HALA'LI

Aşağı Kaydırın
ÇAMLIHEMŞİN DERGİ 4.SAYI
  • 65
Yazı Boyutu:
Yazdır

HİÇ BİR ŞEYİM OLMASA DA ADIM OLSUN HALALI...

Çamlıhemşin İlçesini geçtikten sonra 2 kola ayrılır.
Fırtına Vadisinin ortasından akmakta olan Fırtına deresi Çamlıhemşin üzerinde iki kol ile birleşerek akmaya devam etmektedir. Bu kollardan birisi Çat vadisi üzerinden gelmekte olan Büyükdere,  diğeri ise Ayder istikametinden gelmekte olan Hala deresidir.
Hala deresi üzerinde yer alan birçok irili ufaklı köy ve mahalleler vardır. Bunların hepsine orta isim olarak HALA, oralarda yaşayanlara da HALALI denir.  Halalı'lar aynı zamanda türkülerinde "Hiç bir şeyim olmasa da, adım olsun Halalı" diye söyleyebilecek kadar megaloman bir toplum gözüküyorlar.
Hala Deresini, Köylerini ve Halalıları bizlere en iyi gene kendileri anlatabilirler diye bizlerde Halalı'lar ile konuştuk.
İbrahim Meşeci, Manolya Veziroğlu, Mesut Çolak, Musa Baltacı, Refah Veziroğlu ve Yaşar Güler ile Çamlıhemşin'de yaptığımız sohbete, Yusuf Işık ile Ankara da yaptığımız sohbeti ekledik ve ortaya güzel bir Hala dosyası çıkmış oldu.

   
 İbrahim Meşeci, Manolya Veziroğlu, Mesut Çolak, Musa Baltacı, Refah Veziroğlu ve Yaşar Güler

 

  Rahmetli Yusuf IŞIK


İşte sizlere Hala ile ilgili sohbetlerimizden aklımızda kalan bilgiler;

HALA İSMİNİN KÖKENİ...

Hala diye bir kayda kayıtlarda rastlanmamış.
Rivayete göre Büyük dereden bir kız halaya evlenmiş. Yeğenleri, zamanla Halalarına ziyarete gitmişler. Dönüşte bir fırtına çıkmış ve gidenlerden bir kız köprüyü geçerken dereye düşmüş. Dere kızı epeyce sürüklemiş ve kızı balık geçmez diye adlandırılan bir yere kadar sürüklemiş ve kızı orada ölü halde bulmuşlar. Akrabaları nerede buldunuz diye sorunca Halanın Deresinde diye diye Hala deresi adının kaldığı söylenir.

HALA NEREYE DENİR... 

Hala deresine suyunu döken pınarların suyunu aldığı her yer den gelip Çamlıhemşin deki Ham köprüye ulaştığı bölgeye Hala Hemşinliği denir.
Hala ismiyle ilgili birçok rivayet var. Kaplıca köyünün Ayder tarafındaki hududunda Aşto ırmağı var. Aşto kaynaklarda aştık anlamında kullanılmaktadır.
Bazı kitaplarda Hemşinlilerin bölgeye hala üzerinden geldiğini söylerler. Bu aşma esnasında Hemşinlilerin başında Alabeg diye bir önderleri olduğu söyleniyor. Alabeg'e zamanla başına h alarak Hala dendiği bir rivayettir.
Hemşinliler bölgeye Kaçkarları aşarak gelmişler. Hoderçur üzerinden, Kavrun üzerinden, Kırmızı gedik üzerinden, Neletlema aşıtı üzerinden bölgeye girdikleri söyleniyor. Bir diğer kolunda İspir üzerinden Cimile geldiği söyleniyor.(Yusuf Işık)

HALA DERESİNİN KOLLARI...

Çamlıhemşin Ham köprüden vadiye girdiğiniz zaman ileride Kale köprüsünden sola doğru bir kol gider. Buna Melivor dere denmektedir. Bu Boğaz yaylanın altından başlayan bir deredir. 
Ayder tarafına tekrar devam edildiğinde ileride sola doğru giden başka bir dere görünür. Bu Tar deresidir. Tar Deresi; Kaçkar yaylası ve civarının suyunu Tolikço dediğimiz yerden Hala deresine taşımaktadır.
Gene Aydere doğru çıkarken Tivaçoy ve Hançoy ırmakları vardır.
Ayderden sonra Avusor tarafından gelen başka bir dere daha vardır. O ırmağın adını Halalılar Ağveçoy'un suyu olarak bilmektedirler.
Galerin bitiminde Kavrun deresi sağa, Ceymakçur ve Paakçur deresi de sola ayrılır.
Kavrun deresi Kaçkarlara kadar gider ve Karanlık dere veya Kanlı dere denilen yere kadar uzanır.

