ALİ GALİP BEY
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde pek çok kazada kaymakamlık yapan Ali Galip Bey, hicri 1283 miladi 1866 senesinde Trabzon vilayeti Lazistan sancağı Hemşin kazasına bağlı Çat köyünde doğdu[1]. Ali Çankaya’nın Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler adlı, Siyasal Bilgiler Fakültesi tarihini ve mezunlarını anlattığı eserinde de kendisinden bahsedilen Ali Galip Bey’in doğduğu köy yanlış okuma neticesi Hayat köyü olarak kaydedilmiştir[2].
Ali Galib’in babası Derecizade Ahmed Nedim Efendi, Çat köyünün ileri gelen zenginlerindendi. Atina kazası idare meclisi azasından olan Ahmed Nedim Efendi, Av. Nihat Sel’in Çat Köyü Tarihi adlı çalışmasında belirttiğine göre faizle tefecilik yaparmış. Ömrünün sonlarına doğru felç geçirmiş. Çocukları ve torunları da çok fakirlik çekmişler. Köylüler bu durumları Ahmed efendinin zamanında faizle para yemesine bağlamakta imişler[3].
Ali Galip, ilk eğitimini özel hocadan aldı. Ortaokulu Erzurum’da okuduktan sonra İstanbul’a gelerek lise ve üniversite eğitimini Mekteb-i Mülkiye’de yani bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı. 10 temmuz 1310/22 Temmuz 1894’te Mekteb-i Mülkiye’den mezun oldu. Memuriyet sicil kaydında yazdığına nazaran Türkçe, Fransızca ve Ermenice okur yazar ve konuşurdu[4].
2 Mart 1312/14 Mart 1896’da Erzurum vilayeti vali maiyetinde memuriyet hayatına başladı. Aynı tarihten itibaren Erzurum Lisesi’nde önce vekaleten hemen ardından da asaleten Fransızca, inşa ve kitabet-i resmi (güzel yazı ve imla), hesap (aritmetik), hendese (geometri), ahlak, edebiyat ve ilm-i servet (maliye/iktisat) dersleri öğretmenliği yaptı[5].
Öğretmenliğinin yanında vilayet memuriyetine de devam edip çeşitli tahkikatlar icra etmek üzere Hınıs vb. çeşitli kazalarda vazifeli olarak bulundu. 9 Şubat 1312/21 Şubat 1897’de Pasinler kazası kaymakam vekilliğine tayin edildi. 1 Ağustos 1313/13 Ağustos 1897’e kadar vekaleten kaymakamlık vazifesini yürüttü. Bu vazife esnasında Rusya tarafından kendisine üçüncü rütbeden Stanislas nişanı verildi. 26 kanunu evvel 1314/7 Ocak 1898’de Kemah kazası kaymakamlığına tayin edildi. Lakin kazanın havasına uyum sağlayamadı. Bunun yanında kaza hanedanından Tahir Paşa ile aralarında çıkan problemler sebebiyle 11 eylül 1316/24 Eylül 1900 tarihinde Tercan kazası kaymakamlığına nakledildi[6].
Ali Galip Tercan’da esasında iyi bir idare sergiledi. Öyle ki inzibat yani asayiş ve tahsilat yani vergi toplanmasında çok büyük gayret gösterdiği ve çok başarılı olduğu için 16 recep 1319/22 eylül 1317/5 Ekim 1901 tarihinde rütbe-i salise ile ödüllendirildi[7]. Buna rağmen, 30 Mart 1318/12 Nisan 1902 tarihli, Erzurum valisi Nazım imzasıyla Bab-ı Ali umur-i dahiliye kalemine yani o zamanki içişleri bakanlığına yazılan bir notta, Tercan kazası kaymakamı Ali Galip hakkında yapılan tahkikat neticesinde kaza ileri gelenleri ile uyum sağlayamaması ve idarede yetersiz kalması sebebiyle nispeten ehemmiyetsiz bir kaza olan Kuruçay kaymakamlığına tayin edilmesini İstanbul’a tavsiye ediliyordu[8]. Bu not üzerine 21 Nisan 1318/4 Mayıs 1902 tarihinde dahiliye nazırı imzasıyla sadarete gönderilen notta da aynı teklif tekrarlanıyor ve Ali Galib’in uyumsuz ve idareten yetersiz kalması sebebiyle Tercan’dan nispeten daha az önemli bir kaza olan Kuruçay’a tayin edilmesi teklif ediliyordu[9]. Neticede 25 Muharrem 1320/30 nisan 1318/13 Mayıs 1902 tarihinde memurin-i mülkiye komisyonu kararıyla Ali Galip Kuruçay kaymakamlığına tayin edildi[10]. Anlaşılıyor ki görevinde gösterdiği başarı, asayişi sağlaması ve vergileri zamanında toplaması hatta bunun üzerine rütbe-i salise yani üçüncü dereceden sivil rütbe alması bazılarını rahatsız etmişti.
