BİTMEYEN DAVALAR

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 4.SAYI
  • 55
Yazı Boyutu:
Yazdır

ÇAMLIHEMŞİNİN BİTMEYEN DAVALARI…

Çamlıhemşin ilçemizde çok uzun zaman evvel problemler yaşanmış ve davalık olmuş ve bugüne kadar çeşitli sebeplerle problem yaşamaya devam eden iki davamız bulunmaktadır.

Bunlardan birisi Şenyuva köylülerinin davası olan ve ismini artık problem yaşanan yere de vermiş olan Davalı Yayla diğeri ise Topluca Köylülerinin problemi olan ve uğruna iş makinalarının bile yakıldığı Eğrisu - Golazena davalarıdır.

Davalı yayla için Atilla Güneri, Köksal Burum ve Mustafa Orhan ile görüştük, Eğrisu-Golazena için ise Yaşar Hacıoğlu ile bu davaları görüştük ve sizler için araştırdık.

DAVALI YAYLA…

Davalı yayla adıyla anılan yayla, Erzurum'un İspir kasabasının Hoderçur civarında Kaçkar dağlarının  en yüksek tepesinin eteklerinde, bir çok endemik  flora ve faunanın barındığı bir yerdedir. Davalı yayla ayrıca; Şenyuva (Çinçiva) köylülerinin Kaçkar dağlarının kuzey yamaçlarındaki Sal mezrasından kalkıp 10 saatlik çileli bir yolculukla Kaçkar'ın güney yamaçlarına ulaştıkları, kokulu otlarına hayvanlarını salıp, nefes aldıkları bir yerdir,

O günleri yaşayanlar; atlar, katırlar ve  sırtlarında yükler ile, çise, yağmur hatta kar yağışı altında geçen yolculuk hatıralarını hasretle hala anlatırlar.

HODERÇURA GİDEN ÇİNÇİVALILAR…

Davalı yayla çok eski zamanlardan beri, 1915 yılına kadar Şenyuva (Çinçiva) köylüleri ile Katolik Ermenisi köyü olan Hoderçur köyü sakinleri tarafından ihtilafsız kullanılmıştır. Davalı yaylanın ortasından akan derenin  bir tarafını Katolik olan Ermeniler, diğer tarafını ise  Şenyuvalılar  (Çinçiva) kullanmaktadır. Şenyuva dan başlangıçta yedi aile gitmeye başlamış Hoderçura. İlk ilişkileri hep iyi olmuş fakat gelen aile sayısının çoğalmasıyla yöre halkıyla olan  ilişkiler bozulmuş ve  konu şikayet dilekçelerine kadar uzamıştır.
 Ancak 1915 Ermeni tehciri sonrası yaylanın bir tarafı boşalıyor.  Hazine kullanılmayan bu yayla ve meraları yıllarca kiralamış, satmış ve tapularını da vermiştir.

TAPUNUN SATIN ALINMASI…

1933 yılında Hazineye giden Şenyuva (Çinçiva)köyünün ileri gelenleri "Bizler yaylanın ortasında akan derenin  bir tarafını zaten kullanıyoruz. Diğer kısmını da bize satın"  teklifini götürüyorlar. Hazineöneriyi kabul ediyor ve 1933 yılında yaylanın kullanılmayan kısmını, 10 eşit taksitten ödenmek üzere 3.000.-TL sına  Şenyuva  (Çinçiva) köylülerine satıyorlar . Şenyuvalılar davalı yaylanın o bölümüyle ilgili tapusunu alıyorlar

TEK TAPUYA DÖNÜLMESİ…

Hazine satıştan sonra, "Siz yaylanın bir kısmını satın aldınız. Fakat sizin kullandığınız diğer kısımda meradır ve devletindir. Kullanamazsınız!" diyor. Bunun üzerine hazine ile Şenyuva köylüleri mahkemelik oluyorlar. Mahkeme Şenyuva  (Çinçiva) köylülerini haklı buluyor ve Yaylanın diğer tarafının tapusunu da, Şenyuva  (Çinçiva) köylülerine veriyor. Derenin sağı ve solu olarak iki tapu sahibi olan köylüler 1942 senesinde bunu tek tapu haline getiriyorlar ve ortaya hudutları falanca sırt, filanca sırt diye giden çok büyük bir tapu çıkıyor. Yayla ise tapulandırılarak köylüler tarafından ortak olarak kullanılmaya devam ediyor.