HALANIN MEDRESESİ… 

Eskiden Hala köy olarak tekmiş ve merkezi Çuklanut'muş.
Çuklanut şimdiki Kale köprünün olduğu yere denmekteymiş. Eskiden bir medrese varmış. Medreseyi yapan Gobuh Ahmet Edip Efendi İstanbul'da okumuş ve hoca olmuş. Çinçivanın (Şenyuva) altındaki Rüştiye'ye hoca olarak tayin olmuş. 2 sene rüştiyede hocalık yaptıktan sonra 1875 yılında Halada Medreseyi açmış. 30 sene Medresede hocalık yapmış ve rahmetli olmuş.
Ahmet Edip Efendinin mezarı Meençat denilen yerdedir. Mezar taşında "Gobuh Osman Ağazade Ahmet Edip Efendi istanbul da ilim eyledi kale köprüsünde medrese kurup pek çok talebe yetiştirdi." diye geçer.
Ahmet Edip efendinin ölümünden sonra yapı bir müddet daha Medrese olarak devam etmiş ama o zamanın şartları çok zor olduğu için 1920 yılında Medrese yıkılmış.
Medresenin az altındaki Çuklanut da bulunan yere 2 katlı yeni bir medrese yapılmış.  Medresenin olduğu yere bugün Medresenin düzü denmektedir. 
İkinci medrese 2 katlı ve ahşaptan yapılmış. 1927 yılına kadar medrese olarak devam eden ahşap yapı Tevhidi Tedrisat kanunu ile ilkokul oluyor ve Hala İlkokulu adını alıyor. 1955 yılına kadar ahşap bina hizmet vermiş sonra mevcut beton bina yapılmış ve 1980 yılına kadar hizmet vermiş.

KALE KÖPRÜSÜ…

Kale Köprüsünü Balioğlu diye bir usta yapmış. Bir fırtınada Holco köprüsü yıkılmış ve fırtına bütün kütükleri getirip şu anda kale köprüsü denilen o zamanlar isimsiz köprüye dayamış. Yapan ustasının Oğlum dayan… Oğlum dayan… Sözleri ile Köprü kale gibi mukavemet göstermiş ve yıkılmamış. Ondan sonra o köprüye Kale köprüsü denmiş.
Köprüyü yapan ustasının mezarı köprünün ayağındadır. Ustanın vasiyeti " Benim mezarıma çekiç vurmuş taş koymayacaksınız!" olmuş ve dereden toplanan taşlarla mezarı yapılmış.

HALANIN KÖYLERİ...

Çamlıhemşinden, Ayder tarafına dönüldüğünde Hala Vadisine girilir. Burada yer alan köylerin hepsi Hala köyleridir.
Hala vadisinde ilk yerleşim alanları Dağların üst alanlarındaki Paglar da olmuş. Fakat zamanla iniş ve çıkış zor olduğu için aşağılara iniş yapılmış ve şimdiki köyler oluşmuş.
Bu köylerin bazıları şimdi mahalle olmuş durumdadırlar fakat halanın bilinen eski adı ile 4 köyü vardır.

Canuttobira, HolcoKısmanmelivorLivikcakıslı

Bu köylerin kendi içlerinde ayrıca yerleşim birimlerinden oluşan ayrı bölümleri bulunmaktadır.

Köylerin isimleri 1950'lerin sonuna doğru değiştirilmiş. Canuttobira: Aşağı şimşirli, Holco: Kaplıca, Kısmenmelivor: Yukarı şimşirli ve Livikçakesli: Güroluk olarak değiştirilmiş.

Aşağı Şimşirli Mahallesi (Canuttobira): Hala vadisinde sağ tarafta yer alan ilk köy Aşağı şimşirliye (Canuttobira) ait olanlardır. Aşağı şimşirliye ait olan bölümler ilk olarak Bahçelikonaklar denilen Çitne ve Habak'tır.