12 Şaban 1320/14 Kasım 1902’de o devirde Sivas vilayetine bugün Amasya’ya bağlı olan Köprü (Vezirköprü) kazası kaymakamının ani ölümü üzerine oraya tayin edildi[11]. 3 zilkade 1320/1 Şubat 1903’de verdiği arzuhal üzerine üçüncü sınıf kaymakamlıktan ikinci sınıf kaymakamlık derecesine yükseltildi[12]. 29 şaban 1321/1 Aralık 1902’de muhakemeye alındı[13]. Suçlamalar şöyleydi: Suçsuz yere adam hapsetmek ve tahsildarlara ait hisseyi vermemek. Lakin bu suçlamaların asılsız olduğu Amasya sancağı meclis idare mahkemesinden verilen ve Sivas vilayetince tasdik edilen 31 temmuz 1323/13 Ağustos 1907 tarihli ilamla ortaya çıktı[14].
13 zilkade 1322/19 Ocak 1905’de Diyarbakır vilayetine bağlı bulunan kazası Devrek kaymakamlığına nakledildi[15]. 26 Muharrem 1323/2 Nisan 1905’te Kangal kaymakamlığına atandı[16], 14 rebiyülevvel 1324/8 Mayıs 1906’te tekrar yargılandı[17] ve yukarıda bahsettiğimiz ilamla suçsuzluğu ortaya çıktı. Bir müddet sonra Pötürge kaymakamlığına getirildi.
23 zilhicce 1326/30 kanunu evvel 1324/16 Ocak 1909’te Pötürge kaymakamlığından Hısnımansur kaymakamlığına tayin edildiği Mamuretülaziz valisi Ali Nusret bey tarafından yazılan notta bildirildi[18]. Lakin kendisinin daha sonra yazdığı bir dilekçede Pötürge’den sonra bir başka kazaya tayin olunmadığı belirtilmektedir[19].
Pötürge kaymakamlığından azl edildikten sonra bir müddet açıkta kaldı. Ancak 29 cemaziyülahır 1332/25 Mayıs 1914’de kendi baş vurusu ile Milas kazası kaymakamlığına tayin edildi[20]. Yirmi dokuz ay kadar burada vazife yaptı. Kaymakamlığı esnasında Milas kazasının bağlı bulunduğu Menteşe (bugünkü Muğla) sancağı mutasarrıfı (sancak idari amiri) Müştak bey azledildiği için onun yerine dört ay vekalette bulundu. Bu vekaleti esnasında Muğla – Gök Abad şose yolunu yaptırdığı gibi mutasarrıfın azliyle inşası yarım kalan mekteb-i sultani binasını da tamamladı. Yeni mutasarrıf Asaf Bey, kendisi Erzurum’da vali maiyet memuru iken Tercan kaymakamlığında bulunan ve ta o zamandan aralarında geçimsizlik olan bir kişiydi. Yeni mutasarrıf Asaf Bey, Ali Galib’in asıl görev yerine döneceği gün kendisine örtülü ödenekten verilmiş olan 1500 kuruşu istedi. Ali Galip ise bu parayı mutasarrıfa vermek yerine 3 eylül 1332/16 Eylül 1916 tarih ve 860 numaralı makbuzla mahalli idare meclisine teslim etti. Buna bozulan ve zaten kendisini sevmeyen Asaf Bey, mutasarrıf yetkisi ile vilayete ve oradan da mülkiye idare komisyonuna mektup yazarak Ali Galib’in tembel ve idarede etkisiz olduğunu bu sebeple yerinin değiştirilmesi gerektiğini bildirdi[21]. Bunun üzerine Ali Galip 9 Muharrem 1335/5 Kasım 1916’da Gördes kaymakamlığına nakledildi[22].