1956 yılında şimdi adı Sıra konaklar olan o zamanki adıyla  Hoderçur'un köyünde yaşayan yerli halktan iki tanesi çıkıyor ve  "Çinçivalı'lar bizim meramıza müdahil oluyorlar, el atıyorlar " diye Şenyuva köylülerini şikayet ediyorlar ve mahkemeye veriyorlar. Bu dava senelerce sürüyor ve en son 1981 yılında Yargıtay kararı ile "Meraya el atma söz konusu değildir. Bu yayla Şenyuva  (Çinçiva)  köylülerindir " diye onanıyor. Buna dayalı olarak tapu yenileniyor.

KADASTRO PROBLEMİ…

1981 den 2008 yılına kadar Davalı yayla konusunda bir problem yaşanmıyor. 2008 yılında Kadastro çalışmaları esnasında Şenyuva köylülerinin "Nasıl olsa tapumuz var!"  garantisi ile çok fazla önemsemedikleri ve bulunamadıkları esnada, Kadastro memurları Tapuyu uygulanamadı şerhi düşerek, dev tapunun sadece 110 dönümlük küçük bir alanını Şenyuva köylüleri tarafından kullanılıyor diye tescilleyerek  sicile kaydettiriyorlar.

Bunun üzerine Şenyuva  (Çinçiva) köyü muhtarlığı İspir Tapu müdürlüğüne müracaat ederek" Ellerinde bir tapu olduğunu, belirli tarihlerde de kendilerine müracaat edip temasa geçtiklerini ve gerek Mera çalışmalarında gerekse de Kadastro çalışmaları esnasında bu tapunun devreye alınması hususunu bildirdiklerini" ifade ediyorlar ve ellerindeki yazışma örneklerini gönderiyorlar. Cevaben köylülere "Tapunuz uygulanamadı" diye bir yazı geliyor. Bunun üzerine Şenyuva  (Çinçiva) köyü sakinleri tekrar  2012/175 numaralı bir dava açıyorlar ve dava süreci  hala devam ediyor.Aradan 2 yaz geçmiş, 2 keşif tayin edilmesine rağmen arazinin keşfi hava şartlarından dolayı zor olduğundan bugüne kadar gerçekleştirilememiştir.

Şenyuva  (Çinçiva) köyü sakinleri hukuk dahilinde haklarını savunurken, Bir şarkıda da söylendiği gibi "Gitmesek de, gelmesek de  o yayla bizim yaylamızdır" demektedirler.

EĞRİSU - GOLAZENA DAVASI


Eğrisu - Golazena Yaylaları davası 1956 yılında başlayan ve davası bitmiş olmasına rağmen kararı uygulatılmayan bir durumda

Dava ilk olarak 1956 yılında açılmış ve 1961 yılında bitmiş.  1962 yılında yargılamanın yenilenmesi davası açılmış ve buda 1964 yılında bitmiş. Yargıtay aşamaları ile birlikte, 1966 yılında açılan dava uzun süre bekletilerek 1987 yılında bitmiş. 

Dava bitmiş olmasına rağmen hala karar idari tasarruflarla fiili durum yaratılarak uygulatılmamak istenmektedir.

Konuyu davanın takipçisi Yaşar Hacıoğlu ile görüştük ve karşımıza enteresan bir dava çıktı.

EĞRİSU YAYLASININ HUKUKSAL DURUMU…

Çamlıhemşin-Topluca(Sano) Köyü manevi şahsiyetine tahsis edilen “ EĞRİSU” yaylası ile Ardeşen İlçesi’ne bağlı Aşağıdurak Köyü (Zigamisufla)  tarafından kullanılan “ Lelvandere ( Golazena)”  yaylası yan yana bulunmaktadır. Bu iki yayla arasında mevcut olan ortak sınır” Sarıyaprak, uzun kaş, ince çakıl, lelvan sırtı , Soğan sırtı ve hevek aşıtı” ile belirlenen nirengi noktalarından geçmektedir.  