     
Aşağı Şimşirli (Canut)  Aşağı Şimşirli (Tobira) Aşağı Şimşirli ( Habak)

Aşağı Şimşirliye ait diğer bölümler ise dağ tarafında Ünallı, Holco ve Tobira yol bölümünde ise Düz, Çuklanut ve Medrese'dir.

   
AŞAĞI ŞİMŞİRLİ - (CANUT - TOBİRA)
AŞAĞI ŞİMŞİRLİ - (HABAK)

Kaplıca Mahallesi (Holco) : Kaplıca mahallesi geniş bir alana yayılmış bir çok bölümden oluşmaktadır. Aşağı Şimşirli üzerinden girilen yol Holco üzerinden gitmekte ve köyün tüm bölümlerinden geçmektedir..

 
Kaplıca (Holco)


Kaplıca mahallesi; Hiçolli, Manuça, Şişmanlı, Ortaköy, Meeçi ve Ham bölümlerinden ve ayrıca Ayder yaylasından oluşmaktadır.

 
 KAPLICA - (HOLCO)

Güroluk Köyü (Livikçakesli): Ayder yolu üzerinden çuklanut mevkisinden bir yol sola dönmekte ve ayrı bir vadiye giriş yapılmaktadır.

   
Güroluk (Karşıdan görüntü)  Güroluk (Mahalle içi)


Bu vadinin başında yer alan bölüme eskiden Livikçakesli denilirmiş.
Sonradan ismi değiştirilen bu köye Güroluk Köyü denilmiş.

 
GÜROLUK - (LİVİK-CAKESLİ)

Güroluk köyüne bağlı bölümler; Cakesli, Livik, Livik Aşağı sıra, Livik Orta sıra, Livik Yukarı sıra, Molavat ve Glat bölümleridir.

Yukarı Şimşirli Köyü (Kısmenmelivor):  Melivor ismi cumhuriyetten sonra söylenmeye başlamış. Daha eskiden buraya Meevor deniyormuş.

 
Yukarı Şimşirli



Meevor deresinde yaşayanlar saraya vergi olarak 7 ton bal verirlermiş. 

Meevor; Balı bol anlamındaymış.

 
YUKARI ŞİMŞİRLİ - (KISMEN(KECMAN) - MELİVOR)

Bu köy; Çuklanuttan sola döndükten sonra girilen vadinin sağında ve solunda yer alan  yerleşim birimlerinden oluşmaktadır. Yol ile devam edildiğinde yolun sağ bölümünde Koydut,  yolu devam edip derenin karşıya geçilmesinden sonra girilen köyün ismi Melivor, devam edildiğinde Herpuzlu bölümüne ve onun üzerinde yer alan Hospun bölümlerine geçmek  ve ileride Kecman bölümü ile tekrar dere kenarına inmek mümkündür.

HALANIN YAYLALARI

Halalılar yayla olarak Amlakit, AyderKavrun, Ceymakçur ve Paakçura gidiyorlar. Ayrıca  Yukarı Şimşirli üzerinden devam edildiğinde Avakmağlut, Ungulina, Maçuimeye denilen mezreleri de vardır.
Bu mezreler daha ziyade bal yetiştiriciliği için kullanılmaktadır.
Ceymakçur ve Paakçur halalıların Vartovor yapılmayan iki yaylası. Fakat bütün seremonileri ile göç yapılıyormuş.
Genelde aşağı ve yukarı şeklinde gidilen yaylalara giderken 3 gün şenlikler oluyormuş.

Amlakit Yaylası: Halalıların diğer köylerle ortak kullandıkları yaylalardan birisidir. Daha ziyade Hala bölgesinin Aşağı Şimşirli köylülerinin kullandığı  yaylalardan birisidir. Yukarı bölümünde yayladan bir saat mesafede yolu olmayan Yukarı Amlakit denilen Kotençur yaylası vardır.