12 rebiyülahir 13384 Ocak 1920’de tercüme-i haline yani siciline yazılan yanlışlığın düzeltilmesi için bir dilekçe verdi[23]. Bunun sebebi şuydu: kendisini sevmeyen Asaf Bey’in “tembel ve idarede yetersiz” kaydını siciline haksız yere işlenmişti. Halbuki kendisi Milas kaymakamlığında bulunduğu yirmi dokuz ay zarfında hazineye yük olmaksızın şose yollar, mektepler, hükümet konakları, gureba hastahanesi, telefon şebekesi inşa ettirmiş idi. Bu sebepten bu yanlışlığın düzeltilmesi ve alnına sürülen bu kara lekeden kurtarılması gerekmekteydi.
Gördes kaymakamı iken, 1919’da akdedilen İzmir seçimlerine adaylığını koydu lakin seçilemedi. Bu seçimler aynı zamanda Osmanlının son Meclis-i Mebusanı'nın seçimleriydi. Oldukça sorunlu geçen birkaç kez iptal edilen bu seçimler hakkında çeşitli kaynaklarda bilgiler vardır.[24].
28 Cemaziyülahır 1338/19 mart 1920’de Gediz kaymakamlığına atandı[25]. 28 recep 1338/17 nisan 1920’de Bergama'ya tayin edildi[26]. 9 Cemaziyülahır 1340/7 şubat 1922’de hala sicil kaydının düzeltilmesini bekliyordu. Bu seferki meseleyi kendi yazısından okuyalım:
“Sadaret makamına
Acizlerinin maruzatıdır
Takdim kılınan naçizane tercüme-i halimin bir önceki suretinin incelenmesinden anlaşılacağı üzere Erzincan sancağının Kemah, Kuruçay ve Erzurum merkez sancağının Tercan ve Sivas vilayetinin Vezirköprü, Kangal ve Diyarbekir Pötürge kazaları kaymakamlığında bulunduğum halde bahsedilen suretin sekizinci sahifesinin onuncu satırından başlayarak adı geçen kaza kaymakamlığından ayrılma sebebim “…adı geçen hakkında vuku bulan şikayet üzerine tahkikat yapılmakta ise de kendisi vilayet dahilinde bulunduğu kazalardan her birinden ayrı birer şikayetle ayrıldığı ve başka yere atandığı cihetiyle bundan sonra vilayet dahilinde görevlendirilmesi uygun bulunmadığı için yerine diğerinin tayin ve gönderilmesi gerektiği mamüratülaziz vilayetinden bildirilmesine binaen tahkikat neticesinde ortaya çıkacak hale göre hakkında gereken yapılmak üzere azl edilmiştir…” şeklinde gösterilmiş ve adı geçen vilayetin diğer bir kazasında daha bulunmadığım için bu zeylin kullarına ait olmadığı aşikar iken müracaat ettiğim halde düzeltilmemiş ve son olarak sadaret makamına takdim edilen 23 kanunu evvel 1335 tarih ve 2151 evrak numaralı dilekçemde içişleri bakanlığınca tahkik edilerek vilayetin yazışmasında “vilayet dahilinde” kaydı yok imiş gibi kabul edilerek ve “bulunduğu kazaların her birinden birer suret-i şikayetle nakl ve tahvil edildiği” şeklindeki aslına uygun olmayan ibareler aynen yeni tercüme-i hal ve sicilime de geçirilmiştir. Halbuki diğer bir kaymakama aid bilginin sehven diğerinin tercüme-i haline geçirilmesinin uygun olmadığı açıktır. Bu yüzden maruzatım kabul edilip gerekli değişikliğin yapılmasını ve bunun için Şura-yı Devlet riyasetine gerekli emrin verilmesini tekrar arzu ve istirham eylerim.
29 mayıs 1337
Bergama kazası kaymakam-ı sabıkı
Ali Galib”[27].
