Bir Ağacı Korumak; Anıt Ağaç
Fırtına Vadisi özellikle ülkemizdeki doğa koruma faaliyetlerinin başlangıcı ile birlikte önem kazanmış ve onlarca makale, araştırma, proje ve kitaba konu olmuştur. Bölgenin sahip olduğu doğal ve kültürel zenginlik, aynı zamanda koruma gerekliliğini doğurmuş ve neticede alanın büyük bir bölümü milli park ilan edilmiştir. Vadi için milli park haricinde başka koruma alanları da belirlenmiştir. Bunlar içinde sit alanları, yaban hayatı geliştirme sahaları gibi ulusal statüler ile sıcak nokta, ekolojik bölge gibi uluslararası statüler yer almaktadır. Belirlenen bu alanlar aynı zamanda Fırtına Vadisinin değerini de ortaya koymaktadır. Alanların tanımlarından da anlaşılacağı üzere bu değerler;
- Bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri (Milli Park),
- Jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli (Doğal Sit),
- Av ve yaban hayvanlarının ve yaban hayatının korunduğu (Yaban Hayatı Geliştirme Sahası),
- Endemizm düzeyi yüksek olmasının yanı sıra biyoçeşitlilik bakımından zengin, dolayısıyla doğa koruma çalışmaları bakımından önemli (Sıcak Nokta),
- Coğrafik olarak farklı, karakteristik doğal topluluklar ve türler içeren (Ekolojik Bölge) alanlardan oluşmaktadır.
Doğa koruma çalışmalarında kullanılan veciz bir söz vardır; “bir ağaca bakmaktan ormanı görememek ya da ormana bakmaktan bir ağacı görememek”. Fırtına Vadisinde yaşayanlar ya da bir sebeple orda bulunanlar, etrafındaki zenginliklerin farkında ama ne yapması ya da ne yapmaması konusunda bir bilgiye sahip değil. Sadece yöre için değil Türkiye hatta dünya için çok değerli bir varlığa zarar verebilmekte ya da yok edebilmektedir. İşte bu noktada, bu varlıkları tanımak ve yaşam alanlarımız için değerini bilmek doğa koruma adına önem kazanmaktadır. Bazen tek bir ağacı tanımak, onu korumak, orman ekolojisi için anahtar rol oynamaktadır. Çünkü bir ağacı korumak, ağacın diğer yaşam alanlarıyla beraber korunması anlamına da gelmektedir. Böylece tek bir ağaç bir doğa parçası için şemsiye görevi görebilmektedir. Bu yüzden doğa koruma faaliyetleri için “Anıt Ağaç” kavramı ülkemizde de yasal bir statü olarak uygulanmaktadır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 28.06.1988 tarihli kararına göre: Doğal yapısı, ölçüleri ve diğer özellikleri bakımından anıtsal nitelikler kazanmış ağaçlara Anıt Ağaç denir. Bilimsel bir tanım olarak ise, Anıt Ağaç; Yaş, çap ve boy itibariyle kendi türünün alışılmış ölçüleri üzerinde boyutlara sahip olan; ilginç kök, gövde ve dal formu nedeniyle izleyenlerin belleğinde kimi simgeler çağrıştıran; yöre folklorunda, kültür ve tarihinde özel yeri bulunan, geçmiş ile günümüz, günümüz ile gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olan ağaçlar anıt ağaçlardır. Anıt ağaç, sahip olduğu özelliklerden ötürü her türlü önlem alınarak mutlak surette korunması ve doğal miras olarak gelecek nesillere bırakılması zorunlu olan ağaçtır. Kamu yararı açısından en yüksek değere sahip olan bu ağaçlar, amacı ne olursa olsun her türlü çevre düzenlemesinde "Muhafazası Mutlak Zorunlu" olan nesneler niteliğindedir. (ASAN,Ü).
Bir ağacın anıt ağaç olarak ilan edilebilmesi için görsel özellikleri ve fiziksel boyutları öncelik taşır. Ancak bu öncelikler dışında, kültürel ve tarihi olaylara tanıklık etmekte ağaçlara anıtsal nitelik kazandırmaktadır. Özetle, gövde ve tepe çapının olağanüstü, olağan yaşının çok üstünde, tarihi ve kültürel önemi, anıt ağaç ilanı için gerekli ölçütlerdir. Bu ölçütlere sahip anıtsal nitelikli ağaçların tescilleri için Bölge Koruma Kurullarına başvurulması gerekmektedir.