Kavrun yaylası; Osmanlı vergilerinden kaçan Ermenilerin daha erişilmez noktalar olan yukarılar da sürekli bir hayat sürme çalışmalarından ortaya çıktığı söylenir. Annem Kavrunun vanaklarından olan 3 para köy ve vice vanağının Bozacıoğlulları tarafından, Hala vanağınında Azaklıoğulları tarafından Ermenilerden satın alındığını söylerdi (Manolya Veziroğlu)
Aşağı ve Yukarı diye ikiye ayrılır 300 tütün yayla (300 ocağı tüten hane) diye anılan yaylalardandır.
1964 yılında Aşağı Kavrun yaylasında çıkan bir yangında 247 ev yanmış. Bu yangından sonra yerleşim daha ziyade Yukarı Kavrun tarafında oluşmaya başlamış.

Paakçur: Paakçur yaylası Hala Vadisine açılan ovalardan bir diğer üzerinde yer almaktadır.

 
Ceymakçur

Ceymakçur Yaylası : Haçvicak, Aşağı ve Yukarı Ceymakçur diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır. Aşağı Şimşirli Köyü ve Kaplıca Köyü kullanmaktadır.

 
Paakçur

 AYDER…

Ayder bir mezradır. Eskiden İlkbahar ve sonbaharda köylülerin daha yukarılarda bulunan yaylalara gidiş ve dönüşlerinde konaklayabilmeleri ve hayvanlarının etraftaki otlardan faydalanabilmeleri için ara mesafelerde bulunan ve etrafı otluk alanlarla kaplı olan düzlüklere Mezra denirdi. Mezralarda gidiş ve dönüşlerde 10 - 15 günlük geçici iskânlar yapılırdı. Ayder hem bu süreçlerde kullanılan hem de yaylalarda hazırlanan katıkların serin yerde muhafazası için ambar gibi kullanılan bir konumdadır.

Daha sonraki yıllarda buradaki ambar şeklide olan evler onarılarak yaşlıların kalabilmeleri için mekânlar haline getirilmiş.

Ayder ismi Manolya Veziroğluna göre; Kısmen Melivor un eski adı Kecman'mış. Ailelerin anlattığına göre; Kecmanda ve Tobirada 2 aşiret yaşarmış. Birisinin reisinin oğlu, diğerinin kızına âşıkmış. Fakat ailelerin arası pekiyi değilmiş. Kızda oğlanda çok iyi avcıymış. Ava gidince dağlarda görüşürlermiş. Kız bir zaman sonra hastalanmış ve dağa gidemez olmuş. Oğlan bir gün ay ışığında ava gitmiş ve bir keçiyi takip etmeye başlamış. Keçi topallayarak bir düzlüğe gitmiş. Gittiği yerden sudan dumanlar çıkıyormuş. Keçi ayağını bir kaç sefer suya sokup çıkartmış ve topallamadan yürümeğe başlamış. Çocuk bunun üzerine koşarak kızın ailesinin yanına gitmiş ve gördüklerini anlatıp, kızında giderse iyileşebileceği konusunda ikna etmeye çalışmış. Kızı götürmüşler ve hakikaten kız iyileşmiş.  Hatta evlendikleri bile rivayet edilirmiş. Çocuğa nerede o su diye sorduklarında Aylı derede diye anlatırmış. Aylı dere diye diye ismin Ayder kaldığı söyleniyormuş.