Eğrisu Yaylası’nın tamamı, Hemşin Mermanat Köyü yöneticilerinden, Sano Köyü halkı tarafından satın alınmıştır. Aslında İsina Tepesi’nden Yukarıdurak Köyü(Zigamiulya) Thombugorma Irmağı’ndan başlayarak Komuta Yaylası’na varıncaya kadar mevcut arazi ve orman bu köylerden satın alınmıştır.

Eğrisu ırmağı vadisi üzerinde kurulan Eğrisu Yaylası’nın doğu hududu tamamıyla Lelvan sırtı ve Soğan Sırtı’na kadar uzanmaktaydı. İki Osmanlı Fermanı ile tespit edildiği üzere, dereden tepeye intifa hakkının tamamı Sano Köyü’ne ait bulunuyordu. Golazena’nın kelime anlamı Lazca, dik rampanın üstünde meydana gelen hafif düzlük demektir.

GOLAZENA'YA İLK YERLEŞİM…

Aşağı durak köyünden olan Kulaberi Ali efendi Topluca Köyü’nde 18 yıl boyunca imamlık yapmış ve hizmetleri karşılığında talebi üzerine kendisine; Eğrisu Yaylası’nın dereden 200 metre doğu tarafında bulunan “Golazena“ bölümünde ev kurma ve bu yoldan faydalanma hakkı verilmiştir. Başlangıçta 3 ev kurulmuş, fakat daha sonra 30 ev  kurulmuştur, çıkan ihtilaf sonucunda evlerin çoğu kaldırılmıştır. Aşağıdurak Köyü’nün Golazena Yaylası’nda kullanım hakkı bu şekilde doğmuştur. Bu fiili kullanım dışında, Aşağıdurak Köyü’ne, Golazena bölümünde bir yayla tahsis edildiğine dair hiçbir ferman, hüccet veya mahkeme kararı bulunmamaktadır.

İLK SORUNLAR NEREDE BAŞLADI…

Topluca köyü halkının gösterdiği anlayış sonucunda, Golazena kısmında Aşağıdurak Köyü’nün nüfus yoğunluğu artmıştır.  Halen bu yayladan 4 köy yararlanmaktadır. Bu nedenle anlaşmazlıklar doğmuştur.
Golazenalılar ortak sınır olan Sarıyaprak, İnceçakıl, Uzuzkaş, Lelvan sırtı ve Soğan sırtı’nın yaylalarının önünden geçmediğini, Eğrisu Yaylası’nın tamamını kapsayacak şekilde Eğrisu Yaylası’nın 200 metre batısından geçtiğini ve böylece Eğrisu Yaylası’nın tamamiyle kendi yaylaları olduğunu iddia etmiş; karşı dava açmışlardır.
Halbuki; Her iki köy Lazca konuşmasına rağmen, Eğrisu Yaylası’nın sınırlarını belirleyen önemli noktalar Türkçe olacak adlandırılmıştır.
Aşağı ve Yukarıdurak Köyleri kardeş köylerdir. Bir köyün bölünmesiyle oluşmuştur. Yaylaları eşittir.  Aşağıdurağın hak iddia ettiği Golazena’ya karşılık gelecek şekilde Yukarıdurak Köyü’nün yaylası yoktur.
Lelvan Yaylası’nın batı sınırı, karşı tarafın iddia ettiği gibi dereye kadar inmiş olsaydı, yayla yolunun dereden olması gerekirdi. Oysa ki halihazırda yayla yolları dağlardan tırmanmaktadır.
Aşağı ve Yukarıdurak Köyleri’nin, Maselevat mezrasının üstünde yaylalara varıncaya kadar hiçbir yerde dereye kadar sınırı inmemektedir. Dereye en yakın olan mesafe 3 km civarıdır.

