medresesinde bir odada yatıyor. Oda arkadaşı Celal Bayar’dı.
  • Mekteb-i Hukuk’u bitirdikten sonra kura ile Giresun Savcılığına, (Müde'i Umumi) atanmıştır. O süreçlerde İttihat ve Terakki’nin harekete geçmesi sebebiyle başladığını ve aynı gün görevinden istifa ettiğini bir telgrafla bildiriyor ve köyüne gelip silahlanıyor.

SEDA İ MİLLET’İN İLK ÇIKIŞI…

  • Trabzon’a gittikten sonra Seda i Millet gazetesini çıkartmak için hazırlık yapıyor. Ancak gazete çıkartacağı öğrenilince İstanbul Hükümetine tazyik yapılarak bu gazetenin aleyhte yayın yapmasının kabul edilemez olduğu bildiriliyor ve mâni olunması talep ediliyor. Dedem çok zorlanıyor ve bunun üzerine tüm eşyasını toplayıp Batum’a gidiyor ve Seda i Millet’i orada çıkartıyor.
  • Çıkartmış olduğu sayılardan bir tanesi de Mustafa Kemal’in eline geçiyor. Mustafa Kemal gazeteyi okuduktan sonra aynı niyetler içerisinde olan bu kişinin Erzurum Kongresine de dahil edilmesi için yetkililerle görüşüyor ve dedeme Erzurum Kongresine katılması doğrultusunda bir çağrı yapılıyor.

ERZURUM KONGRESİ…

  • Çağrıyı alan dedem hemen köyüne geliyor ve hazırlıklarını yapıyor. Yola çıkmadan önce en küçük kardeşlerinden birisi olan ve Erzurum’da mahkûm Hasan Tahsin’e haber gönderiyor ve Erzurum’a Kongreye geleceğini ve tahminen filanca gün Erzurum yakınlarında bir yerde olacağını ve kendisini karşılamaya gelmesini söylüyor. Ayrıca Hasan Tahsin’e, Erzurum’da bulabileceği bütün atlı ve yaylı arabaları kiralamasını ve arabalara Erzurum’da mukim(oturan) kim varsa bindirip karşılamaya öyle gelmelerini söylüyor. Dedem bunların dışında ayrıca Hasan Tahsin’e “Lazistan Mebusu 1.500 silahlı ile geliyor!!” diye etrafa haber yaymasını da söylüyor ve yanlış hatırlamıyorsam Mehmet isminde birisiyle yola çıkıyorlar. Dedemin yanındaki Mehmet’in yanında iki sandık mermi var.
  • Yolda giderken silahlı 4 kişiye rastlıyorlar bunlarda o bölgede mecburiyetten eşkıyalık yapan ama vatansever kişilermiş. Nereye gidiyorsunuz gibi sorulardan sonra amaçlarını anlayınca bu eşkıyalar “Sizleri yalnız gönderemeyiz !” diyorlar ve atlılarla buluşacakları yere kadar dedemlere eşlik ediyorlar. Dedem ayrılma sırasında cephaneyi bizden ziyade sizin ihtiyacınız vardır diye onlara veriyor. Ayrılma anında dedem silahını çıkartıp havaya birkaç el ateş edince diğerleri de aşka gelip oradaki bütün mermileri ateş edip bitiriyorlar.
  • Daha evvel 1.500 atlı ile geliyoruz duyumları Erzurum’da yankılanırken bu silah seslerini duyanlar da “Haaaa Lazistan Mebusu geldi!” diye kendi aralarında konuşuyorlarmış.
  • Dedem kardeşi ve Mehmet üçü beraber şehre giriyorlar. Arabalarda da bir sürü kişi var fakat sadece görüntüden ibaret. Yolda karşılayanlardan birisi “Siz 1.500 atlı ile gelmiştiniz nerede onlar?” diye sorunca dedem “onlar dışarıda bekliyorlar. 1.500 atlı ile şehre girmenin doğru olacağını düşünmüyorum” demiş. Gerektiğinde benim yanıma gelecekler diye de konuyu bağlamış.
  • Erzurum Kongresine Giresun heyetinden katılan bazı kişiler bir konuşma yapıp manda sistemine bağlı kalmanın avantajları üzerine bir konuşma yapıyorlar. Dedem ise her yerde olan fotoğrafındaki kıyafetleri, başında sarığı ve fişeklikleriyle katılmış kongreye ve çıkıp manda karşıtı ve kötülüğü üzerine ve manda sistemi ile bu devletin ne hale geleceği ile ilgili bir konuşma yapıyor ve manda sisteminin kabul edilmemesi gerekliliğini vurguluyor.