Anlaşılacağı üzere Ali Galib’in sicil kaydına aynı vilayette görev yapan başka bir kaymakamın sicilinden yanlışlıkla ekleme yapılmış, sicili yanlış kaydedilmişti. Elbette ki değiştirilmesini istemek hakkıydı. Buna rağmen yine de pek çok kazanın ileri gelenleri ile uyuşmazlık yaşadığı bir vakıa idi. Lakin, bu yaşadıkları sadece Ali Galib’e has olaylar değildi. Hemen bütün kaymakamlar idareci olarak tayin edildikleri kazalarda benzer olaylar yaşıyorlardı. Bunun sebebi şu idi: On sekizinci yüzyılın başından itibaren Osmanlı merkezi devleti gücünü kaybetmiş ve kazaları, nahiyeleri o bölgenin yerel ayanları yani elinden iş gelen, bir az okumuş yazmış ve illa ki eli silah tutan ileri gelenleri yönetiyordu. 1839’da ilan edilen tanzimat ile beraber devlette yeniden merkezileşmeye gidilip kaza ve nahiyelere merkezden kaymakamlar ve nahiye müdürleri idareci olarak atanmaya başlayınca bu yerli idarecileri işleri bozulmuştu. Kaymakam veya nahiye müdürü ile bu eli silahlı yerli idareciler anlaşamıyor, kaymakam onların suyuna giderse seslerini çıkartmıyor fakat tam aksine kanunları uygulamaya kalkar ve yerli ileri gelenlerin yaptıkları işlere mani olursa “havasına suyuna uyum sağlayamadı” denilerek başka bir kazaya gönderiliyordu. İşte Ali Galib’in başına gelen de bu idi.
Ali Galib, 17 Eylül 1924 tarihinde Bayındır kaymakamlığına tayin edildi[28]. 4 kasım 1925’e dek bu vazifede kaldı[29].
Hakkındaki arşiv belgeleri burada sona eren Ali Galib’in keri kalan yaşantısını hemşerisi Nihat Sel’den öğrenmekteyiz. Buna göre son olarak Kadıköy kaymakamlığında bulunan Ali Galip bu ilçeye bağlı Erenköy/Suadiye semtleri arasında yer alan Çadırlı Köşk’ü satın almıştı. Ömrünün son günlerini burada geçirmiş ve 1935 senesinde de ölmüştü. Babası Ahmed Nedim’den kalan parayı da, kardeşi Behzat Efendi’ye danışmadan bu köşke harcamış ve köşkün tapusuna da kardeşini ortak etmemişti. İki kızından Macide Dereci veremden ölmüş ve TRT repertuarında iki şarkısı varmış. Diğer kızı Feride Dereci ise Mollaveyisli Kürdoğlu molla Mehmed Hurşit efendinin oğlu ve kaymakamlardan Ahmet Faik Günday ile İzmir suikastı davasının meşhur sanığı Ziya Hurşit’in kardeşleri Mehmed Fazıl Günday ile evlenmiş, bu evlilikten iki oğlu bir de kızı olmuştur. Ali Galib’in bundan başka torunu olmamıştır. Oğlu Müslüm, evlenmemiş, babasının parasını serkeşlikte harcamış ve babasının ölümünden bir müddet sonra İstanbul’da bir batakhanede vurularak öldürülmüştür. Çadırlı Köşk ise Fazıl Günday’a miras kalmış, bir müddet sonra da satılmıştır[30].
[1] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) İDH 01397
[2] Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, III, 620
[3] Nihat Sel, Çat Köyü Tarihi, s. 164
[4] İDH 01397
[5] İDH 01397
[6] İDH 01397; DHMKT 2390/46
[7] DHMKT 2549/24
[8] İDH 01397/50/5/1
[9] İDH 01397/50/6/1
[10] DHMKT 495/54, İDH, 1397/1320; İDH 01397/50/7/1
[11] DHMKT 612/3, İDH, 1404/1320
[12] DHMKT, 645/47
[13] BEO, 2239/167913
[14] DH.MKT, 943/43
[15] A. MKT.MHM, 685/57.
[16] DH.MKT, 943/43; A.MKT.MHM, 685/62
[17] BEO, 2845/213304
[18] DHMKT 2745/91
[19] ŞD 3174 35 3
[20] İDH, 1508/1332; BEO, 4287/321502
[21] ŞD 3174 35 3
[22] İDUİT, 44/104
[23] ŞD, 3160/35
[24] Zeki Arıkan, “1919 Seçimleri ve İzmir”, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Ata Dergisi, s.7, Konya 1997
[25] İ..DUİT, 48/118
[26] İ..DUİT, 48/145
[27] ŞD, 3174/35
[28] cumhuriyet arşivi, Sayı :6/3255, Fon Kodu :30..11.1.0 Yer No :7.25..15
[29] cumhuriyet arşivi, Sayı :6/5205 Dosya : Fon Kodu :30..11.1.0 Yer No :19.50..17.
[30] Nihat Sel, Çat Köyü Tarihi, s. 162, 171-172.
Kaynak: Çamlıhemşin Dergisi 5. sayı Sayfa; 90