FERMANIN TERCÜMESİ…

Mahkemece, Noterlikte tercüme edilen fermana dayanılarak  Eğrisu Yaylası’nın sınırları “ ki bu vesaik, ücceti şeriye olduğu anlaşılmış, Thombugorma deresi, ve Micgure deresi hudut dahilinde Altıparmak Dağı’na varıncaya kadar bir tarafı Soğan Sırtı,  bir tarafı ombole sırtı, bir tarafına varıncaya kadar dereden tepeye Zano nam karyesi ahalisinin ebean ced tasarruflarında olduğu”  beyan edilmiş, bu hudutların tetkikinde krokide görüldüğü üzere Ombole Sırtı, Eğrisu Deresi’nin batısında kalıyor” hukuksal tespiti yapılmıştır.

SORUNLAR KARŞISINDA NELER YAPILDI…

14.05.1950 tarihinde Türkiye genelinde seçimler yapıldı; muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri belirlendi, Topluca Köyü’nde iyi niyetle güçlü bir kurul oluşturuldu.

Kurul önce, Aşağı durak köyü yönetimi ile iletişim kurdu, resmi evrakları esas alalım; uzlaşma yoluna gidelim diye öneri götürdü. Olumlu cevap alınamayınca kaymakamlık makamına başvuruda bulundu.

- 19.09.1954 tarihinde ve 19.06.1955 tarihli kaymakamlık kararları ile Aşağı durak köylülerin Eğrisu Yayla’sına el atmaları önlenmiştir.

-Karşı taraf makama başvuruda bulunmuş;  kaymakamlıkça olay çıkmaması için, hukuka aykırı olarak Eğrisu Deresi’nin beyaz su kısmından aşağı 7 gün, yukarı 3 gün olmak üzere men kararı alınmıştır. Bu kararlar 1961 tarihine kadar, haksız olarak uygulanmıştır. 5917 sayılı yasaya göre bir taşınmaz hakkında sadece 1 kez men kararı verilebilirdi. Buna rağmen bu yasa 6 yıl ihlal edilmiştir.

-İtirazımız üzerine, 13.09.1955 tarihli alınan men kararının yasaya aykırı olduğu tespit edildi. Valilik kararı bozdu.

YAPILAN YARGISAL İŞLEMLER…

20.6.1956 tarihinde Sano Köyü’nü temsilen Av. E.N. Kepenek tarafından Ardeşen Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 1956/79 Esası ile görülen “Eğrisu Yaylası’na el atmanın önlenmesi” davası açılmıştır.      

Mahkeme, tüm araştırmaları yaptıktan ve delileri topladıktan sonra oluşan vicdanı kanaatine göre, davayı kabul etmiş;  12.1.1961 tarihli, 1956/79 Esas, 1961/7 sayılı karar ile; davalıların Eğrisu Yaylası’na el atmalarının önlenmesine karar vermiş ve Eğrisu ile Lelvandere yaylası arasındaki sınır kesin olarak tespit edilmiştir.

Karar davalı köyler tarafından temyiz edilmiş;  3.10.1961 tarihinde Yargıtay 1 nci hukuk dairesinde yapılan duruşmada, daire mahkeme kararını aynen onaylamıştır.

BİZDE DE FERMAN VAR DİYE AÇILAN İKİNCİ DAVA…

Davalılar tarafından Ardeşen Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “ iade muhakemesi “ davası açılmış ve kesinleşmiş karara karşı olağanüstü kanun yoluna başvurulmuştur. Davacılar, kendilerine hak tanıyan bir ferman olduğunu, 1216 tarihli bu fermanı yargılamanın devam ettiği 5 yıl boyunca bulunamadığı;  karar kesinleştikten sonra ele geçtiğini iddia etmişlerdir. 