Rahmetli Yusuf Işık'a göre; Hemşinliler baştan tam göçermişler. Dağdan dağa giderlermiş. Eskiden Karsın Bilbilan yaylasına kadar giderlermiş. Çok zor olunca daha yakınlarda yaylalar kurmaya başlamışlar ve diğerlerini bırakmışlar.
Fakat bu göç bu taraftaki yaylalar kurulana kadar bu devam etmiş. Senede 3 göç dağa doğru 3 göçte köye doğru olmak üzere yarı göçer duruma geçmişler.
Ayder aslında Ambarların yapıldığı Mezre şeklindedir. Yaylaya çıkanlar oluşturdukları katıkları ve balları köye indirirken önce bu ambarlara getirirler, yığarlar ve daha sonra köye götürürlermiş.
Bu sebeple Ayder, ambarlıklardan kurulmuştur. 3 ambarlık bölgesi vardır. Aşağı Ambarlık, Orta Ambarlık ve Yukarı Ambarlık. Bu ambarların özelliği kapılarının dışarı açılmasıdır. Bu şekilde yaban hayvanlarının iteleyip içeri girmeleri engellenirmiş.
Evlerin ilk olarak sadece Ambar olarak kurulduğunu düşünüyorum. Yani önce ambar yapılmış, sonrasında evi büyütmüşler. Çünkü ambarların kapısı da dış kapılar gibi dışarı açılmaktadır.
Evleri yaparken önce bir ambar kurmuşlar, Ambarın dışında bir tarafa bir ocaklık yapmışlar, Ambarın yanına bir çardak yapmışlar. Ambarın hemen önüne bir Maran yapmışlar ve altındaki ahırla klasik bir Ayder evi olmuş. Maran hem ot hem de süt konan bir yerdir. Ambara ise sadece gıda konur.
1600 lü yallardaki Osmanlı kaynaklarına göre " Hala nam mahal yerde, Yel illetine iyi gelen çok kıymetli bir su vardır" denmektedir. Ellili yıllarda at sırtında kötürüm gelen insanların bir kaç sefer suya girdikten sonra iyileştiğini bizzat görmüşüm (Yusuf Işık)
Aşağı Ambarlıkta 200 sene belki 300 sene evvelinde kaplıcaya dayalı ahşap oteller vardı. Bunlardan bazıları halen yaşamaktadır.(Manolya Veziroğlu)
En eski kaplıca Yukarki Ambarlığın dere tarafının orada Sasuk denilen yerdeymiş. Kaplıcaya girenleri başkaları görür diye burası kapatılmış. Daha sonra şu andaki kaplıca tesislerinin dere tarafında soğuk suyun içinden çıkan bir kaplıca daha vardır. Burası hala durmaktadır fakat daha sonrada şimdiki ılıca tesisleri yapılmıştır.
Aşaki Ambarlığın dibinde derenin karşı tarafında Yılanlı Kaplıca diye başka bir yer daha vardır. Buranın suyu çok sıcak değildir bu sebeple içerisinde su yılanları bulunmaktadır.
Ayrıca bir kaç tane içmelerde vardır. Mesela Ağveçoy deresinde bir tane vardır.
Kavrun: Osmanlı vergilerinden kaçan Ermenilerin daha erişilmez noktalar olan yukarılar da sürekli bir hayat sürme çalışmalarından ortaya çıktığı söylenir.
Annem Kavrunun Vanaklarından olan 3 para köy ve vice vanağının Bozacıoğlulları tarafından, Hala vanağınında Azaklıoğulları tarafından Ermenilerden satın alındığını söylerdi (Manolya Veziroğlu)

HALALILAR GERİ DÖNECEK OLSA AHIRLARDA BİLE YER OLMAZ…

Haladan çok insan gurbete gitti ve bir daha dönmedi. Fakat bugün gidenler geri dönecek olsalar ahırlarda bile yer olmaz iye başlayan sohbetimiz Halalılar, Türküleri ve Tulumcuları üzerine devam etti. İşte kendilerine göre Halalılar;
Halalılar şahıslarına münhasır insanlardır. Doğru söylerler ve doğru bildiklerini yaparlar. Bazen bu doğruluk başkalarının gözünde sinirli ve aksi görüntüsü oluşturmaktadır. Mesela düğüne giden bir Halalı gittiği köyde eğri büğrü bir tuvalet görse yenisi yapılsın diye onu yıkar.
Çok coşkuludurlar ve iyi horon oynarlar. Coşkulu horonları ve türkülerine diğer köylerden gıpta ile bakılır.

TÜRKÜLERDE HALA…

Bu türkü Rize Üniversitesi eski Rektörü Nazmi Okumuşoğlunun babası Abbas amcanın türküsüdür.
Amlakit yaylasında Viceliler ve Halalılar Türküye kalkışıyorlar. Vice tarafında bir tarafı felç olan Demirci Sarı İbrahim ve bir kaç kişi, diğer tarafta da Okumuş Abbas ve bir kaç kişi. Çok uzun türkülere kalkışıyorlar o türkülerden bazılarında halalılar çolak kişiye istinaden türkü atarlar;

Halalılar - Acaba ne olmuştur, Bir yani kurumuşa.
Viceliler - Birlukta böyle olur, Gençlikte kudurmuşa...