Manda sistemini savunanlar ise bu konuşmayı bölerek;  Softalarımı dinleyeceğiz…Vatan’ı kurtarmak için manda sisteminin şart olduğunu ve kendilerinin bunu önerdiklerini, kabul edilmezse sorumluluk almayacakları gibi bazı sözler ederken dedem orada duran kırık sandalyelerden birini adamın kafasına geçiriyor. Tabi etraftan müdahale ediyorlar ve dedem kongre salonunu terk edip, salonun karşısındaki bir kahveye gidiyor. O zamanın şartlarında dedemin başıbozuk diye tabir ettiği baldırı çıplak, aç, işsiz güçsüz birçok insan var kahvede. Bunların hepsine kuruş olarak çay parasının da çok üstünde bir para veriyor ve o kişileri tarif edip, onları muhakkak bana getirin ben buradayım diyor.

 O heyecanla herkes kahveyi terk edip adamları aramaya başlıyorlar. Aramalar neticesinde adamların Atatürk’ün yanına sığındıklarını öğreniyorlar ve evi sarıyorlar. O kişilerin biran evvel teslim edilmelerini talep ediyorlar. Henüz yolun başında olan ve pek tanınıp bilinmeyen Atatürk, bu konunun dedemden geldiğini öğrenince bir pusula yazıp dedeme gönderiyor. Dedem eve gider gitmez bu kişiler, dedemin eteklerine sarılıp kendilerini affetmesini, hata yaptıklarını, kendilerini buraya görevli gönderdiklerini ve müsaade ederse hemen buraları terk edip gideceklerini söylüyorlar. Dedem affediyor ve o kişiler Erzurum’u terk ediyorlar…



  • Dedemin 4 madalyası vardı. Bunlardan ikisi Osmanlı zamanında alınmış madalyalardı. Diğer bir tanesi İstiklal Madalyası ve son madalya da Balkan Harbi sırasında Almanlar tarafından verilmiş olan Alman Şeref Madalyasıydı.
  • Dedemin İstiklal Madalyası Yeşil ve Kırmızı şerittir. Yeşiller mecliste milletvekili olanlarına verilirdi. Kırmızılar ise muharip olarak savaşmışlara verilirdi. Dedem ikisini de yaptığı için madalyası Yeşil ve Kırmızı çizgilidir. Çok fazla kişide Yeşil ve Kırmızı şeritli İstiklal madalyası yoktur.
  • Dedem Atatürk’ün çok yakın arkadaşıydı.  Her gün cepheye gidip elde ettikleri bilgileri Atatürk’e iletmekteydiler. Birçok şey yapmasına rağmen dedem çok mütevazı birisiydi. Kendini öne çıkartacak hiçbir hareket içine girmedi. Hatta Atatürk’ün köşkünde sohbet ederlerken Atatürk Kızılay tarafını göstererek buraları inşallah büyüyecek buralardan arazi alın, paranız yoksa ben sizlere 100 er lira borç vereyim demesine rağmen dedem;

Benim köyümde o kadar çok arazim var ki burada arazi alayımda ne yapayım!!”  dermiş.

TRABZON MEBUSU ALİ ŞÜKRÜ…

  • Dedem mecliste silahların konuştuğu zamanlarda mebusluk yaptığını söylerdi. Kafası kızan silahı çeker atarmış. Ali Şükrü hakkında dedem konuşamazdı. Ali şükrünün cesedi havaalanı yoluna doğru çalılıkların arasında üzerinde uçuşan sineklerin yoğunluğu dolayısıyla bulunmuş ve bizzat teşhis için dedem gitmiş. Cesedi getirdiklerinde dedem yıkamış. Cenazenin Trabzon’a gönderilmesi esnasında cenazede okunmak üzere dedem bir yazı hazırlamış ve arkadaşlarına bu yazıyı cenaze esnasında meclisin önünde okumak istediğini söylemiş. Arkadaşları bir bakalım ne yazdın deyince kâğıdı onlara vermiş. Yazıyı okuyan arkadaşları birden paniklemişler ve “Necati… Bu yazıyı burada değil de git Ankara dışında bir yerde oku. Burada okursan ulustan istasyona kadar dere gibi kan akar…” demişler. Dedem bu yazıyı bana da vermedi, kendiside bir daha okumadı, Okuyamadı. Yazının sonu “Al Trabzon sana kınalı bir gelin… diye devam edermiş ama bir türlü bitiremezdi gözlerinden yaşlar akardı.