Yargılama sonucunda mahkeme, Eğrisu Yaylası’nın Sanoluların tasarrufunda, Golazena Yaylası’nın diğer davacı köylerin tasarrufunda, birbirine hem hudut olan yaylaların ortak sınırının ise, Sarıyaprak, Uzunkaş, İnce çakıl, Lelvan Sırtı, Soğan Sırtı ve Hevek Aşıtı olduğu  iddia edilen sınırların Eğrisu Yaylası’nın batısından geçmediği, doğu tarafından geçtiğini tespit ederek  önceki mahkeme kararını doğrulamış gerekçeli kararında, “ 1216 tarihli fermanın sıhhati hakkında taraflardan talep gelmediğinden, resen inceleme yaptırılmamıştır” yolunda tespitte bulunmuştur.

Karar davacılarca temyiz edilmiş; ve karar onanmıştır.

 28.5.1966 tarihinde mahkeme kararının icrai infazı yapılmış ve  yayla Sano Köyü’ne teslim edilmiştir.

SAHTE FERMANLAR…

Davacı Mehmet Civaoğlu, Ardeşen Asliye Hukuk mahkemesine verdiği 26.5.1966 tarihli dilekçesinde, Lelvandere ( golazena) yaylasının dedelerinden kaldığı, Topluca köyü halkı tarafından tecavüz edilmekte olduğu, dereye kadar kendilerinin olduğuna ilişkin 1327 tarihli fermanın bulunduğu, dereden karşı kısmın 1329 tarihli fermanla topluca köyüne ait olduğu iddia edilmektedir.

15 zilkade 1327 tarihli, Atina kazası naip ve müftüye hitaben yazılı olduğu görülen fermanda, Zigamisufla köy halkından 5 kişiye lelvan yaylasının tahsis edildiği, Eğrisu Yaylası ile ortak sınırın yayladan geçen dere olduğu belirtilmektedir. Fermanda devamla, ayrıca köyümüzün adı Sano olduğu halde; Zano( !) karyesi ibaresi kullanılarak, her iki yayla arasında ortak sınır dere olmasına rağmen, yaylaya tecavüz edildiği bildirilerek Zano karyesinin  müdahalesinin önlenmesinin yazılı olduğu görülmüştür. Sunulan bu iki belgeye göre tanık dinlemeye dahi ihtiyaç bulunmadan davanın lehe sonuçlanması gerekmektedir. Sahte olarak yapılan 1216 tarihli ferman kaydı ile sonuç alınamayıp dava kaybedilince, komşularımız tarafından bu sefer her iki davada da sunulmayan yepyeni fermanlar üretmek ihtiyacı duyulmuştur.

Bu sefer davaya ben girdim ve 17 sayfadan oluşan yazılı savunmayı ve hukuksal nedenlere dayanan belgeyi mahkemeye sundum.

Arazi Pazar’da olmasına ve pazarla ilgili 10 defter bulunmasına rağmen, karşı tarafın mahkemeye sunduğu fermanın Trabzon ile ilgili bir deftere yazılmış olması, 1216 ile 1327,1329 tarihleri arasında 113 sende bu deftere başka bir kaydın yapılmamış olması, öncekilerin divan yazısı ile yazılmış olmasına rağmen karşı tarafça sunulan bu üç ferman kaydının basit yazı ile yazılmış, aynı kalem, aynı boya ve aynı el mahsulü oldukları, Arşiv Genel Müdürlüğünde her üç fermanı da tanzim edebilecek ve 115 yıl görev yapabilecek bir memurun çalışmış olmasının mümkün olamayacağı, üç ferman kaydından sonra başka hiçbir işlem kaydedilmediği  gerçekleri göz önünde tutularak, fermanların gerçekliği konusunda “ Bilirkişi incelemesi”  talep edilmiştir.