Halalılar - Nasıl oldu da oldun, Enişte okumuşa...
Viceliler - Ben asli altun idum, Sulak oldum gumuşa

Diye saatlerce birbirlerine türkü atarlar.
Halalılardan birisinin adı Cevahirmiş. Sonunda ona da türkü atarlar ve derler ki;

Viceliler - Cevahir senin kaman, Palalidur palali...
Halalılar- Hiç bir şeyim olmasa, Adım olsun Halalı...

Sabaha kadar devam eden bu türkü atışmasına sonu Osman Kurtuluş veriyor ve "İki gurupta berabere kaldınız" diyerek türkü atışmasını sonlandırıyor. 

Ayrıca şimdi rahmetli olan Dr. Yusuf Işık bize birçok hala türküsü söyledi. Bunlardan bazıları şöyle;

Dört bir yanı Gür orman, Neresidir burası.
Üstü Holco Tobira, Altı hala deresi.

Hala kapılarında, Çiçekli erik dali
Haladan geliyorum, Sevdalıyım sevdalı

Karşıdan gelenlere, Gaz koydum fenerlere
Annen seni verecek, Haladan gelenlere

Ye halali halali, Güzel kızlar varmidur.
Ben desam ki yok oğul, Gelen geçen körmidur.

Yolcu oldum haladan, gidiyorum sıladan.
Ben nasıl ayrılayım. Senin gibi leyladan.

Bu Ayder şirin ayder, Bizi görenler ne der.
Bizi gören insanlar, Vallahi Halalı der.


Bizim Hala deresi, Gene öyle Akarmi.
Akşamdan doğan aya, Nazlı yarda bakarmı

Ayderin düzlerinde, Bir görünüp bir yitma.
Hodoça kadar bekle, Beni berakip gitma

Ayderler benim için Taşkayadur taşkaya.
Davranda gel sevduğum, Verme beni başkaya

Ayderin binek taşı, Güzellerin durağı.
Yazın havadar olur, Kışın basar Kırağı.

HALANIN MEŞHUR TULUMCULARI…

 Rahmetli Yusuf Işık ve Refah Veziroğlu bizlere meşhur halalı tulumcuları anlattılar.

Saracoğlu Aziz: 1800 lü yılların sonu ile 1900 lerin başında yaşamıştır. Bilinen en eski Tulum ustasıdır. Tulumu konuşturduğu söylenir (Dün.. Dün……. Dün değil evvelki gün..)
Bilinen Tulum ustalarının hepsinin hocası olduğu söylenir.
Tobira köyündendir. Aile soyadı Saraç'tır.

Saagoğlu İdris: Kendi özel havası olan İdrisin Rize'si Tulum havasının mucididir. 1900 yılların ilk üççeyreğinde yaşamıştır.
Ceymakçur yaylasının tulumcusu olup bizim kuşak dede olarak lakaplandırılmıştır.
Aile soyadı Özgen'dir

Keriboğlu Mustafa (Garip): 1900 yılların ilk üççeyreğinde yaşamıştır. Halalı tulum ustalarının en çok bilinenidir. Kendi geliştirdiği pek çok Tulum melodisi ve kaidesi mevcuttur.
Citne mahallesinde yaşamıştır.
Aile soyadı Taşer'dir.
Oğlu Varol Taşer ve torunları Tahir Taşer ile Behçet Gülas hala Tulum icralarını sürdürmektedirler.

Cipooğlu Mehmet: Livik Cakesli köyündendir. Kavrun yaylasının tulumcusudur. 1900 lü yılların ilk üççeyreğinde yaşamıştır.
Kendi geliştirdiği Hala melodisi "Cipooğlu nerdedir, Muslilerin evdedir "
Aile soyadı ZOP' tur.

Seydioğlu Yusuf: Livik cakesli köyündendir.  1900 lü yılların ilk üççeyreğinde yaşamıştır.
Kendi ezgisi olan Seydioğlu Horonunu çalarken kafasını tulumun üzerine koyup adeta kendinden geçmesi ile meşhur olduğu söylenir. Aile soyadı Çiftçidir. 

Kaynak; Çamlıhemşin Dergisi 4. Sayı Sayfa; 26

Önceki FIRTINA VADİSİ SANAT VADİSİ OLUYOR...
Sonraki TÜRK MİLLETİNE BORCUMUZ VAR