ATATÜRK’ÜN BAŞINDAKİ KALPAK DEDEMİNMİŞ…

  • Anneannem Nuriye Memişoğlu, Ortan Köyünde Gülaboğlu Kadı Necip efendinin kızıydı. Babası Trabzon’da kadılık yapmıştı. Dedemin kayınbiraderi Rusya’daymış. Dedeme oradan çok güzel bir kalpak getirmiş. Dedemde bir gün Atatürk’le buluşacakmış. Buluşma yerine gitmiş ve kalpağını çıkartıp kenara koymuş. O sırada Atatürk gelmiş, Kalpağı görmüş. Kafasına koymuş ve çok hoşuna gitmiş. Kimin bu deyince Dedem de benim demiş. Atatürk de “Hayır demiş. Bu Kalpak benim. Benim kalpakta senin…” demiş.  Atatürk’ün Kocatepe’deki meşhur fotoğrafındaki kalpak dedemden kalmadır. Atatürk’ün kalpağı da dedemin fotoğrafındaki kalpaktır.

ZİYA HURŞİT…

  • Dedem mebusluk sonrası Eskişehir’de birçok işle uğraşmış. Bu sırada Ziya Hurşit ile ilgili bilgiler de dedeme gelmekteymiş. Ziya Hurşit’in Eskişehir’e geleceğini öğrenince onun onuruna bir yemek vermiş dedem. O yemek esnasında kulağına yanaşmış ve ; “Ziya…  Sen buraya geldin ve buradan İzmir’e gidiyormuşsun. İzmir’e ne amaçla gittiğini de duydum. Eğer aklında böyle bir şey varsa bu fikirden hemen vazgeç. Unutma ki Mustafa Kemal seni herkesten çok sever. Bu fikirden hemen vazgeç ve başkasının maşası olma…” demiş. Ziya Hurşit de  “Yok Dayı, Benim böyle bir düşüncem yok. Ben gezmeye gidiyorum”  demiş. Dedemin İstiklal Mahkemesine çıkarılma sebebi Ziya Hurşit’e ziyafet vermesidir.

SENİ ASMAYA GÖTÜRÜYORUZ…

  • Dedemi Eskişehir’de tutuklayıp, Ankara’ya götürmek üzere Trene biniyorlar. Kardeşi Hasan Tahsin de o sırada ne olur ne olmaz diye evdeki tüm belgeleri yakmış. Dedemi Trende 3. Sınıf bir kompartımana götürmeye çalışıyorlarken, Dedem ne yapıyorsunuz benim 3. Sınıf kompartımanda ne işim var deyince Jandarma safça “Amca biz seni asmaya götürüyoruz, sen 3. Mevkide gitmem diyorsun” diye gülmeye başlamış. Dedemde bunun üzerine “Beni Eskişehir’in hemen dışında götürüp assanız bile benim haysiyet ve şerefim var. Ben kendime bunu dedirttirmem. Beni 3. sınıfta götüremezsiniz.” demiş ve çıkartıp parasını vererek 1. Mevkiden bilet aldırtmış.
  • Atatürk Ziya Hurşit’i çok severmiş. Araya giren kışkırtıcıların Ali Şükrünün öldürülmesini hep kullandıklarını söylerdi. Hatta Ziya Hurşit yakalandıktan sonra önce Atatürk’ün huzuruna çıkartılmış. Atatürk, Ziya Hurşit’in yanına gitmiş ve “Benden özür dile, hemen seni affedeyim“ demiş. Bunun üzerine Ziya Hurşit’te; “Sıkıysa ellerimi çöz seni şuracıkta öldüreyim…” demiş.
  • Dedemi Ankara’da bir hücreye atmışlar ve 1 ay boyunca hücreden çıkartmamışlar. Bu süre zarfında sadece yemek verilmiş ve 1 ay sonunda mahkemeye çıkartılmış. Birçok kişinin yargılandığı Mahkemede güvenliği sağlamak için yer alan askerlerin bütün silahları mahkûmlara dönük olarak duruyormuş. Dedem içeri getirildiğinde nöbetteki tüm askerleri tanıyormuş. Askerler de dedemi tanıyınca hemen silahlarını indirmişler.