Yöremizde anıtsal boyutlara ulaşmış çok sayıda doğu ladini (yöre diliyle çam) ve doğu kayını (yöre diliyle gürgen) ağaçları bulunmaktadır. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği tarafından şimşirler üzerine yapılan bir çalışmada Meydan Köyü civarında anıtsal nitelikte porsuk ve şimşir ağaçları da bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlardan biri 1132 m yükseltide, çapı 63 cm, boyu 8 m olan, Türkiye’de bugüne kadar tespit edilebilmiş en büyük boyutlu ve yaşlı (yaklaşık 300 yaşında) şimşir ağacıdır. Bir diğeri ise 1195 m yükseltide çapı 302 cm, boyu 16 m olan ve yine buda Türkiye’de bugüne kadar tespit edilebilmiş en geniş çaplı porsuk ağacıdır. Bu iki anıt ağaç niteliğindeki ağaçlar milli park sınırı dışında “Gen Koruma Ormanı Fonksiyonu” ile Orman İşletme Müdürlüğü tarafından işletilmektedir. Bu ağaçlar aynı zamanda Türkiye’de ender olarak görülen şimşir meşcerelerinin (küçük orman yapıları) içinde yer almaktadır ki bu alanlar doğa koruma çalışmaları açısından mutlak korunması gerekli alanlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki; alanın engebeli yapısı ve bitki yoğunluğu bu iki ağaç türünün fark edilmemesini sağlamıştır.
PORSUK AGACI |
Şimşir ağacı, ahşap oymacılığı ve kaşık, oklava, tarak gibi geleneksel ürünlerin yapımında kullanılmaktadır. Yöre kültürünün en önemli unsuru olan tulumun sesine ahenk veren nav, özellikle şimşirden yapılmaktadır. Porsuk ağacı, mobilyacılık ve küçük el sanatları yanında özellikle eski çağlarda yay yapımında kullanılmıştır. Bu özelliği, yöredeki kalelerin varlığı ile tarihi bir önem kazanmaktadır. Bu iki ağaç türü, yöredeki varlıkları ile yörenin tarihi ve kültürel yapısının da sembolü olabilecek niteliktedirler.
Tespit edilen bu iki ağaç türü için, Koca Cemşir (şimşir) ve Koca Ardunç (porsuk) adları ile anıt ağaç olarak tescil edilmesi bilimsel, genetik, eğitsel ve turizm yönünden gerekli olduğu düşüncesiyle Kırsal Çevre Derneği tarafından ilgili makamlara dilekçe ile başvuru yapılmıştır.
ŞİMŞİR AGACI |
Vadideki anıt nitelikteki ağaçları ve bu ağaçları bünyesinde barındıran ormanları tehdit eden etkenlere baktığımızda, kaçak kesimler, tür kaçakçılığı, katı ve sıvı atık kirliliği, hastalıklar, kontrolsüz turizm faaliyetleri gibi tehditlerin mevcut olduğunu görmekteyiz. Bu etkenlerin büyük çoğunluğu vadi dışından geldiği gibi yöre halkının da etkisi görülmektedir. Özellikle vadi için yapılan planlamalar ve yatırım programları, doğa koruma öncelikli olsa da ne yazık ki uygulama aşamasında koruma göz ardı edilmektedir. Ancak vadi için, yöre halkının çoğunluğunda bulunan çevreyi koruma ve kültürünü yaşatma bilinci bir şans olmaktadır. Ancak bu elverişli durum bilgi ile desteklenmelidir. Bir ağacı bilerek korumak etrafındaki tüm varlıkları da korumamızı ve bilinçli kullanmamızı sağlayacaktır. Böylece anıtsal nitelikteki ağaçlar ve ormanlar ancak o zaman topluma mal edilebilir ve gerçek manada korunmaları sağlanabilir.
Bu bilinçte olursak yaşam alanlarımızı, gelecek nesiller için de yaşanabilir ve en önemlisi onların da bu güzellikleri görebilecekleri bir miras olarak bırakmış oluruz.
Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 4. Sayı Sayfa; 94