21 YIL SÜREN DAVA…

Mahkemece dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 8 sayfalık raporda, karşı tarafça sunulan her üç fermanın da sahte olarak yapıldığı kesin olarak tespit edilmiştir. Fermana göre 5 kişi hak sahibi olarak gözükmektedir. Sadece 1 kişi dava açmıştır. Hak sahibi olan tüm kişilerce birlikte dava açılmasını talep ettiysek de  mahkemece reddedilmiştir. Esastan ve usulden hukuka aykırı bu davanın dinlenmemesi gerekirken yargılama 21 yıl devam etmiştir. Böylelikle aslında hukuken kesin olarak çözümlenmiş bir muaraza, haksız olarak sürüncemede bırakılmıştır. Mahkeme, yaylanın tek kişiye ait olamayacağı, tek başında dava açılamayacağı, ve dayanılan belgenin şüpheli olduğu gerekçeleriyle 17 Mart 1987 tarihli,  1966/136 Esas,  1987/50 sayılı karar ile  davayı ret etmiştir.

Davacı, kararı temyiz etmiştir. Duruşmada taraf avukatları dinleyen Yargıtay 14.H.D. 4090-6800 karar sayısı ile, 29.9.1987 tarihinde özetle, yayla ve meralarla ilgili olarak o yerleri kullanan kamu kurumları tarafından dava açılabileceği, kişilerin dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı, dayanılan belgenin uydurma olduğu Bilirkişi raporu ile doğrulanmış olmakla hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Bu davayı müteakiben, Aşağı durak köyü muhtarı 13.12.1987 de  Ardeşen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin                1988/3 esas sayılı meni müdahale davasını açmıştır.  Bu davaya karşı da, kesin hüküm itirazımızı      sunduk. Davacı muhtarı kesin hükmü kabul ettiğinden, keşif yapılmadan, dosya üzerinden 9.5.1989            tarihli, 1989/95 sayılı karar ile davayı reddetmiştir.

Davacı Vekili kararı duruşmalı olarak temyiz etmiş, ve "Noksan soruşturma ile davanın reddi doğru değildir.” gerekçesi ile eksik araştırma yapıldığı bildirilerek 14.11.1989 tarihli ,5616 Esas, 9618 sayılı karar ile bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak dava konusu taşınmaz üzerinde taraflar vekilleri ile birlikte keşif yapılmış, tanıklar dinlenmiş, dava konusu yerin daha önce sonuçlanan, kesin hüküm niteliğinde olan yerle aynı yer olduğu, harita ve krokilerin araziye uygulandığı tespit edilmiştir.

Aynı yer hakkında daha önce dava görülüp karara bağlandığından 7.7.1992 gün ve 1988/19 E., 1992/ 86 K. sayılı karar ile kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

Karar davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiş ise de, Yargıtay 14.H.D, uygulanan krokiye ve diğer delillere göre kesin hüküm mevcut olduğundan, davanın reddinin doğru olduğu tespit edilerek 20.4.1993 tarihli, 1992/11127 E., 1993/3356 Karar sayılı kararı ile  onanmıştır.

SIĞIRLARIMIZI VURDULAR, İŞ MAKİNALARIMIZI YAKTILAR …

Böylelikle yargılama süreci tamamlanmış olmasına rağmen  komşularımızın talepleri maalesef tükenmemiştir.  Taraflar aynı, taşınmaz aynı olduğu, 5 sefer de yargılanmanın yeniden görülüp tamamlandığı, bu kararların da kesinleştikleri, karar icrasının da yapıldığı ve yaylanın köyümüze teslim edildiği düşünüldüğünde artık aynı yer ile ilgili bir dava açılabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle komşularımız, İdari makamlara müracaatla, yanlış bilgi vermek suretiyle fiili durumlar yaratarak mahkeme kararlarını yok saydırmaya çalışmaktadırlar. 

Biz sahte belge düzenleyenleri ve  bu evrakları kullananları Ağır ceza mahkemelerine dikmedik ama

komşularımız, hırslarını hayvanlardan ve eşyadan bile çıkartmak istemişlerdir. Evinin önünde otlayan 9 ineğimizi ateşli silahlarla öldürdüler, yayla yolu yapımında kullanılan, köylümüzün parasıyla almış olduğumuz dozerimizi örgütlü olarak kurşunladılar; kundaklayarak yaktılar.

 

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 4. Sayı Sayfa; 96

Önceki BİR AĞACI KORUMAK - ANIT AĞAÇ
Sonraki DOĞA FOTOĞRAFÇILIĞI