3 ALİLER MAHKEMESİ…

  • Dedemi yargılayan İstiklal Mahkemesinin hâkimleri meşhur 3 Alilerdir. Hatta bu yüzden İstiklal Mahkemelerine 3 Aliler Mahkemesi denirmiş. Fakat dedemin yorumlarında ise bu 3 aliden bir tanesi ile balkan harbi sırasında askeri bir konudan ötürü ters düştüğünü ve bayağı münakaşa ettiklerini ve o alinin görevinden dedem yüzünden uzaklaştırıldığını söylerdi. Kaderin cilvesi olarak dedemin tutuklanmasının altında yatan kişinin bu Ali olduğunu söylerdi dedem.
  • Mahkeme bitme aşamasına gelince Atatürk mahkeme heyetini yanına çağırıyor ve kararlarını soruyor. Hâkim’ler kararı idam olarak söylüyorlar. Bunu üzerine Atatürk; Efendiler.. Necati hakkında verdiğiniz karara dikkat edin. Kendisi Vatan aşıkıdır, bu memlekete çok lazım olacaktır diyor. Bunun üzerine hâkimler kararlarını sürgün olarak netleştiriyorlar ve dedem Sinop’a sürgün olarak gönderiliyor.

SİNOP YILLARI…

  • Dedem Sinop’ta iken, birinci yıl sonunda, Atatürk kendi yetkisini kullanarak dedemi affediyor. Fakat dedem; “Beni mahkûm eden bir mahkemedir. Bir kişi beni affetme hakkına sahip değildir…” demiş ve Hükümde belirtilen 5 yıl bitimine kadar Sinop Belediye hudutları dışına çıkmadan af edildiği için avukatlığını Sinop Belediye hudutları içinde devam ettirmiş.
  • Dedem Sinop’a gittikten sonra Atatürk ile bir daha hiç karşılaşmamış.

SİGARA KÂĞIDINA HADİS…

  • Dedemle ortaokulu Sinop’ta okuduğum sürece, odamızda bulunan 5 numara lamba altında, ben ders çalışırken oda Hadis tercümesi yapardı. Dedem çok sigara içerdi. Sigaralarının ise paketi kâğıt’tan olanlarını tercih ederdi ve sigara bittikten sonra o paketleri açar ve o kâğıtlara yapmış olduğu hadislerin tercümelerini yazardı. Her hadis onun için 100 TL idi. Hatta bugün 200 TL kazandım. Bugün 300 lira kazandım gibi laflar edince Anneannem… Ortada para yok ne kazandın!  diye laf ederdi.
  • Dedem hatıralarını bir kez yazmış. Fakat Ziya Hurşit konuları gündeme gelip dedem tutuklanınca kardeşi Hasan Tahsin korkuyor ve eve gidip dedemin ne kadar evrak, kitap ve notları varsa yakıyor. Çok ısrar ettik, hatta o devrin önemli Hemşinlileri de devreye girdiler ve sen söyle biz yazarız diye teklif de bulunmalarına rağmen dedemi ikna edemediler. Hatta bazen zorladığımızda “Benim başımdan öyle olaylar geçti ki, ben bunları yaşayan mıyım? yoksa bir hayal midir diye emin olamazken ben bunları yazarsam “Ulan adama bakın Para kazanmak için neler uyduruyor! diye aleyhimde konuşurlar derdi. Yakılmış olan Hatıra defterine neler yazıldığını kendisinden başka bilen olmadı…
  • Dedemin bu 3 tanenin dışında benim bildiğim başka fotoğrafı yok. Çektirmedi diye hatırlıyorum.

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 3. Sayı Sayfa; 32

Önceki MERVE GÜLTAN'A ÖDÜL
Sonraki MURAT KARAYALÇIN İLE AİLE SOHBETİ...